Paylaş
1- Yedikçe acıkmak: Hipoglisemisi olanlar genelde erken acıkırlar ve açlığa dayanamazlar. Ama önemli bir sorun daha yaşarlar: Yedikçe acıkmak! Özellikle şekerli, unlu, nişasta zengini yiyecekler onları tekrar tekrar yeme ataklarına sürükler durur.
2- Kilo almak: Biraz tatlı düşkünlüğü, biraz unlu, nişastalı, hamur işi gıdalara yönelme eğilimi, sık sık atıştırıp durmak ve daha da kötüsü yemek yedikçe acıkmak, açlık krizleri içinde gidip gelmek çoğu hipoglisemilide kilo kontrolünü de imkânsız hale getirir.
3- Uyku sorunları: Hipoglisemik biriyseniz uykunuzda da bazı problemlerin çıkabileceğini bilmelisiniz. Geceleri özellikle baş-boyun bölgesinde gelişen terleme atakları, hızlı kalp çarpıntılarıyla uyanmalar, uyku bölünmeleri ve bazen bu bölünmelere eşlik eden mutfak/buzdolabı ziyaretleri, şuursuz atıştırmalar, sabahları baş ağrısıyla uyanma, sabah sersemliği, mutsuz ve keyifsiz, hatta endişeli bir şekilde güne başlamalar da uykuda kan şekerinin düşmesine işaret edebilen belirtilerdir.
4- Unutkanlık: Hipoglisemik kişiler genelde odaklanma zorluğu yaşayan, özellikle yemek sonrası saatlerde kafa karışıklığından yakınan, hatta unutkanlıktan bunalan biri haline de gelebilirler.
Nedeni, şekersiz kalan beynin fonksiyonlarını yürütmede ve ileri kayıt etme ya da hatırlamada zorlanmasıdır.
Unutmayın ki, beynin temel enerji kaynağı şekerdir. İhtiyacı kadar şekeri bulamayan beyin işini yeterince göremez.
5- Kronik yorgunluk: Gün içinde gidip gelen yorgunluk atakları, özellikle yemek sonrası bastıran yorgunluk halleri de kronik bir hipogliseminin işaretleri olabilir.
6- Depresif ruh hali: Hipoglisemik kişilerde depresyona girme, hatta zaman zaman panik atakları yaşama ihtimali de var. Bu durumların da nedeni unutkanlıkta olduğu gibi yeteri kadar enerji kaynağı bulamayan beynin ne yapacağını şaşırmasıdır.
7- Kontrolsüz öfke tepkileri: Eğer günün birinde çok çabuk sinirleniyor, öfkemi kontrol edemiyor, anlamsız yere gereğinden çok tepkiler üretiyor, kırıp döküyor, bağırıp çağırıyor, sonra da pişman oluyorum!” diyecek olursanız probleminizin hipoglisemi olabileceği aklınızda olsun.
8- Yiyince kendini kötü hissetmek: Hipoglisemik kişiler özellikle hiperinsülinemi/insülin direnci nedeniyle reaktif hipoglisemisi olanlar yemeklerden sonra kendilerini iyi hissetmezler.
Daha yorgun, halsiz, isteksiz, daha düşük enerjili, daha verimsiz, uykulu, bitkin olduklarını söylerler.
Bu nedenle de çoğu zaman öğle yemeklerini atlama eğilimine girerler.
9- Tatlılar ve hamur işlerine düşkünlük: Tekrarlayıp duran hipoglisemi atakları nedeniyle bunalanların çoğu zamanla “yiyip içince mutlu oldukları” tatlı ve unlu gıdalara yönelirler.
10- Kulak çınlaması, baş dönmesi, görme bulanıklığı üçlemesi: Hipoglisemililerde görülebilecek atipik şikâyetlerden bazıları da bu üçlüdür.
Üçünün ille de bir arada olması gerekmez. Ama bu üçlüye migren benzeri baş ağrısı da eşlik ediyorsa sürecin bir yerlerinde hipoglisemi ya sebeptir ya da tetikçi!
Hipogliseminin ilk 10 işareti
Hipoglisemi “kan şekerinin düşmesi” halinde kullanılan bir tanım. Tıbbi anlamda ciddi bir hipoglisemiden bahsedebilmek için kan şekerinin yüzde 60 mg/dl değerinin altına düşmesi, 50’li rakamlara yaklaşması beklenir.
Ne var ki “klinik hipoglisemi” diyebileceğimiz bu noktaya gelmeden de kan şekerindeki hafif düşmeler bile hipoglisemi işaretlerine yol açabilir.
Zaten kan şekeri aşırı düştüğünde –özellikle 40’lı rakamlar ve altına indiğinde- “şuur bulanıklığı”, “baygınlık” ve hatta “koma durumu” bile ortaya çıkabilir. Bu gibi hallerde teşhis kolay ama durum daha da ciddi demektir.
Kan şekerinin çok fazla düştüğü durumlarda ortaya çıkabilen ilk 10 işaret şunlar...
1- Soğuk terleme
2- Çarpıntı
3- İç ezilmesi ve bir şeyler –özellikle tatlı bir şeyler- yeme isteği, bitkinlik
4- Baş dönmesi
5- Sinirlilik
6- Ellerde titreme
7- Üşüme ve solukluk
8- Baş dönmesi
9- Kafa karışıklığı
10- Yemeklerden sonra gelen uyuma isteği
PEGAN DİYETİ (7.GÜN)
KAHVALTI
- Bol sebzeli menemen (kişi başı 2 adet yumurta ile hazırlayın)
- Tam buğday ekmeği
- Siyah zeytin
ÖĞLE YEMEĞİ
- Salata karışık (1 tatlı kaşığı zeytinyağı ekleyin ve salata içine 1 orta boy haşlanmış ve soğumuş patates dilimleyin) - Izgara palamut
ARA ÖĞÜN
- 1-2 porsiyon meyve
- 10-12 adet badem
AKŞAM YEMEĞİ
- Salata (1 tatlı kaşığı zeytinyağı ilaveli) -
- 1 kepçe domates çorbası
- 6-8 çorba kaşığı kıymalı karnabahar
- 1 su bardağı yoğurt
DYT. Nilüfer
BAYRAM
Kefirde sihir mi var?
Evet var! Sağlığa yararlı içecekler sıralamasında su ve ayran ile birlikte ilk üçe oynayan kefir tam bir probiyotik bombasıdır. Zira içinde 30’a yakın farklı “probiyotik türü” barındırır ve bu özelliği nedeniyle özellikle bağışıklık sistemi için çok değerli bir koruyucudur.
İçerdiği “kefiran” adlı karbonhidrat ise bir çeşit “antibiyotik etkisi” yaratır. Sindirim sisteminin düşmanı Helicobacter pylori ile mücadelede kefirin içerdiği Lactobacillus kefiri adlı probiyotik türü çok önemli rol oynar. İshal durumlarında yitirilen yararlı bakterileri yerine koymak ve bağışıklığı toparlamak için kefir çok iyi bir seçimdir.
Kefir, kalsiyumun yanı sıra K2 vitamininden de zengindir. Bu sayede kemik sağlığına olumlu etki yapar ve osteoporozdan korur. Laktoz (sütte bulunan şeker türü) duyarlılığı olan, bu nedenle süt içemeyen ve süt ürünlerini zor hazmedenlere kefir iyi bir içecek seçeneği olabilir.
Kefirde ve yoğurtta yani mayalanmış süt ürünlerinde bulunan laktik asit bakterileri, laktozu hemen laktik aside çevirip sindirimi kolaylaştırır. Alerjisi olan, bu nedenle astım atakları yaşayanlarda kefir sayesinde krizlerin daha seyrek ve daha hafif geçtiği öne sürülmüştür.
Laboratuvar çalışmalarında, denek hayvanlarında, bağışıklık yanıtını güçlendirip yangıyı baskılayarak astım ataklarını hafiflettiği gözlenmiştir.
Minik beyaz kefir tomurcukları, içinde mayalandıkları sütü kıvamlı, hafif ekşi bir sıvıya dönüştürür. Bir büyük su bardağı dolusu kefir içtiğinizde günlük kalsiyum ve fosfor ihtiyacınızın yaklaşık olarak yüzde 20’sini, magnezyumun yüzde 5’ini, B12’nin yüzde 15’ini ve B2’nin yüzde 20’sini almış olursunuz.
Kefirin enerji getirisi, kefir yaparken kullandığınız sütün yağ miktarına göre değişir. Protein katkısı ise bir bardak için 6-8 gram kadardır. Evde kolayca hazırlayabileceğiniz kefire hayatınızda yer açmanızı öneriyoruz.
DR. Evren ALTINEL
Paylaş