Paylaş
Glutatyon, yaşlandıkça azalan temel antioksidanımız. Bağışıklığı güçlendiriyor, enerji veriyor, detoks sistemlerimizi aktive ediyor, tümöre, kansere karşı bizi koruyor.
Yaşlanmayı yavaşlatmak istiyorsak, glutatyon rezervimizi artıralım.
Glutatyonun üç temel aminoasidi var ama sistein en önemlisi.
Sistein kükürtlü bir aminoasit. Sarımsak, soğan, pancar, turp, lahana ve karnabaharda bol bulunuyor.
Ona elektron veren C vitaminini de artırmamız lazım.
Yeşil taze sebzeleri ve turunçgilleri ihmal etmeyelim. Buna çinko ve serenyum zengini deniz ürünleri, bakliyat, kuruyemiş grubunu da ekleyelim.
Alfalifolik asit zengini ıspanak, ceviz ve hayvansal gıdaları da bol alalım.
Ve iyi bir uykunun da glutatyon üretimini artırdığını unutmayalım.
5 mühim bellek düşmanı
Bellek gücünün azalması en çok yaşlıları endişelendirir. Doğal yaşlanmanın beyin fonksiyonlarına ilk etkisinin de bellek zayıflaması olduğu kesindir. Ama yine de basit bazı ‘bellek zayıflatıcı’ sebeplerin etkilerini de azımsamamak gerekir.
1- Kan şekerinizin oynaması: Kan şekerinin yüksekliği de, düşüklüğü de belleği olumsuz etkiler.
2- Vitaminlerinizin azalması: B12 vitamini belleğinizin sütüdür. D vitamini ise bellek dostudur. Unutmayın, ideali D vitamininizi 50-70, B12 vitamininizi 500-800 aralığında tutmanızdır. B1 ve B6 vitaminleri ile folik asit de bellek için elzem vitaminlerdir. Bunların herhangi birindeki azalma belleği olumsuz etkiler.
3- Mineral noksanlığı: Belleği etkileyen en önemli mineral demirdir. Demir rakamınızı da, ferritin değerinizi de 50’nin üzerinde tutmaya dikkat edin. Magnezyum eksikliğine düşmemeye de dikkat edin.
4- Yağlarınızın dengesizliği: Belleği etkileyen en önemli yağlar omega-3 ve omega-6’dır. En önemlisi de DHA’nın azalmasıdır. Beyin ve sinir sistemi DHA’nın azlığı veya kaybına dayanamaz.
5- Hormonlarınızın azlığı: Hormon orkestrasının şefi tiroittir. Tiroit hormonu beynin yapısını da, metabolik süreçleri etkileyen enzimlerini de doğrudan etkiler. Böbrek üstü bezlerden salgılanan kortizol da bellek fonksiyonlarını etkileyebiliyor. Azlığı da yokluğu da sorun olabiliyor.
Selenyum deposu besinler neler?
1- Balıklar: Hemen her balık, hatta çoğu deniz ürünü (özellikle istiridye) selenyum deposu. Balıkların içinde de şampiyonluk ton balığına ait. 80 gram ton balığı günlük ihtiyacın yüzde 80’ini karşılayabiliyor.
2- Etler: Koyun, kuzu, tavuk, hindi etleri de selenyum deposu gıdalar.
3- Yumurta: Yumurta da harika bir kaynak. İki büyük boy yumurta (100g) günlük ihtiyacın yarıya yakınını (yüzde 44) karşılayabiliyor.
4- Keçi peyniri de mükemmel bir selenyum deposu.
5- Ayçekirdeğinin 50 gramı bile günlük ihtiyacın yüzde 60’ını karşılayabiliyor.
6- Kuruyemişler ve bakliyat grubu da selenyumdan zengin besinler. Özellikle mercimek ve fındık bol selenyum içeriyor.
7- Meyvelerde ise liderlik muzda.
Selenyumun 8 faydası
◊ Çok güçlü bir antioksidan. Besinlerle kazandığımız selenyum, hücrelerimizi serbest radikallerin oksitleyici (paslandırıcı ve yaşlandırıcı, yıpratıcı) zararlarından koruyor.
◊ Bağışıklık gücünü artırıyor. Bu etkiyi glutatyonu aktive ederek sağladığı düşünülüyor.
◊ Tiroit sağlığının en büyük dostu. Tiroidi otoimmün saldırılara karşı koruyup kolluyor. Bu sayede haşimato hastalığını engelliyor, eğer hastalık başlamışsa frenliyor.
◊ Kanser riskini azaltıyor. Özellikle meme, kalın bağırsak ve prostat kanseri riskini azaltıyor. Bunu DNA’yı serbest radikal zararlarından koruyarak ve bağışıklığı güçlendirerek başarıyor.
◊ Kalp-damar hastalığı ihtimalini düşürüyor. Bu üstün gücü inflamasyonu azaltarak yani yangıyı frenleyerek başarıyor.
◊ Belleği destekliyor. Sinir sistemini oksidatif hasarlardan koruyarak Parkinson, Multipl Skleroz, Alzheimer olasılığını azaltabiliyor. Belleği destekliyor.
◊ Erkeklerde üreme gücünü artırabiliyor. Yeterli selenyum seviyeleri veya düzenli selenometiyonin takviyesi erkeklerde sperm fonksiyonlarını iyileştiriyor.
◊ Astımda da işe yarıyor. Yangıyı hızlandıran aracı maddelerin salınımını da azaltabiliyor.
Safra taşı neden ve nasıl oluşur?
Safra kesesi taşlarının oluşmasına yol açan birkaç faktörden söz etmek mümkün.
Bunlar arasında en önemlileri; safra yoğunluğunun artması, bazı kan hastalıkları, safra yolu tıkanıklıkları ve kanda bulunan bazı maddelerin artmasıdır.
Yaş ilerleyip fazla kilolar arttıkça ve bu tabloya kolesterol değerlerindeki yükselme de eşlik ediyorsa safra kesesinde taş oluşma riski de artar.
Özellikle fazla kilolu, sarışın, beyaz tenli ve çok doğum yapmış kadınlarda olasılık daha da yüksektir.
Ayrıca ailesinde safra kesesi taşı öyküsü olanların genetik olarak eğilimli oldukları biliniyor.
Sanılanın aksine, yiyecek ve içeceklerin safra taşı oluşumuna doğrudan bir etkisi yoktur. Ama eğer safra kesenizde taş varsa, bazı yiyecekler, özellikle de yumurta, yağlı besinler, bakliyatlar ve alkolün ağrı ataklara neden olabileceğini belirtmekte fayda var.
Paylaş