Paylaş
Anne karnındaki bebeğin de, anne sütüyle beslenen yeni doğanın da beyin, sinir sistemi ve göz dokuları başta olmak üzere sağlıklı gelişimi için mutlaka Omega-3 yağlarına özellikle de DHA’ya ihtiyacı var.
Yeteri kadar DHA’ları olmadan sağlam bir beyin, güçlü bir sinir sistemi ve göze sahip olabilmeleri mümkün değil.
DHA (ve EPA) ihtiyacını karşılamak için de tek şansları var: Annesinin Omega-3 rezervlerinden istifade etmek!
İşte bu nedenle çoğu gelişmiş ülkede çocuk doğurmayı düşünen anneler ve anne adayı hamileler için hazırlanan vitamin desteklerinin içine mutlaka DHA da ekleniyor.
Ayrıca süt verme döneminde de annelerin DHA’dan zengin beslenip DHA desteklerinden istifade etmeleri tavsiye ediliyor.
Diğer taraftan gebelerin DHA desteği almaları kendi sağlıkları için de önemli. Çünkü yeteri kadar DHA rezervi kalmayan annelerde “doğum sonrası depresyonu” problemine daha sık rastlanıyor.
Kısacası genç hanımların sadece hamilelik ve emzirme dönemlerinde değil, daha çocuk doğurmaya karar verdikleri andan itibaren omega-3 zengini besinlerden daha sık ve çok faydalanmaları, imkânları varsa da DHA desteği kullanmaları uygundur.
Hamileye hangi Omega-3?
Önemli bir ayrıntı da şu: Hamilelerin bulantı problemi nedeniyle trigliserid yapısındaki balık yağı özlü omega-3’lere değil, suda eriyebilen, bulantıya neden olmayan, fosfolipid yapısındaki havyar yağı ve krill yağı özlü omega-3’lerden ya da yosun bazlı bitkisel DHA içeren ürünlerden faydalanmaları daha doğru olur.
Bunlarda balık tadı ve kokusu yok denecek kadar az. Bu nedenle de bulantı ve reflü gibi problemler daha seyrek görülüyor.
Diğer taraftan omega-3 desteği kullanılırken balık yağlarının çoğunun morino balığı karaciğerinden elde edildiği de unutulmamalı ve balık karaciğerinden elde edilen yağlardan üretilen omega-3 kapsüllerinde toksik ağır metallere ve aşırı dozda A vitaminine maruz kalma ihtimalinin daha yüksek olduğu hatırlanmalı.
Krom şekeri düşürür mü?
Krom, kan şekerini yakan metabolik süreçlerin etkin bir parçasıdır. Kana hızla karışan bir karbonhidratı (unu, nişastayı, şekeri) fazla miktarda yediğinizde kroma gereksiniminiz artar.
Bu gibi besinler bedendeki işlenme süreçlerinde kromu fazlaca kullandıklarından kandaki krom seviyesini düşürürler.
Kanda insülini fazla olanların, insülin direnci sorunu yaşayanların da kroma ihtiyaçları beklenenden daha fazladır.
Kromdan zengin besinlere gelince... Yumurta, sığır eti, tavuk eti, elma, muz, yeşilbiber ve ıspanak aklınızda olsun. Peki, bu kişilerin ek krom desteği almalarına ihtiyaç var mı?
Bu konuda kararı metabolizmanızı inceleyen doktorunuza bırakmanızda yarar var. Bilmeniz gereken şu: Krom karbonhidrat metabolizmasında anahtar rol üstlenen minerallerden biridir.
KETOJENiK DiYET tehlikeli mi?
Bence tehlikeli. Bana sorarsanız bu tür “fabrikasyon diyetlerin” yani kişiye özel planlanmayan metabolik veya hormonal yapı dikkate alınıp buna göre planlanmayan diyetlerin tamamı problemlidir.
Ketojenik diyetlere gelince... Bunlar “protein bombası” diyet planlarıdır. Hepsi de karbonhidratları tümüyle yasaklamanızı sadece proteinlere yüklenmenizi tavsiye eder.
Ketojenik diyetlerin avantajı çabuk kilo verdirmeleridir ama kısa vadede işe yarasalar bile uzun vadede işe yaramazlar.
Ayrıca güvenilir bir tıbbi takip programı altında değilseniz bu diyetleri kısa bir süre uyguladığınızda bile ciddi sağlık problemleriyle karşılaşabilirsiniz.
Ketojenik diyetlerin uygulandığı çok özel bazı sağlık sorunları olabiliyor ama bu diyetleri prensip olarak hiçbir beslenme uzmanı önermiyor.
İnsülin seviyesi ve egzersiz zamanı
Egzersiz yapmaktan beklentiniz daha fazla yağ yakmaksa bunun kanınızdaki insülin miktarıyla da bağlantılı olduğunu unutmayın. Kanınız düşük insülin seviyelerindeyken yaptığınız aerobik egzersizlerin daha fazla yağ yakmanız anlamına geldiğini de aklınızda tutun!
Bunun diğer bir anlamı da şudur: Eğer insülin seviyesi yüksek biriyseniz, örneğin insülin direnciniz varsa günlük egzersizlerinizi akşam değil de sabah saatlerinde yapmanızda fayda var.
Çünkü sabah kalktığınızda karaciğerinizdeki karbonhidrat deposu yok denecek kadar azalmıştır. Kandaki şeker ve insülin değerleri en düşük seviyelerdedir. Kilo sorunu olanların erken saatlerde egzersiz yapma isteği biraz da bilgiye dayanıyor.
Chia anne sütünde DHA’yı artırıyor
Çocuk emziren her annenin bebeğine ihtiyacı olan Omega-3’ü sütü ile temin etmesi gerekiyor. Bu nedenle anne sütündeki Omega-3/DHA miktarı çok önemli.
Emziren annelerin doğum sonrasında da Omega-3’ten zengin besinler tüketmesi ve/veya DHA zengini Omega-3 desteklerinden istifade etmesi lazım.
İyi haber şu: Yeni bir çalışmada chia tüketiminin anne sütündeki DHA miktarını artırabileceği net ve açık olarak gösterildi. Chia’daki bitkisel Omega-3 ALA (Alfa Linolenik Asit) anne karaciğerinde DHA’ya dönüşüyor ve annenin sütüne geçiyor.
Özeti şu: Emzirme dönemindeki annelerin sadece hayvansal değil, bitkisel Omega-3’lerden de istifade etmelerinde fayda var. Bunun için de sadece chia şart değil. Bitkisel Omega-3 ALA’dan zengin her besin işe yarar. Mesela mı? Ceviz, semizotu...
Paylaş