Paylaş
O cümleyi 15 yıl kadar evvel Hürriyet’in organizasyonu ile inceleme fırsatı bulduğum Okinawa ziyaretimden sonra da sık tekrarlama gereği gördüm. Zira, o inceleme gezisinde net ve açık olarak gördüm ki Okinawa’nın “Hara Hachi” prensibi, yani “midenin sadece yüzde 80’ini doldur, yüzde 20’sini boş bırak” kuralını ısrarla uygulayan 90’lık ve 100’lük yaşlıların bellekleri hâlâ pırıl pırıldı.
ÖZELLİKLE 60’TAN SONRA
Sonraki yıllarda “60’ından sonra kalorileri yüzde 20 kısıtla, belleğin daha güçlü kalsın!” önerisini onaylayan yüzlerce çalışma yayınlandı. “Nasıl, neden oluyor bu gelişme?” diyorsanız, buyurun...
ET Mİ OT MU?
50’li yaşlardan sonra bitki ağırlıklı beslenip hayvansal gıda tüketimini azaltan ve bu işi “daha az şekerli ve unlu beslenmek kuralı” ile birlikte uygulayanlar “iyi yaşlanma” bakımından bir tık daha şanslılar. 50’li yaşlardan sonra “80/20” veya “90/10” formülünü uygulayıp, besinlerinin yüzde 80-90’ını bitkisel, yüzde 10-20’sini hayvansal kaynaklardan karşılayanlar, yani “Et değil ot” diyebilenlerde:
Daha az kanser görülüyor.
Daha az obezite riski var.
Şeker hastalığı (Tip2) olasılığı daha az.
Bunama ihtimali daha seyrek.
Kemikler daha sağlam.
Damarlar daha genç, kalp ve beyin krizleri daha seyrek.
Bağışıklık daha güçlü.
ÖMRÜ DE BELLEĞİ DE TÖRPÜLEYEN ÜÇLÜ
50’li yaşlardan itibaren daha az kalori kazanımı, “ömür törpüsü” üçlünün, yani “paslanma” (oksidasyon), “iltihaplanma” (inflamasyon) ve “şekerlenme” (glikasyon) yoğunluğunu azaltıyor. Bu üçlünün etkisinden kurtulma fırsatı bulan beyin dokusunda yaşlanma süreçleri hafifliyor. Yaşımız ilerledikçe “az ve öz beslenme”miz, yani “yükte hafif pahada değerli” gıdalar yiyip içmemizin yeni fark edilen bir yararı daha var: Kalori kazanımı yüzde 20 kadar azaltılınca, beynin büyüme faktörü olarak tanımlanan BDNF’nin üretimini arttıran genler de aktifleşmeye başlıyor. BDNF üretiminin artması ise beyinde yaşlanmaya bağlı küçülmeyi ve bunun neticesinde gelişen “bellek zafiyetini” frenliyor.
GLÜTEN HASSASİYETİ İÇİN 10 İŞARET
AŞIRI glüten yükü sadece bağırsaklarımızı değil, daha pek çok doku ve organımızı rahatsız edebiliyor. Sadece “çölyak hastalığı”na değil, “glüten duyarlılığı” ile farklı pek çok sağlık sorununa sebep olabiliyor. Glütene duyarlılığın ilk onunda şu işaretler var.
1- Hazımsızlık, şişkinlik
2- Gaz ve karın ağrısı
3- Halsizlik ve yorgunluk
4- Kokulu ve süregelen ishal
5- Kas ve eklem ağrıları
6- Tekrarlayan aft atakları, ağız yaraları
7- Dilde ağrılı şişme
8- İştahsızlık ve kilo kaybı
9- Depresif bir ruh hali
10- Bulantı ve mide ağrıları
SÜRPRİZ HİPOGLİSEMİ İÇİN
HİPOGLİSEMİNİN tipik işaretlerini zaten biliyoruz: Açlık ve tatlı krizleri, kilo alma eğilimi, kronik bir yorgunluk hali, çarpıntıları, terleme atakları en sık görülenler. Bir de gözden kaçan “sürpriz hipoglisemi işaretleri” var...
1- Odaklanma güçlüğü/unutkanlık
2- Kararsızlık hali
3- Sabah yorgunluğu
4- Gece terlemeleri
5- Uyku bölünmeleri
6- Sabah baş ağrıları
7- Kas ağrıları/kramplar
8- Depresif bir ruh hali
9- Cinsel isteksizlik (kadın)
10- Aşırı cinsel istek (erkek)
Paylaş