Paylaş
İlk yolculuğumuza da yaz güneşinin şifası “muhteşem ve mucize molekül” D vitamini ile başlayalım. Size iki günlük bir “D vitamini dosyası” açalım. Sağlık dükkânımızı D vitamini ile açmamızın iki nedeni var: Birincisi, önümüzde upuzun ve kocaman bir güneşi bol tatil var. İkincisine gelince, o daha önemli. D vitamini sadece bir vitamin değil, çok daha fazlası. Biz doktorlar da onu yalnızca bir vitamin gibi değerlendirmiyor, çok sayıda derde şifa, özel mi özel, faydalı mı faydalı mucize bir molekül olarak kabul ediyoruz. Nedeni de son derece basit. Bedenlerimiz de ruhlarımız da ona kesinlikle muhtaç. Onsuz asla yapamıyor. Eksikliğinde ne bedensel ne ruhsal sağlığını koruyamıyor. Beklenenden daha sık hastalanmaya, hastalıkları da daha ağır geçirmeye başlıyor. Mesela COVID-19 enfeksiyonunda da durum aynı. D vitamini yetersiz olanlar, enfeksiyona daha kolay yakalanıyor ve maalesef çok daha ağır geçirebiliyor. İşte bu nedenle kanımızda dolaşan, bedenimizde depolanan D vitamini miktarını bilmemiz, izlememiz, ne durumda olduğunu en az kan basıncımız, boyumuz, kilomuz ve bel çevremiz kadar önemsememiz gerekiyor. Eğer harika bir D vitamini yolculuğuna hazırsanız, buyurun...
ÖN BİLGİ
D VİTAMİNİ EKSİLİNCE NE OLUYOR?
ÇOK değil, 25-30 yıl önce D vitamini deyince aklımıza sadece kemik ve dişlerimizin sağlığı gelirdi. Neyse ki bu bilgi önemli ölçüde değişti, doğru bir noktaya gelindi. D vitamini eksikliğinde yaşadığımız sorunlar oldukça fazla:
* VARAN 1: Yorgun, bitkin ve enerjisiz düşüyoruz. Kronik yorgunluk sendromuna daha kolay yakalanıyoruz.
* VARAN 2: Sadece dişlerimiz çürüyüp kemiklerimiz erimiyor, kaslarımızı da kaybetmeye başlıyoruz.
* VARAN 3: Uyku dengemiz altüst oluyor. Uyku kalitemiz bozulabiliyor.
* VARAN 4: Odaklanmamız zorlaşıyor, bellek sorunları devreye giriyor. Alzheimer riskimiz artıyor. Bunama ihtimali yükseliyor.
* VARAN 5: Duygu durum dengemiz bozuluyor, depresyona eğilim başlıyor.
* VARAN 6: Şeker hastalığından kalp-damar hastalığına, kanserlerden alerjilere pek çok kronik sağlık sorunları birer birer devreye giriyor.
* VARAN 7: “Fibromiyalji” ve “sisli beyin” gibi sorunlar gündeme geliyor.
* VARAN 8: Ve bugünlerde özellikle önemli olan “bağışıklık sistemi güçsüzlüğü” ortaya çıkıyor. Yeniden hatırlayalım: Pandemide D vitamini eksik olanlar, COVID-19 enfeksiyonuna daha kolay yakalandılar ve enfeksiyonu daha ağır geçirdiler.
* VARAN 9: Kilo dengemiz bozuluyor, insülin direnci sorunu tetiklenebiliyor.
* VARAN 10: Damar sağlığı bozuluyor ve damar sertliğine giden kötü bir yolculuk devreye giriyor.
İLK SORU ŞU
D VİTAMİNİ STOKLARI NASIL DOLACAK?
D vitaminini gıdalarla da temin etmek mümkün. Ama istediğiniz kadar D vitamini zengini yumurta, balık ve süt ürünü tüketin, ihtiyacınızın en fazla yüzde 10’unu karşılayabiliyorsunuz. Geriye kalan yüzde 90 için mutlaka ama mutlaka “GÜNEŞ”e ihtiyacınız var. Yani ihtiyacın yüzde 90’ını cildimizde biz kendimiz üretiyoruz. İşte bu nedenle bu güzel yaz günlerini daha iyi değerlendirmek, daha çok D vitamini üretmek için cildimizi güneşle daha sık buluşturmak zorundayız. Ama sorun sadece bu ilişkiyi bilmekle çözümlenmiyor. Güneşlenirken bilmeniz gereken bazı püf noktaları var. Bunlara da dikkat etmeniz şart.
“Peki nedir o püf noktaları?” diyorsanız, alttaki kutuya geçiniz...
PÜF NOKTASI 1
ÖĞLE SAATLERİNDE GÜNEŞLENİN
GÜNEŞTEN cildinize ulaşan mor ötesi UVB ışınları sayesinde cildinizde daha fazla D vitamini öncü maddesi “kolekalsiferol” biriktirmek istiyorsanız, güneşin cildinize dik olarak geldiği öğle saatlerinde (saat 11.00-13.00 arası) güneşlenmeyi tercih edin. Üretimi arttırmak için de koruyucusuz güneşlenmeyi unutmayın. Mor ötesi ışınlarının zararlarından korunmak için ise süreyi yarım saat ile kısıtlayın. Mümkünse mayo ile güneşlenin ama dirsek ve dizlerinizden aşağısını ve yüzünüzü güneşle buluşturduğunuzda da kâfi miktarda D vitamini üretebileceğinizi unutmayın. Önerim şu: Güneşlenirken 10 dakika yüz üstü, 10 dakika sırt üstü, 5’er dakika da sağ ve sol yana yatın. Bundan sonraki güneşlenmelerinizde koruyucu kullanın.
PÜF NOKTASI 2
GÜNEŞLENDİKTEN SONRA SICAK SU İLE SABUNLANMAYIN
GÜNEŞLENDİKTEN hemen sonra bir duş alıp bol sabunla temizlenmek yapabileceğiniz en önemli hatalardan biri. Özellikle sıcak suyun altında sabunla keselendiğinizde binbir zahmetle ürettiğiniz cildinizdeki D vitaminine anında veda edebilirsiniz. Nedeni şu: Ürettiğiniz kolekalsiferol yağ bezleri yardımıyla önce cildinizin dışına çıkıyor, daha sonra da cildinizden emilerek kanınıza karışıyor. Takiben de karaciğer ve böbreklerde bazı işlemlerden geçip doğal D vitaminine dönüşüyor. Eğer güneşlendikten hemen sonra bol sabunlu, şampuanlı, sıcak veya ılık bir duş alır, hele hele bir güzel de keselenirseniz, cildinizi D vitamini yüklü yağlardan arındırır, binbir zahmetle ürettiğiniz D vitaminine veda etmek zorunda kalırsınız.
PÜF NOKTASI 3
MAYOYLA GÜNEŞLENMEK ŞART DEĞİL
MAYOYLA usulünce güneşlenen biri, 20-30 dakika içinde ortalama 20-25 bin ünite D vitamini üretebiliyor. Sadece yüz, kol ve ayaklarını güneşle buluşturanlar da ise 5-10 bine düşüyor. Ama haftada 3-5 gün bu ikinci işlemi yaptığınızda da yeteri kadar D vitamini stoklamanız mümkün. Yeter ki bu basit güneşlenmeyi sık sık tekrarlayın. Yeter ki sadece yaz aylarında değil, güneşi gördüğünüz her mevsimde kısa süreli güneşlenmeler yapın ve stoklarınızı sürekli korumaya ve çoğaltmaya çalışın.
PÜF NOKTASI 4
MARSIK GİBİ OLMAK MARİFET DEĞİL
GÜNEŞTEN gelen mor ötesi ışınlarının UVB tipi derimizde D vitamini üretimi sağlıyor. UVA tipi ise cildimizdeki bazı hücreleri uyararak bronzlaşmamıza yardımcı oluyor. Ne var ki bronzlaşma arttıkça UVB’nin ciltte D vitamini üretme yeteneği sınırlanıyor. Kısacası bronzlaşmayı abarttığınızda sadece cilt kanserine ve kırışmaya zemin hazırlamıyorsunuz, D vitamini üretiminizi de sınırlıyorsunuz. Ayrıca UVA ışınları ürettiğiniz D vitamininin bir kısmını parçalamaya da başlıyor. Yani cildiniz karardıkça üretilen üretim azalıyor, üretilenler de yıkıma uğruyor. İşte bu nedenle “marsık gibi olma” hevesini bir kenara bırakın. Sık tekrarlanan kısa süreli güneşlenmeleri tercih edin.
PÜF NOKTASI 5
İDEAL D VİTAMİNİ SEVİYESİ NE OLMALI?
D vitamini depomuzun gücünü gösteren en iyi parametre kanımızdaki “25 OH VİTAMİN D” seviyesidir. Vücudumuzda ihtiyacımıza yetecek kadar minimum bir D vitamini varlığından söz etmek için “25 OH VİTAMİN D” düzeyinin illa ki 50’nin üzerinde olması gerekiyor. Ölçümde rakamın 30’un altına düştüğü görülürse eğer, ya güneşlenerek ya da takviyelerle o eksikliği süratle tamamlamamız, 50-100 aralığında tutmamız lazım. İdeal rakam 70-80 olabilir. Peki bu süreç nasıl yönetilecek, güneşlenme imkânı bulunmadığı takdirde (mesela kış aylarında) takviye D vitamini kullanımı nasıl planlanacak, kısacası bu mucize molekülünün bedenimizden eksilmemesi nasıl bir planla sürekli kılınacak? Bu ve benzeri sorular için lütfen pazartesi yazımızı bekleyin.
Paylaş