Çocuk ve gençlerin kilo almalarına sebep olan birçok faktör var.
İşte onların en önemlileri... Eğer kilo sorunu olan bir çocuğunuz varsa bu nedenleri dikkatle araştırın.
ok fazla yiyecek ve içecek tüketimi en önemli faktördür: Çocukların ve gençlerin kilo almalarını kolaylaştıran pek çok neden var. Yiyecekler hiçbir dönemde şimdi olduğu kadar bol ve kolay ulaşılır olmamıştı. Cebindeki kredi kartı veya az bir miktar parayla birkaç dakika içinde, bir çocuk ya da ergen herhangi bir fastfood restoranına gidip kendisine gün içinde gerekli tüm kaloriyi sağlayacak bir yemeği kolayca sipariş edebilir. Bu siparişi internet üzerinden bir tuşa basarak bile verebilir. Çalışan ya da şu veya bu nedenle çok meşgul olan anne-babalar için bu yiyecekler çok rahat bir seçenek sağlar: Hem yemek pişirmek için gerekli zaman ve emekten tasarruf ederler, hem de markete gidip daha sağlıklı sebzeler veya daha nitelikli tahıl ve protein kaynaklarını satın alma masrafından kurtulurlar.
Daha ucuz ve hazırlaması daha kolay, bol yağlı, şekerli, tuzlu işlenmiş yiyecekleri yiyip içmek yaygınlaşıyor: Bir zamanlar zenginlik ile bağdaştırılan şişmanlık, şimdi yoksul kesimleri etkiliyor. İşlenmiş yiyecekler ucuzdur ama aşırı şeker, tuz ve sağlıksız yağlarla yüklüdür. Baş suçlu sadece hamburgerler ya da patates kızartmaları değildir. Pek çok restoran yemeği ve marketlerde satılan donmuş yiyecekler de onlar kadar kötü olabilir. Taze sebze, meyvenin fiyatı ve bunları hazırlamak için gereken emek, pek çok anneyi hızlı, ucuz ve kolay hazırlanacak bir şeyler aramaya itiyor.
Daha büyük porsiyonlar moda oldu: Porsiyon büyüklükleri, giderek genişleyen bel ölçümünüzün baş sorumlularından biridir. Restoranlar daha yüksek bir fiyat etiketi koymadan daha büyük porsiyonlar sunuyor. Biz de paramızın karşılığını almamız gerektiğini düşünüyoruz. Porsiyon büyüklüklerinin artık uygun yiyecek ve içecek miktarlarıyla alakası kalmadı. 1950’lerde gazozlar 24 cl’lik şişelerde olurdu, şimdi 50 cl’lik ve 60 cl’lik şişeler yaygın. Büyük şişe ya da kutulu içeceklerden biri sırf şekerden 500 kalori sağlayabilir. Oysa hiç kimse bir içecekten bu kadar kalori almamalıdır. Pek çok kişi bu kalorileri yemekten alınan kalorilerle bir tutmaz ve bunları su gibi içer.
Toplumsal nedenler de önemli bir etkendir: Günümüzde çoğu ailede hem anne hem de baba çalışıyor. Bu, bebeklerin ve küçük çocukların yuvada daha fazla ve ebeveynlerinin doğrudan etkisi altında daha az vakit geçirdiği anlamına geliyor. Yuvalarda ve okullarda verilen yiyecekler, eğer seçme şansınız olsa sizin tercih edeceğiniz yiyecekler olmazdı. Ayrıca genelde okullardaki itici gözüken ve tatsız yiyecekler karşısında pek çok çocuk, giderek yaygınlaşan otomatik makinelerden abur cubur besinleri (gofretler, cipsler, bisküviler, browniler...) almayı tercih ediyor. Pek çok okulda artık fastfood veren kafeteryalar bile var! Çünkü bunların kiraları okul yönetimine para getiriyor. Ebeveynler daha sağlıklı bir çevre için bastırmazsa, iyi gıda hayal olacak. Aktif oyunlar giderek yapılmaz hále gelecek. Çocuklar oyun alanlarını kaybedecek. Okul bahçeleri yiyecek-içecek satan büfelerle dolacak.
Hormonal ve metabolik bazı hastalıklar şişmanlatabiliyor: Tiroit bezi tembelliği, böbrek üstü bezlerinin aşırı aktivitesi gibi hormonal ve metabolik sorunlar çok önemli hazırlayıcılardır. Kortizon gibi bazı kilo aldırıcı ilaçların bilinçsiz kullanımı da etkili olabilir.
Evde ve okulda stresli, endişeli bir yaşam tarzı; aile yapısında ani değişimler önemli bir etkendir: Anne-babanın boşanması, aile bireylerinden birinin kaybı, okul ile ilişkili sorunlar tetikleyici faktörlerdir.
Psikolojik sorunlara dikkat edin: Kişisel güven yetersizliği, özgüven noksanlığı, kişilik bozuklukları, depresyon ve diğer bazı psikolojik sorunların mevcudiyeti de önemlidir.
Genetik faktörler de önemlidir: Şişman anne ve babaların çocuklarında kilo sorunu olasılığı yüzde 80’dir.
Yetersiz bedensel aktiviteyi ciddiye alın: Günümüzde çocuklar hareketli oyunlarda daha az, televizyon seyrederken, bilgisayar oyunları oynarken, internette sörf yaparken daha fazla zaman harcıyor. Bu faaliyetlerin kilo alımı üzerinde çifte etkisi olabilir; bunlar, hareketli oyunlara verilecek zamanı çalmakla kalmaz, aynı zamanda çocukları ustalıkla yiyecek reklamlarına da maruz bırakır. Onları yüksek kalorili ve sağlıksız atıştırmalıklara yöneltir. Yani birer kalori kazanma ve depolama makinesine çevirir. Okullarda artık beden eğitimi dersleri verilmeyen ve hatta öğlen ve ara teneffüsleri de başka gereklilikler için kısıtlanan çocuklar için fiziksel aktivitelere katılmak da daha zorlaşmış durumda. Şehirlerde yaşayan ama özel kulüplere ya da kurslara verecek parası olmayanlar, çocuklarının dışarıda güvenle oynayacakları az yer olduğunu düşünebilirler.
Sınavlar şişmanlatıyor
Yeni eğitim tarzı, çocukları daha fazla yarışmaya yöneltiyor. Daha iyi okullar ve daha çok başarı için çocuk ve gençler sık sık sınavlara sokuluyor. Bunların bazıları gereğinden fazla büyütülüyor. Üniversite seçme sınavları, orta öğretim ve kolej sınavları bunların en risklileri. Gözlemlerimiz sınav öncesi oluşan stresin çocuk ve ergenlerde yeme bozukluklarına yol açtığını gösteriyor. Bu dönemde tatlı ve hamur işi besinleri tüketme eğilimi artıyor. Çerezler, atıştırmalar, çikolata, bisküvi, cips gibi zararlıların tüketimi, sınav dönemlerinde zirve yapıyor. Buna bir de çocukların günün neredeyse tamamını masa başında geçirmeleri yani fiziksel aktivite azlığı eklenince, kilo almak kaçınılmaz hále geliyor.
Sınav sürecinde kötü beslenme çocuklara sadece kilo aldırmıyor, onların başarı oranlarını da düşürüyor. Üniversite ve diğer sınavlara hazırlanan çocukların çoğu ya kahvaltıyı atlıyor ya da yetersiz kahvaltı yapıyor. Ne yazık ki öğle ve akşam yemekleri de okul veya dershane çevresindeki büfeler, kantinler, fastfood dükkánlarından sağlanıyor. Oysa kahvaltı alışkanlığı kazanmaları, düzenli ve dengeli beslenmeleri, başarıları için çok önemli bir etken.
Sınava hazırlanan çocukların beslenmeleri ayrı bir dikkat gerektiriyor. Çocuklar ve gençler kahvaltıda süt, çavdarlı veya tahıllı ekmek, yumurta ve peynir, yulaf ezmesi, zeytin gibi besin çeşitlerini, poğaça, açma gibi yağ içeriği yüksek ve besin değeri olmayan besinlere tercih etmelidirler.
Yeterli ve dengeli beslenmek, kan şekerinin hızla yükselip düşmesine neden olan çikolata, şeker, kurabiye, meyve suları, bisküvi gibi besinlerin yerine ara öğünlerde meyve, yoğurt, kepekli sandviç gibi besinlerin seçilmesi ile sağlanmalıdır. Bununla birlikte günde 3 ana öğün, 2 veya 3 defa ara öğün yaparak az az, sık sık beslenme alışkanlıkları kazanmalıdırlar. Ana öğünlerde hamburger, sosisli sandviç ve ekmek arası patates gibi yağ içeriği yüksek besinler yerine az yağlı et çeşidi olan besinleri, salata veya sebze yemeklerini, tam tahıl çeşidi olan bulgur, kuru baklagil ve tahıllı ekmekleri, vitamin, mineral ve enerji gereksinimlerini daha yeterli karşılayacağı için tercih etmelidirler.
Bu dönemde fazla miktarda çay, kahve, kola gibi kafeinli içeceklerin tüketilmesi, uyku sorunlarına neden olacak, kalp çarpıntısını artıracaktır. Bu içeceklerin yerine C vitamini içeriği yüksek olan kuşburnu, papatya, rezene, adaçayı gibi çayların tüketilmesi rahatlamaya ve stresin azalmasına yardımcı olacaktır.
Antioksidant içeriği yüksek olan besinlerin stresli dönemlerde tüketilmesi bağışıklık sistemini desteklemekle birlikte stresin azalmasına yardımcı olacaktır. Bunun için haftada 2-3 defa balık, her gün 5-6 adet fındık, badem, ceviz gibi E vitamini açısından zengin kuruyemişlerin tüketilmesi, her gün 2-3 porsiyon sebze, 4-5 porsiyon meyve tüketilmesi birçok vitaminin ve mineralin yeterli alınmasını sağlarken, bağışıklık sistemine de destek olacaktır.
Bunun yanında başarının artırılması ve beyin fonksiyonlarının düzenli çalışmasına katkı sağlamak için B vitamini içeren et, balık, süt-yoğurt gibi besinler yeterli miktarda tüketilmelidir. Ayrıca stresin azaltılması için ergenlerin düzenli uyku saatlerinin olması gereklidir.
Sınav sabahı için beslenme önerileri
7 Sınavdan bir gün önce çok yağlı, baharatlı besinler tüketilmemelidir.
7 Dışarıda fastfood tarzı besinler tercih edilmemelidir.
7 Kan şekerinin düşmemesi ve başarı oranının desteklemesi için tatlı, çikolata, meyve suyu gibi basit şeker içeren besinler yerine kan şekerini yavaş yükselten meyve, kepekli-çavdarlı ekmek, süt ürünleri gibi besinler tercih edilmelidir.
7 Sınav sırasında basit şeker yerine kuru meyve (kuru üzüm, kuru kayısı, kuru erik) ve süt gibi besinler tercih edilmelidir. taltan@yasasinhayat.org
Onu eleştirmeyin iyi bir örnek olun yeter
Eğer çocuğunuzda bir kilo sorunu olduğunu düşünüyorsanız onunla konuşmadan önce doktoruyla görüşün. Lütfen ona kendi başınıza diyetler uygulamaya, onu beslenme ve kilo konusunda tehditlerle bunaltmaya kalkmayın. Bilinçsiz ve bilgisiz hazırlanmış diyet planlarını uygulamaya kalkmayın. Çocukların diyet yaparak değil doğru beslenme ve bedensel aktiviteye yönelme alışkanlığı edinerek kilo kontrolünü başarabileceklerini unutmayın.
"Düşük kalorili diyetler"in onların büyüme, gelişme ve öğrenme kapasitelerini tehdit edeceğini unutmayın. Çocuğunuzun okulda neler yediğini, aktivite düzeyinin ne durumda olduğunu öğrenmek için okul yöneticileriyle temas edin. Evde hareket ve beslenme alışkanlıklarını dikkatle izleyin ve gerekiyorsa notlar alın. Doktora giderken bu bilgileri de yanınıza alın.
Şunu sakın unutmayın: Çocuklarınız sizi izleyerek büyürler ve öğrenirler. Onlar için en etkili örnek sizsiniz. Eleştirmek yerine onlara iyi örnek olmaya gayret edin.
Sorunu ciddiye alın
Fazla kilolu gençlerin yüzde 80’i geleceğin şişman yetişkinleridir. Obez çocuk ve gençlerin, yetişkinlikte pek çok sağlık sorunu ile karşılaşacağından kuşku duymamalısınız. Normalde 40-50 yaş sonrasında ortaya çıkan ve bu nedenle de "yetişkin tipi şeker hastalığı" adı ile tanımlanan "Tip-2 Diyabet"in obez çocuklarda 15-16 yaşlarında bile ortaya çıkabileceğini bilmelisiniz. Son yıllarda bu orta yaş hastalığının 10-12 yaş grubundaki çocuklarda bile görülmeye başlaması, üzücü ve önemli bir alarmdır.
Obez çocuk ve gençler için tehdit unsuru daha pek çok sağlık riski vardır. Bu çocuklar, koroner kalp hastalıkları, beyin ve damar hastalıkları, hipertansiyon gibi orta ve ileri yaş sağlık sorunlarına da erken yaşlarda yakalanma riski taşımaktadırlar. Osteoartrit gibi yaşlılığa özel eklem problemleri, onlarda çocukluk veya gençlik dönemi hastalıkları haline gelmektedir. Bazı kanserlere yakalanma şanssızlığı da ne yazık ki onlarda daha fazladır.