Paylaş
Denge söz konusu olduğunda, ruhla bedenin dengesi, ruh ve bedenin kendi içindeki dengeli ilişkisi, doğa, toplum ve sosyal yapılarla kurulan “dengeye dayalı” yapılanmaların her biri ciddi şekilde irdelenmeli. Daha da önemlisi “bedenin ayakta kalabilmesi” yani “düşmemesi”, düşüp de bir yerlerini incitmemesi için de “dengemizi korumamız” lazım. Kısacası, denge bozukluğu çoook mühim bir sorun. Denge kaybı en mühim meselelerden biri. “Nasıl ayakta kalırım, yıkılmadan nasıl dik dururum?” diyorsanız buyurun...
Dengemiz bozulunca ne olur?
Denge bozuklukları bazen beyin, beyincik veya omurilik sorunları bazen de iç kulaktaki problemlerle ilişkilidir. Tabii başka nedenleri de olabiliyor. Sadece “depresif ruh hali”yle de kendini “dengesiz” hissedenler var. Sorun, en çok da yaşlı insanları tehdit ediyor.
Uzmanlara göre yaşı 60’ı geçen her üç kişiden biri önündeki ilk bir yıl içinde “düşme sorunu” yaşamaya aday. Bu olasılık 80 yaş sonrasında yüzde 50’ye kadar yükselebiliyor.
Düşmelerin en az yüzde 10’u ciddi sakatlıklar, kırıklar, doku travmalarıyla sonuçlanıyor. Özellikle kalça, kol ve ayak bileği kırıkları çok önemli sağlık sorunları yaratıyor. Bu nedenle denge bozukluklarına karşı dikkatli olmalıyız.
Önce şunu iyice kafamıza yerleştirelim. 50 yaş sonrasında ne kadar düzenli egzersiz yaparsak, düşme riskimiz o oranda azalıyor. Alkol, ilaçlar (yatıştırıcılar, uyku hapları, antidepresanlar), bazı hastalıklar (Parkinson, hipotansiyon, felçler) düşme riskimizi artırabiliyor. Kulak ve göz sorunları da dengemizi bozabiliyor. Yerdeki kablolar, kayan halılar, ıslak zeminler, kötü kaldırımlar, kaygan zeminler de bizi düşürebiliyor.
Peki denge sorununuz olup olmadığını nasıl anlarsınız? O sorunun yanıtı da diğer kutuda. Testi siz de deneyin derim...
Dengem sağlam mı?
Dengenizde bir problem olup olmadığını anlayabilmeniz için Harvard’lı uzman Dr. Harvey B. Simon şu deneyleri yapmanızı öneriyor:
1- Kaymayacağından emin olduğunuz bir sandalyeden, ellerinizi kullanmadan kalkın.
2- İkinci denemede, kalkarken ayaklarınız bitişik ve gözleriniz kapalı olsun.
3- Aynı anda hem yürüyün hem konuşun.
4- Sanki bir ip üzerinde yürüyormuş gibi, ayaklarınızı düz bir hatta birbirinin önüne atarak yürüyün.
5- Tek ayağınız üzerinde dururken dişlerinizi fırçalamaya çalışın.
Eğer bu testleri uygularken sonuçlar sallantılı bir zeminde duruyormuşsunuz duygusu veriyorsa, doktorunuzdan “yürüyüşünüzü, dengenizi, ayaklarınızdaki hissi, hızla ayağa kalktığınızdaki kan basıncınızı” kontrol etmesini isteyin. Yaşlandıkça denge sorunlarınızın sıklaşacağını unutmayın. Evinizdeki yaşlıların, aile büyükleriniz ve dostlarınızın “denge” konusunda uyanık olmalarını sağlayın.
Sabah yorgunluğunun ilk 6 nedeni
◊ Gece ağır horlama nöbetleri yaşayanlar ve/veya uyku apnesi olanlarda sabah yorgunluğu mutattır.
◊ Depresyon probleminin ilk işaretlerinden biri de uykudan yorgun kalkmak, bazen yataktan çıkacak takati bile bulamamaktır.
◊ Hipoglisemiklerin çoğu da sabahları yorgun uyanır.
◊ Sabah yorgunluğu tiroit tembelliğinin de erken işaretlerinden biridir.
◊ Eğer yaşınız 70’lerin üzerindeyse ve hemen her sabah yorgun uyanmaya başladıysanız, B12 ve D vitamini seviyelerinizi kontrol ettirin. Bu ikilinin eksikliği de sabah yorgunluğuna yol açabilir.
◊ Gençlerde görülen sabah yorgunluğunun en mühim nedeni kansızlık, özellikle de demir eksikliği anemisidir.
Giden kilolar neden yeniden geri gelir?
◊ “Fotokopi” düşük kalorili diyet listeleri uygulandığı için.
◊ Egzersiz ve aktif bir yaşam sürme gözden kaçırıldığı, ihmal edildiği ya da bırakıldığı ve sadece “diyet” ile yetinildiği için.
◊ Düzenli olarak tartılma ve bel çevresini ölçme alışkanlığı unutulduğu için.
◊ Kahvaltılar ihmal edildiği için.
◊ Eşlik eden diğer sağlık sorunları (stres bozukluğu, depresyon) daha en baştan çözümlenmediği için.
◊ Temelde yatan metabolik problem üzerindeki dikkat ve konsantrasyon durumu sürdürülmediği için.
◊ Düzenlenen tıbbi tedaviler bir süre sonra bırakıldığı için.
◊ Kas kazanımı konusu ihmal edildiği, aerobik egzersizler, ağırlık veya
direnç egzersizleri ile yürütülmediği için.
Paylaş