Paylaş
Boş mideyle antrenman yapmak yani egzersizden en az 3-4 saat önce yemeyi içmeyi kesip daha sonra egzersize başlamak çok eski bir tez, kullanma tarihi bitmiş bir şehir efsanesidir. Sağlık uzmanları bu tezden fayda beklemeyi, benzin deposu boş bir arabanın saatte 140 km’lik bir süratle gitmesini beklemekten farksız buluyor. Onlara göre fiziksel aktiviteden 30-60 dakika önce bir miktar sağlıklı karbonhidrat (mesela bir meyve) ile bir miktar kaliteli protein (mesela yoğurt veya ayran) içeren bir ara öğün ideal ve sağlıklı bir seçim olabilir. Aynı amaçla çiğ badem, fındık ya da cevizden de faydalanmanız mümkün ama miktar 30 gramı geçmemeli. Bu küçük ara öğünler egzersiz süresince ihtiyaç duyabileceğiniz enerjiyi fazlasıyla karşıladığı gibi kan şekerinizin düşmesini de önler. Bedeniniz ihtiyaç duyduğu enerji için kaslarınızı yakmak zorunda da kalmaz. Bu çok önemli bir ayrıntı. Çünkü farklı çalışmalarda aç karna yapılan yoğun egzersizlerin kas kaybına yol açabileceği görülmüş. “Peki, aktivite sonrası nasıl planlanacak?” diyorsanız yanıtımız şu: Yoğun bir aktiviteden sonra eğer bedeniniz ciddi açlık sinyalleri veriyorsa hedefiniz iyi planlanmış bir sofra olsun. Aktiviteden yaklaşık bir saat sonrasına kadar bile kaslarınızın enerji yakma sürecine devam edeceğini de unutmayın. Ve siz sofraya oturduğunuzda kaslarınızın işine devam ettiğini de aklınızda tutun ki bu, tam da bu nedenle sofrada olmanız, kaslarınızı beslemeniz gerektiğini gösteriyor. Hedefiniz yine güçlü bir doğal protein kaynağı ile kaliteli bir tam karbonhidrat ürünü olsun. Ha, bu arada egzersizden önce de egzersiz yaparken de sonrasında da su içmeyi sakın unutmayın. Az ya da çok ihtiyacınız neyse mutlaka ama mutlaka su için.
BİR SORU
Testosteron azlığı belleği etkiler mi
Düşük testosteron seviyeleri ile bellek zayıflığı arasında bir ilişkinin olabileceği bazı araştırmalarda gösterildi. Ayrıca testosteron takviyelerinin ileri yaştaki sağlıklı erkeklerde belleğin bazı yeteneklerinde iyileşme sağlayabileceğini gösteren bulgular da var ama yine de bu bilgiler belleği güçlendirmek için testosteron takviyesi kullanmanın faydalı olacağı anlamına da gelmiyor. Hormon eksikliği ile bellek sorunları arasındaki ilişkiyi gösteren araştırmalarda birbiriyle taban tabana zıt bulgular da ortaya çıkabiliyor. Mesela bazı araştırmalar hormon takviyelerinin menopozlu kadınları Alzheimer hastalığına karşı koruyabileceğini gösterirken, bunun tam tersini düşündüren bulgular da var. Kısacası “bellek-hormon ilişkisi”, bellek-balık ilişkisi kadar net ve açık değil ama testosteronu düşük erkeklerin daha unutkan, daha az konsantre kişiler olduklarından benim hiç kuşkum yok!
UYKU!
Valeryan mı passiflora mı
Konu uykusuzluk ise tavsiyeleriniz hazırdır: Yatmadan önce ılık bir duş al! Bir bardak ılık süt iç! Televizyonu yatak odasından çıkar! Yatmadan önce bilgisayar ekranından uzaklaş! Tok karna yatağa girme! Ve daha pek çok şey... Peki, doğal uyku desteklerinden ne zaman faydalanmalı? Bunların hangileri, ne zaman kullanılmalı ya da kullanılmamalı? Örneğin, “Kedi Otu” (valeryan) en sık kullanılan bitkisel uyku desteği. Uykuya dalmayı da, uyku kalitesini iyileştirmeyi de olumlu yönde etkileyebiliyor. Passiflora (çarkıfelek çiçeği) diğer bir bitkisel uyku desteği ama uykudan ziyade gerginliğin giderilmesinde daha etkili gibi görünüyor. Peki, önce hangisi tercih edilmeli? Deneyerek karar vermek en iyisi. Çünkü ikisinin de yan etkileri olabiliyor. Valeryanın baş ağrıları, baş dönmesi, kaşıntı, passifloranın bulantı ve taşikardi yaptığı pek çok hasta ile karşılaştım.
DİKKAT
Hijyenin fazlası tehlikeli
Temizlik maddeleri kullanımında “kaş yaparken göz çıkarma” gibi bir durumla karşı karşıyayız. Biraz reklamların etkisi, biraz giderek artan hayat kirliliğinin yarattığı baskı, özellikle mutfak, banyo temizliğinde kullanılan hijyenik ürünlerin kullanımında bir aşırılığa yol açtı. Ne var ki burada da aşırıya kaçmak önemli bir sağlık tehlikesi. Unutmamalı ki hijyenik ürünlerin içinde kimyasal maddeler var. Bunların fazlası da hepimiz için (özellikle de çocuklar için) çok tehlikeli. Bırakın sadece mutfağı, banyoyu, tuvaleti temizlemeyi, beden temizliğinde bile aşırıya kaçmamak gerekiyor. Hijyenin de aşırısı fayda değil zarar veriyor. Abartılmış hijyen tutkusu evinizi kimyasal bir çöplüğe dönüştürüp bedeninizi toksinle doldurabiliyor.
BİR KAYIP
Dr. Saliha Yalçın’a veda...
Hepimizin hayatını değiştiren insanlar vardır. Benim de vardı. İlk sırada hep o ikili oldu: 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ve Dr. Saliha Yalçın. Süleyman Bey’e beş ay önce veda etmiştik, bu hafta da Saliha Hanım’ı ebedi aleme yolcu ettik. Size Dr. Saliha Hanım’ı tanıtmama müsaade edin. Müsaade edin çünkü o Türk tıbbının yetiştirdiği ilk nesil cumhuriyet hekimlerinin en “özel”lerinden biridir. Bendeki iflah olmaz “beslenme-sağlık ilişkisi” tutkusunun, yoğun ilgi duyduğum “metabolizma” yolculuğunun tetikleyicisi de yine Saliha Hoca’dır. “İyi bir hekim olmak için önce iyi insan olmak lazımdır” cümlesini ilk kez ondan duydum. “Başımıza gelen sağlık sorunlarının yaşam biçimimizle birebir ilişkili olduğunu” ise bana tıp fakültesindeki eğitimim ya da uzmanlık çalışmam değil, yanında önce baş asistanı, sonra şef yardımcısı olarak çalışırken yine Dr. Saliha Yalçın öğretti. Sözü fazla uzatmaya gerek yok. O da tıpkı rahmetli Süleyman Bey gibi bir efsaneydi. Ne ki kendi halinde, dışa kapalı, bir köşede sessiz sedasız kalmayı tercih etti. Allah rahmet eylesin, nurlar içinde yatsın.
Paylaş