Depresyon kendini ele veriyor

Depresyonla birlikte yaşamak güç bir şey olmalı, diye düşünüyorsanız haklısınız.

Ne var ki, depresyonu olanların uzunca bir süre bu sorundan haberleri bile olmuyor. Onları çoğu kez eşleri, çocukları, dost veya arkadaşları uyarıyor. Bunun nedeni depresyon sorunu yaşayanları ele veren pek çok belirtinin olmasıdır. Bunların bazıları genel görünüm ve davranışlarla, bazıları ise konuşma ve ilişki kurma yeteneğiyle ön plana çıkar. Kısacası, depresyona yakalananların yaşadıkları çökkünlük çoğu kez vücutlarına da yansır.

NASIL GÖRÜNÜYORLAR?

Depresyon yaşayanların omuzları çökük, bakışları üzüntülü, alın çizgileri derinleşmiş, yüz hatları belirginleşmiştir. Hareketleri yavaşlamış, genel bir durgunluk kazanmıştır. Sıkıntılı, mutsuz ve hüzünlü bir görünümleri vardır. Depresif insanlar yavaş ve alçak sesle konuşma, soruları ağır ve daha uzun sürelerde yanıtlama eğilimindedir. Bazen tam tersi de olabilir: Eğer üzüntü ile birlikte derin bir bunaltı hali de yaşıyorlarsa tedirginlik, sıkıntı hissi ve yerinde duramama da görülebilir.

Bunaltı bazen tipik bir belirtidir ve özellikle sabahın erken saatlerinde daha belirgindir. Sabah bunaltısı ağır depresyonlarda ve yaşlılarda daha sık görülmektedir. Sabah bunaltısının göğüs ağrısı, yanması ve hatta kalp krizi gibi algılanması da nadir değildir.

NE HİSSEDİYORLAR?

Depresyon sorunu yaşayanlar seyrek de olsa öfkelenme atakları, kızgınlık ve hiddet nöbetleri, çabuk sinirlenmeler de yaşayabilir. İster çökkünlük, ister hiddet nöbetleri ön planda olsun, çoğu hastada da genel bir isteksizlik, daha önceleri zevk aldığı şeylere karşı ilgisizlik belirlenir.

Depresyon sorunu belleği de etkiler ve bazen bellek sorunları ön plana bile geçebilir. Hemen her gün ve neredeyse gün boyu süren depresif duygu-durum hali geçici iyilik hisleri ile maskelenebileceği gibi daha derin yorgunluk, bitkinlik ve enerjisizlik ataklarına da dönüşebilir. Düşüncelerini belli bir konu üzerinde odaklayamama ve ciddi bir kararsızlık çoğu hastada gözlenir.

DAHASI DA VAR!

Depresyon ile ilişkili olabilecek başka belirtiler de var! Bazı hastalarda yeme-içme düzenleri, uyku dengeleri de depresyondan nasibini alır. Depresif hastaların çoğunda yeme isteği azalır, bazen kilo kaybı bile yaşanır. Kimi hastalar ise tersine aşırı yeme ve kilo almaktan yakınır. Uykuya dalmada güçlükler, uyku bölünmeleri ve/veya erken uyanmalara da sık sık rastlanır. Uykunun derinliği azalır, süresi kısalır. Seyrek olarak uyku bozukluğu, uykuya aşırı eğilim biçiminde bile yaşanır.

Depresyonda cinsel isteksizlik neredeyse kuraldır. Hayatın her yönüne duyulan isteksizlik cinsel yaşamda da vardır ama cinsel güç genellikle yerinde kalır. Sorun daha çok cinsel istekte azalma, cinsellikten zevk alamama olarak yaşanır.

Depresyondan etkilenen sistemler arasında kalp-damar ve sindirim sistemi de vardır. Çarpıntı, göğüste sıkıntı hissi, göğüs ağrısı ve ekstra sistoller sık görülen yakınmalardır.

NE YAPMALI?

Depresyonlu hastalar psikiyatristlerden önce birinci basamak hekimlerine veya iç hastalıkları uzmanlarına da müracaat edebilirler. Belirtilerin çeşitliliği nedeniyle farklı uzmanlık alanlarında çalışan hekimlerden bile yardım isteyebilirler.

Bizim kanaatimiz bu sorunun çözümünün mümkün olduğu kadar ruh sağlığı ve hastalıkları uzmanlarına bırakılmasıdır. Özellikle uzun süredir bu sorunu yaşayan ve depresyon ile ilişkili olabilecek pek çok problemi olan biriyseniz, öncelikle bir psikiyatri uzmanından yardım almakta tereddüt etmeyin.

Antioksidanlar bellek kaybını yavaşlatabilir

Bellek kaybı yaşayanlarda tedavinin başarılı bir şekilde yürütülmesi için ilaç tedavisinden, düzenli tıbbi bakımdan ve çeşitli sosyal kuruluşlardan, gündüz veya devamlı bakım evlerinden yararlanmak gerekiyor. Uygulanacak her yeni yöntem ve sosyal destek, yaşam kalitesini artıracaktır.

Araştırma sonuçları antioksidanların (C vitamini, E vitamini, A vitamini, selenyum gibi) Alzheimer hastaları için yararlı olabileceğini düşündürüyor. Yaşla birlikle vücudun savunma sisteminde önemli düşüşler görülür. Metabolizma sonucu oluşan atıklar (toksinler) çevreden gelen zararlı maddeler (egzoz gazları, sigara, hava kirliliği) vücudu daha hızlı yıpratır. Böylece vücutta serbest radikaller adı verilen ve toksik zararları olan maddeler birikmeye başlar. Başta beyin hücreleri olmak üzere vücudun tüm hücrelerinde bozulmalar yaşanır.

E vitamini başta olmak üzere antioksidan destekler (kateşinler, koenzim Q10, kuvarsetin) beyin hücrelerinin hasarını azaltabilir. Ancak bu doğal desteklere başlamadan önce mutlaka bir uzman hekimle görüşün. Aspirin, Dipiridimol gibi "kan inceltici" kullanıyorsanız, kanı daha da incelten E vitamini, Ginkgo Biloba, Omega-3 gibi desteklere başlarken bu görüşmeyi sakın ihmal etmeyin.

Düzenli ve ılımlı bir egzersiz: Yoga

Düzenli ve ılımlı egzersiz ile ihtiyacınız kadar dinlenmeyi birlikte ihtiva eden bir yaşam biçimi, sağlıklı bir yaşam sürmenin diğer bir şartıdır. Sağlıklı bir yaşam için sadece egzersiz yapmanız yetmez, egzersizi sevmeniz ve egzersizi bir kalori harcama makinesi gibi algılamamanız gerekir. Egzersizin olumlu etkilerini sadece kilo kontrolünüzü kolaylaştırmak, sizi hoş görünümlü ve fit tutmakla sınırlı tutmayın.

Egzersiz güvenilir bir ruhsal dinlenme ve kendini iyi hissetme aracıdır. Hangi egzersizden hoşlanıyorsanız onu yapmalısınız. Eğer "Ruhsal doyumu da beraberinde getiren en iyi egzersiz hangisidir" diyorsanız, doğru cevap "yoga" olmalıdır. Yoga, fiziksel ve ruhsal uyarıcıları birlikte harekete geçirir. Sadece vücudu çalıştırmaz, sinir sistemini sakinleştirir, kana ve dokulara daha çok oksijen taşınmasını, beyin fonksiyonlarının daha verimli ve dingin sürmesini sağlar.

Kış mevsimi dışında açık havada yapılan yoganın, yürümeyle birlikte uygulanması olağanüstü başarılı bedensel ve ruhsal katkılar sağlar. Yoga, üzerinizdeki kıyafetlerle otel odasında bile uygulayabileceğiniz, her ortamda kolayca yapılabilen bir egzersizdir. Unutmayınız! Tatil ve dinlenmek, yaşamınızın çok önemli ihtiyaçlarıdır. Yeterli dinlenme aralıkları vermek, sadece bedeni değil, ruhsal dinlenmeyi sağlayıcı ortamlar, ilişkiler oluşturmak, mümkün olduğunca sık ve kısa tatil araları vermek sağlıklı yaşam biçiminin vazgeçilmez unsurlarıdır.

İlaçlarınız unutkanlık nedeni olabilir

Endişenizi gidermekte, uykusuzluk sorununuzu çözmekte, alerji probleminizi tedavi etmekte, depresyon ile mücadelede veya kan basıncınızı düşürmede kullandığınız bazı ilaçların belleğinizi olumsuz yönde etkileyebileceğini bilmelisiniz. İlaçlarla bağlantılı bellek azalması sorunu, özellikle orta ve ileri yaşlarda sanıldığından çok daha sık görülmektedir.

İlaçlar değişik yollarla öğrenmeyi, odaklanmayı veya dikkati bozabilmektedir. Hipertansiyon tedavisi gibi uzun süreli tedavilerde ara vermeden kullanılan bazı ilaçların bellek kaybının gözden kaçan en önemli etkenleri olabildiğini çok iyi biliyoruz. Bu nedenle ilerleyici bir bellek kaybı sorununuzun olduğunu fark ediyorsanız, bunun kullandığınız ilaçlardan kaynaklanabileceğini, ilaçların kesilmesiyle birlikte sorununuzun çözümleneceğini bilmelisiniz. Böyle bir kuşkunuz varsa durumunuzu doktorunuzla tartışın.


Hayat dediğin dans gibi olmalı!

İdeal sağlığa kavuşmak ve bunu devam ettirmek, stresinizi kontrol altında tutmak, rahatlamak ve iyi uyumak, kaliteli yaşam biçimi için gerekli olan bileşenlerdir. Uzun vadeli bir kazanç elde etmek istiyorsanız, bu aktiviteleri ve felsefesini yaşam tarzınız ve alışkanlıklarınızla birleştirmelisiniz.

Hayat dediğiniz güzel, dingin, neşeli ve iyi olmalıdır. Dengeli iyilik hali, zihnin ve vücudun en doğal durumudur. Dengeli bir vücut enerji dolu ve sağlıklı, dengeli bir zihin ise açık ve yeni deneyimlere hazırdır. Hayat dediğiniz, dans gibi eğlenceli ve keyif verici olmalıdır. Dansın amacı hareketten, eşinizden, müzikten zevk almaktır, müzik bitene kadar odayı arşınlamak değildir.

Güvenilir bir diyet programı nasıl olmalıdır?

l Kişiye özel olmalıdır.

l Hangi diyeti uygularsanız uygulayın, zayıflama diyetlerine başlamadan önce mutlaka bir tıbbi değerlendirmeden geçmenizde yarar var. Dikkatli bir bedensel ve ruhsal değerlendirme, bazı kan analizleri, özellikle hormonal değerlendirmeler, kan şekeriniz, karaciğer testiniz, böbrek fonksiyonlarınız dikkatle incelenmeden, hiçbir programa başlama cesareti göstermemelisiniz.

l Diyet programınız süresince bedeninizde meydana gelen olumlu-olumsuz değişmeleri belirli aralıklarla doktorunuzun ve diyet uzmanınızın birlikte gözden geçirmesi gereklidir. Örneğin üç aylık bir zayıflama programından geçiyorsanız, birinci ay her hafta, ikinci ay iki haftada bir değerlendirilmeniz yararlı olur.

l Egzersizi içine almayan programlardan, mucize diyetlerden, bitkisel ilaçlardan pek fazla şey beklemeyin! Her programın en azından bir ölçüde sizin için özelleştirilmesi, size uygun hale getirilmesinde yarar vardır. Grup halinde uygulanan programlarda bile sizinle kısa bir süre konuşulmalı, size özel bazı değerlendirme ve farklı uygulamalar yapılmalıdır. Gerekiyorsa doktorunuz; diyet uzmanınız, egzersiz danışmanınız veya psikoloğunuzun önerilerini de dikkate alarak bazı değişiklikler yapabilmelidir.


Mikrodalgada pişirmeye dikkat

Bütün pişirme yöntemleri sebzelerdeki besin öğelerini (vitamin, mineral vb) çeşitli derecelerde azaltabilir. Vitaminlerin çoğu ısıya dayanıklıdır. Aynı zamanda pişirme için kullanılan su, vitaminlerin suda erimesine ve bu vitaminlerin suya geçerek atılmasına neden olmaktadır. Mikrodalgada pişirme, sebzelerdeki besin öğelerinin korunması için daha iyi bir yöntem olabilir, çünkü pişirme sırasında çok su gerektirmez ve pişirme süresi kısadır. Mikrodalgada pişirme yaparken dikkat etmeniz gereken birkaç önemli noktayı unutmayın;

l Pişirmeyi sağlayacak kadar az su kullanın.

l Sebzeleri yüksek ısıdan korumak ve yapısındaki suyu tamamen kaybetmemesi için pişirme kabının üzerini kaplayın, aynı zamanda pişirme süresini de azaltmış olursunuz.

l Sebzelere ön pişirme işlemi uygulamayın. Taze ve yeni doğranmış şekilde pişirmeye özen gösterin.

l Sebze, kabuğu ile tüketilebiliyorsa soymayın. Kabuğu ile birlikte doğramadan önce bol su ile yıkayın, daha sonra doğrama işlemini yapın. Besin öğelerinin büyük bir kısmının kabuğun altına en yakın kısımda olduğunu hep hatırlayın.

Üç ana üç ara öğüne uymalısınız

Az az, sık sık önerisini duymayan yoktur. Peki "neden" sorusunun yanıtını hiç merak ettiniz mi? İşte yanıtı: Bir günde kişinin alması gereken toplam enerji miktarı (kalori miktarı) kilo, boy, yaş, cinsiyet, sağlık durumu gibi birçok nedene bağlı olarak değişkenlik gösterir. Burada önemli olan alınan kalorinin yeterli ve dengeli bir biçimde üç ana ve üç ara öğüne bölünmesidir.

Alınan kalori sadece birkaç öğünde tüketilirse, bir öğünde alınan enerji vücudun o andaki ihtiyacından fazla olabilir. Aynı zamanda bir öğünde tüketilen fazla enerji insülin salgısını artırmakta, artan insülin salınımı ise o öğünde kullanılamayan enerjinin yağ şeklinde depolanmasına neden olmaktadır. Az az, sık sık yemek yenildiğinde daha az insülin salgılanmakta ve enerjinin büyük bir kısmı yağ olarak depolanmak yerine günlük aktiviteler için kullanılmaktadır.

Sağlıklı kilo vermenin ve ulaşılan hedefin sürdürülebilmesinin basit ama etkili bir anahtarı "az az, sık sık" yemektir! Reflü gibi sağlık problemine sahip olanlar, akşam yemeğinden sonraki ara öğünü günün daha erken saatlerine alabilir veya tamamen kaldırabilirler. Hipoglisemi problemi olanlar ise bu öğünü özellikle tüketmeli, atlamamalıdırlar.

DİYET GÜNLÜĞÜ

Sorularınız için:

manager@yasasinhayat.org

Tel: (0212) 236 73 00
Yazarın Tüm Yazıları