Genetik mirasınıza çok fazla güvenmeyin

Genetik şifrenin çözüleceği umuduyla başlatılan genom projesine duyulan hayranlık projenin sonlarına doğru oldukça azaldı. Kopartılan onca gürültüye rağmen, "genetik kurgunuz" ve "DNA şifreleriniz"in yaşam kaliteniz ve sağlığınızın tek belirleyicileri olmadığı anlaşıldı.

DNA’da çok şey gizlidir ama hayatımızı etkileyen başka güçler de var: Yiyip içtiklerimiz, yaptıklarımız, düşündüklerimiz ve inandıklarımız.

DNA şifrelerinizi siz doğarken elinize tutuşturulan zarlar veya oyun kağıtlarına da benzetebilirsiniz. Elinizdeki zarlar ne kadar bozuk, kağıtlar ne kadar kötü olursa olsun neticeyi belirleyen şey sizin nasıl bir oyuncu olduğunuz, oyunu nasıl oynadığınızdır.

Kötü bir oyuncunun elinde olduğu sürece en iyi kartların veya zarların değeri yoktur. İyi bir oyuncuysanız genetik kartlarınız kötü, zarlarınız bozuk da olsa iyi bir oyun çıkarabilir, maçı kazanabilirsiniz.

Kısacası genetik mirasınız kaderiniz değildir. DNA şifreleriniz önemli, sahip olduğunuz genetik güçler değerlidir ama sonucu onlar değil siz belirliyorsunuz. Sahaya çıkıp maçı oynayan sizsiniz. Golleri siz atacak veya siz yiyeceksiniz. Genetik miras da yönetilebilir bir şeydir. Bilgiyle, tecrübeyle farklılaştırılıp iyileştirilebilen, acemi ellerde bozulabilen bir şeydir.

SON 10 YIL

Son on yılda yapılan çalışmalara ve ortaya çıkan sonuçlara dikkatle bakın. Yedikleriniz ve içtiklerinizin ne kadar önemli olduğunu gösteren çalışmaların sonuçlarını şöyle bir anımsayın: Vitamin ve mineralleri son yıllarda yeniden keşfettik. Antioksidan besin unsurları ile Omega-3, Omega-6, Omega-9 yağ asitleri ile yeni tanıştık. Flavonoidlerle, Karatenoidlerle dost olup el sıkıştık. Doymuş yağlardan, trans yağ asitlerinden, kolesterol bombası besinlerden köşe bucak kaçmaya başladık. Bütün bunlar yiyip içtiklerimizin yarar ve zararlarını öğrenmemizden kaynaklanıyor. Anımsayın! Probiyotik yoğurtları, prebiyotik sütleri on yıl önce hiç tanımıyordunuz. Kefiri çoktan unutmuştunuz. Nar size çok uzak bir meyveydi. Keten tohumu aktar raflarının süsü gibiydi. Cevizin, üzümün, yeşil çayın yararlarından habersizdiniz. Belki biraz, "tTaze sıkılmış portakal suyu" yararlı bir şeydir diye düşünüyordunuz, o kadar. Biz doktorların bile bunlardan haberi yoktu. Son yıllarda portakal sulu kahvaltıların yerini nar, üzüm veya elma suyunun aldığının farkında mısınız?

YAŞAM TARZI

On yıl evvel soğuk-sıcak, yaz-kış demeden her sabah yürüyüşe çıkacağınızı, hafta sonlarınızın bir-iki saatini egzersize ayıracağınızı, sigarayı bir sağlık zararlısı gibi görüp alkolü azaltacağınızı söyleseler inanmazdınız. Ama şimdi işin DNA’da bitmediğinin farkındasınız. Tembellik yapmıyor yürüyor, kilonuzu dikkatle izliyorsunuz. Yaşam tarzınızda yaptığınız bazı küçük değişimlerin büyük sonuçları olduğunu öğrendiniz. Bazı yaşam tarzı değişimlerinin tedavi edici gücü olduğunu, kolesterol, diyabet, hipertansiyonun bazen bu değişimlerle ilaçlara gerek kalmadan kontrol altına alınabileceğine siz de inandınız.

Son yıllarda olur olmaz şeyleri dert etmemeye, sırası geldiğinde boşvermeye, fırsat buldukça eğlenmeye, dinlenmeye çalışan biri oldunuz. İyileşmesi olanaksız bir çalışma tutkunu olduğunuz o stres dolu günler eskilerde kaldı.

GÜZEL ŞEYLER DÜŞÜNÜN

Son 10-15 yılda kendine, içinde yaşadığı topluma ve kültürel değerlerine inanmanın sağlığa olumlu katkılar yaptığını gösteren binlerce çalışma yayınlandı. İyi düşünen, kendisi ve başkaları için iyi şeyler isteyen, inanç dünyasını güçlendirip zenginleştiren, sosyal-toplumsal-ailevi bağlarına önem veren insanların daha kaliteli ve uzun bir yaşamları olduğundan kimsenin kuşkusu kalmadı. Kültürü ile bağlarını koparmadan, günlerini bir huzur, keyif ve coşku havuzunda tutabilenlerin hastalanmaları daha zordur. Hastalananlar da daha çabuk iyileşiyor.

Bir kez daha hatırlatalım. Genetik miras önemli bir şeydir,çok şeydir, ama her şey değildir.

Kalsiyumu unutmayın

50’li yaşlar ve sonrasında kalsiyum ihtiyacınız artacaktır. Özellikle kadınlarda bu artış daha ciddi ve önemlidir. Menapoz sürecindeki kadınların günlük kalsiyum tüketimleri 1200-1400 mg’a çıkmalıdır. Bir bardak sütte 200, bir bardak yoğurtta 300, bir kibrit kutusu kadar beyaz peynirde ise 180-200 mg kalsiyum bulunduğunu hatırlatalım. Eğer kalsiyumu besinlerle yeteri kadar alamıyorsanız, ek kalsiyum desteği konusunda doktorunuzla konuşmalısınız. Kalsiyum destekleri içinde, emilimi en iyi olanların kalsiyum karbonat ve sitrat tuzları olduğunu da belirtelim.

Çinko selenyum magnezyum

Çinko, selenyum ve magnezyum yaşamsal önemi olan üç mineraldir. Sağlığınızı korumak ve geliştirmek için bu mineralleri vücudunuza yeteri kadar kazandırmalısınız. Bir günlük çinko ihtiyacınız 10-20 mg, selenyum ihtiyacınız 50 mcg, magnezyum ihtiyacınız 300-400 mg civarındadır. 70 yaş sonrasını yaşayanlar, düşük kalorili diyetleri uzun süre uygulayanlar, vejeteryanlar ve diyabetlilerde bu minerallere duyulan ihtiyaç daha da artmaktadır.

Selenyumun fazlasının toksik etkisi olabileceğinden, bu minerali besin takviyesi olarak sadece doktorunuzun önerisi ile kullanın. Biz kan örneklerinde selenyum düzeyine bakmadan bu mineralin destek olarak kullanılmasını uygun bulmuyoruz. Uzun süreli kontrolsüz ve kalitesiz çinko tüketiminin de çinko zehirlenmesine yol açabileceğini düşünüyoruz. Minerallerin sağlığa önemli yararlar sağladığı doğrudur ama yerinde ve zamanında kullanılmaları şartıyla.
Yazarın Tüm Yazıları