Paylaş
Önce şu basit ama önemli ayrıntının altını kalınca bir şekilde çizelim: Nezle ve grip farklı virüslerin oluşturduğu farklı sağlık sorunları. Soğuk algınlığı yani nezleye yol açan virüsler daha ziyade rinovirüsler.
Grip ise influenza virüsleri olarak bilinen, her yıl bukalemunlar gibi başka bir kılığa giren virüslerin eseri. Peki bu ikiliden en az birini bir veya birkaç defa her kış misafir etmek zorunda mıyız? Tabii ki hayır.
Birazcık dikkat, azıcık önlem almanız bile ikisinde de işe yarıyor. Eğer halsizlik, kırıklık, kas ve eklem ağrıları gibi şikâyetler, yoğun hapşırma, burun tıkanıklığı, boğazda, burunda, gözde sulanma gibi belirtilerle birlikteyse aklınıza öncelikle “nezle” yani “soğuk algınlığı” gelsin.
Eğer o sorunlara yüksek ateş –özellikle titremelerle yükselen ateş atakları- şiddetli baş ağrısı, ağır bir bitkinlik ve tükenmişlik hali –paçavraya dönme durumu- öksürük hatta göğüs ağrısı gibi yakınmalar eklenmişse problemin soğuk algınlığı (nezle) değil de, bir influenza enfeksiyonu, yani grip olduğunu düşünün.
Şeker cildi neden yaşlandırır?
Cilt yaşlanması, cildin kuruyup kırışmayı özellikle kadınların hiç hoşlanmadığı bir sorun. Farklı sebepleri olsa da ilk 3’de sigara, güneş ve şeker var. Ciltteki kolajen üçünden de, ama özellikle şekerin fazlasından fena halde etkileniyor. Cildin esneklik ve gücünün esası olan kolajen proteini glikasyona yani “şekerlenmeye” maruz kaldığında cilt daha hızlı yaşlanıyor. Kırışıklıklar daha hızlı derinleşiyor.
Kan şekeri yüksek seyreden diyabetlilerin damarlarının beklenenden daha hızlı yaşlanması glikasyon sürecine bağlanıyor. Glikasyon, kandaki fazla şekerin, protein esaslı dokusal yapıları karamelize etmesi, sakızlaştırmasıdır. Şeker hangi protein molekülü ile reaksiyona girerse o molekülün bozulmasına neden oluyor. Kanımızda fazla şeker dolaştığında bütün doku ve organlarınızın erken yaşlanacağı kesindir.Bu nedenle, glikasyon yaşlanma üzerindeki etkisi anlaşıldığından beri, anti-aging çalışmalarınında en önemli hedeflerinden biri.
Ruhsal detoks neden önemli
Zaman zaman kendimize, içimize bakmak, içimizdeki kir ve paslardan arınarak sahip olduğumuz doğal iyileşme güçlerinden daha iyi faydalanmak doğru bir seçimdir. Bize doğuştan bahşedilen “kendiliğinden iyileşme” araçlarının gücünü fark etmeli ve her birini bir “tedavi” aracı gibi kullanmalıyız.
Bilincimizin de bir fizyolojisinin olduğunun farkına varmalıyız. O fizyolojiye yüklediğimiz “korku, endişe, kaygı, hüzün, umutsuzluk, gerginlik, öfke ve kıskançlık” benzeri kötü duyguların, “kötü, kirli gıdaların ve hareketsiz tembel bir hayatında” da iç dengemizi bozarak ve doğal iyileşme süreçlerinden neden çıkararak bizi hastalandırabileceğinin bilincinde olmalıyız. Bu gibi zararlıların “kendiliğinden iyileşme”ye giden yolu tıkadıklarını unutmamalıyız.
Cilt yaşı ölçülebiliyor
Yeni araştırmalar şekerin bu doku ve organ yaşlandıran etkilerini azaltabilecek moleküllerde yoğunlaşmış durumda. Bu konuda en çok etkin olan moleküllerin başında ise benfotiamin, alfa lipoik asit ve metformin var. Glikasyonun tek etkisi erken cilt yaşlanması ve cilt kırışıklıkları da değil. Şeker yüzünden karamelize olmuş, yapışkan bir hal alan kolesterol parçalarının damarları tıkaması, bir kalp krizine ya da inmeye neden olması da büyük bir olasılık. Glikasyon sorununu önlemek için beslenmenizden her türlü şekeri çıkartıp, tuzu azaltın.
Diyetinizde balık, hindi ve tavuk gibi yağsız protein kaynaklarını sebze ve bakliyat artırın. Meyvelerin çok şekerli olanlarını yemeyin. Ve egzersizi ihmal etmeyin.
Peki şekerlenmeye bağlı cilt yaşlanması ölçülebilir mi?
Bu sorunun yanıtını yakında Dr. Hasan İnsel’den öğreneceğiz. Dr. İnsel özel bir cihazla cildinizin kaç yaşında olduğunun belirlenebileceği düşüncesinde.
Bizim de şükür günlerimiz olmalı
Şükran duygusu hastalıkları önleme ve daha çabuk iyileşmede mühim bir ayrıntı. Her türlü değer için “şükran duygusu”na sahip olmak da doğal iyileşme sistemini destekleyen en güçlü ilaçlardandır. Daha sağlam biri olmak, daha az hastalanmak, hastalıklardan daha az kayıplarla kurtulmak için sahip olduğumuz “iç güç”ler yani “kendiliğinden iyileşme” faktörlerini işte bu nedenle ıskalamayalım. Zira kendiliğinden iyileşme faktörleri bağışıklık sisteminin gücünün temel belirleyicilerinden, uykunun aktif etken güçlerindendir. Belleği korumada, kalp damar sistemini stresin etkilerinden uzak tutmada, dokuları onarmada da son derece etkili değerlerdir.
Paylaş