Paylaş
Doğa, denge ve döngü üzerine kuruludur. İnsan vücudunu oluşturan moleküllerin bileşenleri, kuşlar ya da karıncalardaki bileşenlerle aynıdır.
Hepimizde kalsiyum, magnezyum, selenyum, bitkisel ve hayvansal proteinler bulunur. Döngü zengin bir Omega-3 kaynağı olan otlarla başlar. Bu değerli besin zincirleme bir şekilde, önce otları yiyen böceklere, ardından böcekleri yiyen kuş ve diğer hayvanlara aktarılır.
Denizlerde ise zincirin ilk halkası yosunlardır. Yosunları yiyen küçük balıklar, küçük balıkları yiyen büyük balıklarla döngü devam eder. Bu döngüyü devam ettirmek ve doğadaki Omega-3 kaynaklarını korumak için elimizden geleni yapmalıyız. Günümüzde kırlarda özgürce dolaşan, böcek, solucan, ot, tohum yiyerek beslenen tavuk kalmadı. Zavallı tavukları Omega-6 zengini suni yemlerle besliyorlar. Haliyle tavuğun etinde de, yumurtasında da Omega-3 kalmıyor.
Aynı şekilde, çayırda otlamayan ineğin eti ve sütü de Omega-3 bakımından fakirleşiyor. Eski insanlarda Omega-3 / Omega-6 oranı en kötü olasılıkla dörte biriyken, bugün 50’de bire düştü. Yani sadece bir Omega-3 yağ asidi molekülüne karşılık tam 50 adet Omega-6 molekülü var.
BALIK EN ZENGİN OMEGA-3 KAYNAĞIDIR
Güvenilir ve güçlü Omega-3 kaynağı olarak bize sadece balıklar kaldı. Ama çiftlik balıklarını tüketmenizi önermiyorum. Çünkü bu balıklara mısır özlü yemler veriliyor. Plankton ya da yosunlarla beslenen deniz balığından şaşmayın derim.
Doğal ortamları içinde yaşayan bu balıklar, yosunlardaki bitkisel Omega-3’ü alarak, karaciğerlerinde metabolize ederek hayvansal Omega-3’e çeviriyor ve depoluyorlar. Özellikle soğuk deniz balıkları tüketmeye çalışın. Örneğin somon balığı Omega-3 açısından çok değerli bir balıktır.
Bizde balık ekmek olarak satılan Norveç uskumruları, yerel balıklarımızdan da hamsi ve sardalye zengin Omega-3 kaynaklarıdır. Balığı ızgara ya da buğulama olarak tüketin. Mısır ununa batırıp yağda kızartmak yok! Çünkü böyle pişirdiğinizde o çok değerli Omega-3, Omega-6 ile doluyor ve çok önemli olduğunu anlattığım denge yine sizin aleyhinize dönüyor.
Çocukken, bizim evimizde balık yapılırken üzerine ceviz sosu da eklenirdi. Hem bitkisel hem de hayvansal Omega-3’ü bir arada alırdık. Çok faydalı bir kombinasyon! Bol bol konserve balık yiyorsanız, kötü bir haberim var; maalesef bunlar Omega-3 bakımından hiç zengin değiller. Hele konserve balıkların diyet versiyonlarında bu değerli yağ asidinden eser bile yok. Aklınızda olsun. Omega-3 kazanımınızı artırmak istiyorsanız cevizden, keten tohumu ve yeşil yapraklı sebzelerden -özellikle semizotundan- de faydalanın, omega-3 içeriğini koruyabilen doğal ortamda büyüyüp gelişen hayvanların etlerini, süt-süt ürünlerini, yumurtalarını da tüketin ama balığın elimizdeki en güçlü omega-3 kaynağı olduğunu aklınızdan çıkarmayın.
OMEGA-3’ÜN MARİFETLERİ
Diyetinize Omega-3 eklemeniz için birkaç neden daha:
* Güçlü bir bağışıklık sistemi, daha az grip ve nezle olmak için.
* Sağlıklı saçlar ve parlak bir cilt için.
* Yaşlanmaya bağlı görme bozukluklarını geciktirmek için.
* İyi kolesterolü artırmak, trigliserid dediğimiz çok tehlikeli bir yağın değerini düşürme için.
* Kanın akışkanlığını artırarak kan pıhtılaşmasını ve dolayısıyla kalp krizi, inme ve felç riskini azaltmak için.
* Kanserli hücrelerin üreme potansiyelini azaltarak kansere karşı koruma sağladığı için.
* Yaşlanmanın en önemli nedeni olan mikropsuz iltihapları önlemeye, en azından geciktirmeye yardımcı olduğu için.
* Daha geç yaşlanmak, daha uzun ve sağlıklı bir ömür sürmek için.
Tehlike sinyalleri
Bu belirtiler sizin için tanıdıksa demir rezervleriniz azalmış olabilir. Vakit kaybetmeden bir demir tahlili yaptırın, tıbbi bir değerlendirmeden geçmeye çalışın…
* Tırnaklarınız düzleşip
çukurlaşıyor, kolay kırılıyorsa.
* Saçlarınız cansız ve mat görünüyor. Kırılıp, dökülüyorsa.
* Dilinizin üstündeki pütürler yok olmuş ve hassaslaşmışsa.
* Ağzınızın köşelerinde çatlaklar varsa.
* Kendinizi yorgun ve halsiz hissediyorsanız.
* Unutkan ve dalgınsanız.
* Depresyona eğilimli iseniz.
* Çarpıntı, nefes darlığı gibi şikâyetleriniz varsa.
* Cildiniz soluk ve kuru ise.
Maksimum demir için
Demir zengini bitkisel ve hayvansal besinleri birlikte tüketmek demir deponuzu artırmanın en iyi yoludur. Anadolu mutfağında, demir zengini baklagiller etle yenir. Yemek, kapağı kapatılarak kısık ateşte yapılır ve tenceredeki et de yavaş yavaş, içindeki demiri bırakarak pişer.
Yumurta çok önemli bir demir kaynağıdır. Ispanaklı yumurta ya da kıymalı yumurta demir açısından mükemmel kombinasyonlardır. Eti, bol limonlu bir salata ile yiyin. Limonun içindeki C vitamini demirin bağırsaklardan emilimini hızlandırır.
Dolayısıyla C vitamininden zengin yiyeceklerle demir zengini yiyecekleri beraber tüketmek vücudunuza giren demiri ikiye, hatta üçe katlar.
Paylaş