Paylaş
Yıllar önce pazarlanan “greyfurt diyeti” tam bir “çakma diyet” örneği idi. Hikâye şu... Bazı uyanıklar fazla kilosu olanlara dediler ki, “sabah aç karna greyfurt suyu içer, günde üç kez bir greyfurt yerseniz yağlarınızı daha kolay eritirsiniz.”
Netice şu oldu: “Limon suyu aç karna içilince yağları eritiyormuş” efsanesi ile zaten kafaları karışık olan hanımlar bu öneriye hemen inandılar. Greyfurt diyetini pazarlayan uyanıkların amaçları ise ellerindeki “greyfurt hapları”nı satıp para kazanmaktı.
Neyse… Hanımlar bu haplardan avuç avuç yutup günlerce greyfurt suyu kürü yaptılar. Sonuç mu? Tam bir hayal kırıklığı! Çok geçmeden bir başka uyanık (!) çıktı, “kilo vermek istiyorsanız sabah, öğle, akşam lahana çorbası için” tavsiyesinde bulundu. Onun da derdi “lahana hapı” satmaktı. Hanımlar hem bu hapı yuttular hem de kimi haftalar, kimi aylar boyu lahana çorbasına talim ettiler.
Sonuç yine aynıydı: Hayal kırıklığı! Uyanıklar baktılar ki hanımlar ders almıyor, her yıl yeni bir öneri, uçuk kaçık yeni bir çözüm sunmaya devam ettiler. İki üç yıl önce Uzak Doğu’da kilosu üç kuruşa satılan sıradan bir meyveyi “altın çileği” Türkiye’ye getirip “kilo verdiriyor, yağları eritiyor, dahası her derde deva sayılıyor” deyip pazarladılar. Bunun da hapını çöpünü “altın çilek hapı iyi zayıflatıyor” diye sattılar.
Binlerce, onbinlerce kronik diyetçi “altın çilek diyeti” yapacağım derken bol bol fruktoz depoladı. Neticede kilo vermek yerine kilo alıp biraz daha yağlandı. Sıra şimdi de gojiberry diyeti denilen maskaralıkta... Buyurun...
BANA GÖRE
Goji neden şişmanlatır
Kronik diyetçilerin ot-çöp tutkusundan faydalanmak isteyen bazı uyanıklar şimdi de goji diyeti projesini ürettiler. Yine Uzak Doğu’nun (Nepal, Tibet yaylalarının) getirdikleri sıradan bir meyveyi kilo sorunu olanlara “kilo verdiriyor” deyip pazarlamaya başladılar.
Muhtemelen “goji hapı” yapıp onu da internetten piyasaya vereceklerdir. Peki, doğru mu söylüyorlar? Hayır! Neden hayır?
Çünkü goji meyvesinin içinde kirazdan, vişneden, böğürtlenden, karaduttan ya da siyah erikten farklı ciddi bir sağlık avantajı yok. Daha da mühimi gojinin bırakın kilo verdirmeyi kilo aldırma ihtimali bile var.
Nedeni şu: Gojinin fruktoz içeriği oldukça yüksek. Mesela 30 gram kuru erikte sadece 60 kalori var, oysa goji meyvesinin 30 gramı en az 100 kalori içeriyor. Yani günde 100 gram goji berry yemeye kalktınız mı bedeniniz adeta bir fruktoz çöplüğüne dönüyor ve en az 300-350 kalori yükleniyor. Özetle goji diyeti kilo vermeye değil kilo almaya kararlıysanız işe yarıyor.
İşte o zaman avuç avuç goji meyvesi yiyebilirsiniz. Anlatmak istediğim şey şu: Lütfen siz de “goji diyeti” denilen bu palavraya sakın inanmayın ve paçanızı kaptırmayın.
Gojinin içinde bizde yetişen meyvelerde olmayan ciddi hiçbir marifetin bulunmadığından da emin olun. Özellikle konu kilo fazlalığınız olduğunda bırakın goji diyeti yapmayı, bence kurutulmuş gojiden bile uzak durun.
BİR NOT
Goji diyeti palavra mı?
Daha önce de yazdım, konu “kilo vermek” oldu mu önümüze konan her önerinin üzerine balıklama atlamak gibi bir yanlışımız var. Bu yanlışı yapanların başında kadınlar geliyor.
Özellikle de şehirlerde yaşayan, parası pulu olan, okumuş yazmış, eğitimli kadınlar. Bu hanımların ortak bir yanları daha var: Önceki yanlışlarından pek ders çıkarmıyorlar. Daha da önemlisi onların sorunları yalnızca birkaç kiloluk fazlalıkları filan da olmuyor. Genelde “laf olsun torba dolsun” gibisinden yaklaşımlarla bakıyorlar diyet önerilerine.
Sürekli farklılıklar arıyorlar. Konuşabilecekleri, başkalarına anlatabilecekleri ya da başkalarına eksik kalmadıklarını gösterebilecekleri çoğu diyet önerisine biraz da bu nedenle yanlış ya da mantıksız olduğunu bile bile kolayca inanıyorlar. İşte sorun tam da burada başlıyor. Goji diyeti de bu tür diyetlerden, daha doğrusu diyet efsanelerinden biridir.
Sorunun yanıtı basittir: Goji diyeti palavra bir diyettir.
BİR SORU
Gardıropta peynirin ne işi var
Tabii ki gardıroba peynir konmaz ama maalesef beyin hasta olunca peynirin buzdolabına değil de gardıroba konulabileceği bazı durumlar olabiliyor. Özellikle bellek bozukluğu olanlarda bellek harabiyeti ilerlediğinde böyle tatsızlıklarla sık sık karşılaşılabiliyor. Bellek kaybı korkutucu bir problem. Şükürler olsun ki zannedildiği kadar da yaygın değil. Çoğumuz dalgınlıkla bellek kaybını karıştırıyor, ufak tefek unutkanlıkları, dalgınlıkları bellek kaybı zannedip telaşa kapılıyoruz. Oysa hepimiz zaman zaman cüzdanımızı, anahtarımızı, kredi kartımızı bir yerlerde unutabilir ve nerede unuttuğumuzu hatırlamakta da zorluk çekebiliriz. Bunlar hayatın içinde olabilen hoş dalgınlıklar/unutkanlıklar gibi değerlendirilmeli. Benim pek hoşlandığım klasik bir örnek var. Bellek uzmanları diyor ki, “Hepimiz zaman zaman arabamızın anahtarını bir yerlerde unutabiliriz. Bu olağan bir problemdir. Ama ne zaman ki elimizdeki anahtarın arabamızın anahtarı olduğunu unutmuşsak işte durum o zaman tehlikelidir.” Geçenlerde değerlendirdiğim bir hastam da bellek sorunlarından yakınırken oldukça önemli şeyler anlattı. Bir yakınının tespiti ise bence çok önemliydi: Yaşlı hanımefendi bir defasında kahvaltı masasından kaldırdığı peynir tabağını buzdolabına değil, gardıroba bırakmıştı! Onu hiç beklemeden bir nöroloji uzmanına yolladım. Unutmayın! Bellek en mühim sağlık hazinelerimizden biri. Onun gücünü azaltacak yanlışlardan da (stres, uykusuzluk, depresyon) ona zarar verecek hatalardan da (kötü beslenme, hareketsizlik, yanlış ilaçlar) uzak durmamız lazım.
BİR BİLGİ
Portakal:
Flavanoid bombası
Portakal denince herkesin aklına önce C vitamini gelir. Portakalın güçlü bir C vitamini deposu olduğu bilgisi doğrudur.
Ne var ki ondan çok daha güçlü C vitamini bombaları var. Toplam kalori içeriği 60-70 civarında olan tek bir portakal ile günlük C vitamini ihtiyacınızın neredeyse dörtte birini karşılayabilirsiniz. Yeşilbiber de C vitamini yönünden en az portakal kadar zengindir. Bana sorarsanız portakalın besin değeri C vitamini, posa, folat, potasyum içeriğinin yüksekliği kadar “flavanoid gücü”nden gelir.
C vitaminini hemen her sebze ve meyvede bulabilirsiniz ama portakaldaki hesperidin isimli flavanoide diğer sebze ve meyvelerde zor rastlarsınız.
Portakalda başka güçler de var. Mesela imonenler. Mesela pektin. Ben özellikle hesperidinin üzerinde ısrarla durmanızı tavsiye ederim.
Hesperidinin kanser önleyici ve iltihap baskılayıcı gücü müthiştir. Diğer flavanoidlerle birlikte DNA’yı korumada başarılıdır. Kılcal damarları güçlendirdiği, iltihabi süreçleri baskıladığı, antialerjik ve antimikrobik özelliklerinin olduğu da bilinmektedir. Portakalın diğer marifetlerini yarın anlatacağım.
Paylaş