Erkeklik ölüyor mu

Araştırma sonuçlarına göre bu soruyu “evet!” diye yanıtlamamız gerekiyor çünkü farklı ülkelerde yapılan yüzlerce araştırma aynı şeye işaret ediyor: Erkeklerin testosteron seviyeleri düşüyor ve düşme giderek endişelenecek noktalara varıyor

Haberin Devamı

Ne oluyor da testesteronumuz düşüyor? Nereye kayboldu testosteron hormonumuz? Bu soruların tek bir yanıtı yok, yanıtları var. Beslenme yanlışlarımız bunlardan biri. Aşırı şeker tüketimi, yüksek kalorili beslenme, özellikle karbonhidratlardan zengin bir beslenme alışkanlığı, besin maddelerine karıştırılan kimyasallar, içlerine bilerek ya da bilmeyerek katılan renk, koku ve tat verici maddeler, hormonlar, antibiyotikler en önemlileri. Alkol tüketiminin artması da etkili bir faktör. Ve tabiî ki stres sorunu da çok ama çok önemli, stres yönetimi bozukluğunu belki en başa bile yazabiliriz.
Listeye uykusuzluk probleminin yaygınlaşmasını, ilaç kullanımının neredeyse vitamin yutmakla eşdeğer hale gelmesini, gerekli gereksiz her soruna ilaçla çözüm aranmasını, hareketsiz, tembel, uyuşuk bir hayat tarzının yaygınlaşmasını da eklememiz lazım.
Testosteronunuz düşünce yalnız cinsel arzunuz azalmıyor. Testosteron azalmasının yorgunluktan uykusuzluğa, depresyondan öfke ve sinir ataklarına, kalp krizlerinden şeker hastalığına, obeziteden sperm azlığına, kemik erimesinden kas kaybına kadar pek çok olumsuz sonucu var. Kısacası testosteron azlığı bizi mutsuz, huzursuz ve hasta biri haline getirebiliyor.

Haberin Devamı

KADINLARI DA ETKİLİYOR

Düşük testosteron sorununun yalnızca erkekleri değil, kadınları da etkilediğini unutmayalım. Sorundan kadınların da etkilenmesi sadece erkeklerin testosteronsuz kalması, bunun da cinsel hayata yansımasıyla da sınırlı değil. Testosteron kadın cinsel yaşamı için de (özellikle cinsel isteği güçlendirme bakımından) son derece önemli bir hormon. ışte bu nedenle testosteron azalması erkekler kadar kadınları da ilgilendiriyor çünkü testosteron herkese lazım! Testosteron azalmasından erkekler de kadınlar da etkileniyor ama en çok ve çabuk “erkeklik ölüyor!”

Bu yıl egzersiz çok konuşulacak
BİR HABER

Söz konusu sağlık olduğunda ‘düzenli ve doğru bir fiziksel aktivite planı yapmak’ akılcı bir beslenme planı yapmak kadar önemli. Önceleri sadece daha zinde güçlü ve sıkı biri olmak için yaptığımız egzersizlerin aslında sağlığımız için de çok önemli olduğu şimdi çok daha iyi anlaşılıyor. Çoğumuzun soğuk baktığı aktif yaşam, artık su kadar, yiyecek kadar önemli. ıster belleğinizin sağlam kalmasını, kalbinizin daha iyi pompalayıp akciğerlerinizin daha çok oksijen solumasını, ister kemik ve kaslarınızın güçlenip denge ve dayanıklılığınızın artmasını arzulayın ya da isterseniz daha iyi uyuyayım, daha zinde uyanayım, daha sağlam bir bağışıklık sistemine sahip olup daha az hastalanayım, şekerimi, insülin, kolesterol, trigliserid, testosteron seviyelerimi daha iyi bir dengede tutayım diye düşünün… Bunların hiçbirisini eğer düzenli bir egzersiz aktiviteniz yoksa ve de bilinçli bir fiziksel aktivite planı uygulamıyorsanız hak ettiğiniz ölçüde başaramazsınız. Bu yıl egzersiz konusunu çok sık gündeme getireceğiz. Öğrendiklerimizi bu sayfadan size daha sık aktarmaya, spor hekimliği uzmanlık alanındaki bilgileri onlarla da işbirliği yaparak sizinle daha sık paylaşmaya gayret edeceğiz. Çünkü buna mecburuz.

Haberin Devamı

Uzun yaşamak iyi bir fikir mi?
BİR SORU

Neredeyse son 10 yılın en çok konuşulan sağlık konularından biri haline gelen ‘uzun yaşam araştırmaları’ son hızla devam ediyor ama farklı bir bakışla yapılan araştırmalara bakılınca da çoğumuzun bu konuda ciddi tereddütleri, hatta korkuları var. Biri çıkıp da size “ömrünüz 10 yıl kısalacak, önemli bir sağlık sorununuz var” ya da “isterseniz ömrünüzü 10 yıl uzatabilirim!” şeklinde iki ayrı cümle yöneltse ikisinin de ilginizi çekeceği, ilkinin sizi şaşırtıp üzerken, ikincisinin sizde de “neden olmasın!” gibi olumlu bir duyguya yol açacağından eminim. Ne var ki yukarda da belirttiğim gibi pek çok insan yalnız birinci değil, ikinci soruya da biraz tereddütlü yaklaşıyor. Nedeni yine bir çeşit korkudan daha doğrusu bazı korkulardan kaynaklanıyor. Korkulan şey şu: “Daha uzun yaşayacağım ama elim ayağım tutacak mı? Gözlerim görecek, kulaklarım duyacak mı? Belleğim sağlam kalacak mı? Kendi işini kendi gören, çalışan, üreten, güzel uyuyup, iyi dinlenen biri mi olacağım, yoksa başkalarına muhtaç, hastalıklı, günlerini doktor muayenehaneleri veya hastanelerde poliklinik sıralarında geçiren bitkin bir ihtiyar mı olacağım?” Eğer bu soruların yanıtını istediğiniz gibi veremiyorsanız ister Okinawa, Sardinya’da, ister Ayvalık, Nazilli ya da Anamur’da yaşayın fark etmiyor. Uzun yaşam rüyası bir korku yolculuğu haline gelebiliyor. ışte bu nedenle “her şeyin başı sağlık” sözüne önem verin ama bu sözcüğe “her yaşta…” kelimelerini ilave etmeyi de sakın unutmayın. Ve bana göre uzun bir yaşamın sırlarını orada burada aramak, mucize haplar, iksirler, otlar, çöpler peşinde koşmak yerine işe kendinize iyi bakmakla başlayın. Hayatınızı, doğrularınızı, yanlışlarınızı, yaşam tarzı seçimlerinizi, yaşadığınız çevreyle, aileniz, işiniz, eşiniz, dostlarınızla ilişkilerinizi sorgulayın. ınanç sahibi olun. Manevi yaşamınızı zenginleştirip yaşamı kucaklamayı, daha çok insan olmayı, daha çok hoş görmeyi, daha sık affetmeyi, bedeniniz kadar ruhunuzu da beslemeyi, kaslarınızı, eklemlerinizi daha sık ve yoğun hareket ettirmeyi, daha güzel uyumayı, daha sık dinlenmeyi, daha sıkı bir sosyal ilişki ağını, daha çok arkadaşlık edinmeyi hedefleyin, sağlığınızı dikkatle izleyin. Gerisi kendiliğinden gelecektir.

Haberin Devamı

Mesnevi terapi
BİR TAVSİYE

Prof. Dr. Nevzat Tarhan dikkatle izlediğim sağlık uzmanlarından biri. Kendisiyle henüz tanışmadım. Yazdıklarını dikkatle okurum. Televizyonda konuşurken yakalayabildiysem pürdikkat dinlerim. Nevzat Hoca’yı ‘sağlık uzmanı’ diye tanımlamamın nedeniyse şu: Onun bir psikiyatri hocası olduğunu bilsem de aslında insan sağlığına bir bütün olarak değer veren, aklını ruh-beden ilişkilerini çözmeye yoğunlaştırmışbiri olması onun mükemmel bir sağlık uzmanı da olduğuna işaret eder. ‘Mesnevi Terapi’ hocanın son yayınladığı kitabı. Günlerdir elimden düşmüyor. Öyle görünüyor ki bu kitap da tıpkı Dr. Karasu Hoca’nın ‘Mutlu Yaşam Sanatı’ kitabı gibi benim başucu kitaplarımdan biri olacak, Alex Rovira’nın ‘ıyi Hayat’ kitabı kadar sık başvurduğum kaynaklardan biri haline gelecek. Nevzat Hoca Mesnevi’nin çağları aşan bilgeliğinin ruha nasıl şifa olabileceğini pek güzel anlatıyor, onun düşüncelerinin tedavi (terapi) amacıyla da kullanılabileceğini bir güzel özetliyor. Mevlana’yı günlük hayatta bize yol gösterecek bir rehber olarak tanımlamak gerektiğini anlatıyor, ‘içimizdeki hakikati görmemizi, farkındalığımızı arttırmamızı sağlayacak önerileri’ bize yeniden hatırlatıyor. Mesnevi Terapi’yi herkese öneriyorum. Özellikle ruhunu besleme ve huzur yolculuğuna çıkanların, kaybettiklerini uzak diyarlarda Hindistan’da, Negal’de değil de bu toprakların ürettiği kültürlerde aramaları gerektiğini bir kez daha hatırlattığı için Nevzat Hoca’ya teşekkür ediyorum. Ve kitaptan pek güzel bir mesnevi cümlesi: “Âlemin ayıbını söyleyen daha fazla yol kaybeder”.

Yazarın Tüm Yazıları