Çarpıntı bazen masum bazen tehlikeli bir belirtidir
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
Kalbinizin kıpır kıpır olması, birini görünce ya da düşününce "küt küt" diye atması iyi bir şeydir ama iş tekrarlayan çarpıntılara gelince değişir.
Sık tekrarlayan çarpıntılar can sıkıcı ve korkutucu olabilir. Çarpıntılarınızın sebebi zamansız ve yersiz kalp atışları veya kalbinizin gereğinden hızlı çalışması olabilir. Eğer çarpıntınız çok sık tekrarlıyorsa, beraberinde baş dönmesi, baygınlık hissi, yorgunluk, göğüs ağrısı de yaşıyorsanız kaynağının kalbinizdeki bir sorun olması ihtimali fazladır. Böyle bir durumda doktorunuzu aramakta geç kalmayın.
KALBİNİZİ NELER HEYECANLANDIRIYOR
Çarpıntı korkutucu bir sorundur ama her zaman ciddi bir kalp hastalığına işaret etmez. Bir stres reaksiyonu, korku ve endişe nedeniyle de ortaya çıkabilir. Bazı insanlarda nikotin duyarlılığı sigara içer içmez ortaya çıkan çarpıntılara yol açar. Kahve ve çayda bulunan kafein de önemli bir çarpıntı nedenidir.
Ayrıca aşırı çalışma ve yorgunluk nedeniyle oluşan çarpıntı da vardır. Aceleci insanlarda eviyle, işiyle ciddi sorunlar yaşayanlarda ya da farkına varmadığı bir sorun nedeniyle bunalıp sıkılanlarda da çarpıntı ortaya çıkabilir. Eğer sizi rahatsız edecek bir çarpıntı ile karşı karşıyaysanız, ilk önce fazla miktarda kahve, çay, alkol tüketimi ya da ruhsal bir problemden mi kaynaklandığını araştırın. Paniğe kapılmayın. Kilo fazlalığı sorununuz varsa zayıflayın. Eğer nöbetler halinde gelen çarpıntılardan yakınıyorsanız nöbet anında aşağıdaki manevralardan yararlanmaya çalışın. Daha sonrası için doktorunuzdan bir randevu almayı da unutmayın. İşte çarpıntı atağını savuşturmada kullanılabilecek başlıca yöntemler:
- Derin ve güçlü bir şekilde öksürün.
- Ikınma manevrası yapın.
- 20-30 saniye kulağınızı ve burnunuzu kapatarak üflemeye çalışın.
- Soğuk ve buzlu bir içecek için veya ellerinizi çok soğuk suyu ile doldurulmuş bir kaba daldırın.
ALTTA YATAN SORUNLARA DİKKAT
Kalp çarpıntıları sık tekrarlıyorsa bir tıbbı yardım gerekiyor demektir. Çünkü özellikle yaşlı insanlarda çarpıntılar "atriyal fibrilasyon" gibi ciddi bir sağlık sorunundan kaynaklanabilir, bir ilaç yan etkisi olarak ortaya çıkabilir, "kan basıncında yükselmeye işaret edebilir", "gizli kalmış bir kalp hastalığının" belirtisi de olabilir. Uzun süren kalp çarpıntılarının, "tiroit bezinin aşırı çalışmasından" da kaynaklanabileceği biliniyor.
"Şeker hastalarında" da çarpıntı sık görülüyor. "İdrar söktürücü ilaçlar" gibi bazı ilaçlar da çarpıntıya yol açabiliyor. Çarpıntı problemi çoğu kez önemli bir sağlık sorununa işaret etmez ama tekrarlayan, sıklaşan ve yoğunlaşan bir şikáyet altına geldiğinde dikkat etmekte fayda var.
Cildin çevresel yaşlanmasına engel olun
Cilt yaşlanmasını belirleyen temel etken yani onu kırışık, kuru ve hassas hale getiren esas oyuncular genleriniz değil yaşadığınız çevredir. Cildinize zarar veren ve onu daha erken yaşlandıran güneş ışığı, sigara dumanı, hava kirliliği gibi çevresel faktörleri, yanlış beslenme alışkanlıkları, hareketsiz bir yaşam gibi hayat tarzı yanlışlıklarını değiştirmek sizin elinizdedir. Yani genleriniz ne söylerse söylesin cilt yaşlanması üzerinde bir miktar kontrolünüz her zaman vardır.
Güneş ışınlarıyla oluşan cilt yaşlanması foto-yaşlanma olarak bilinir. Bu terim güneşin neden olduğu incelme, kırışma ve sarkmalar için kullanılır. Foto-yaşlanmaya bağlı cilt yaşlanmasını azaltmak için sadece yüksek koruma faktörlü kremlerle yetinmeyin. Cildinizi doğanın en güçlü antioksidanları C vitamini, E vitamini, koenzimQ10 ve alfa lipoik asitle de destekleyin. Bu desteklerin cildinizde çoklu antioksidan sistemler oluşturarak onu sadece güneş ışığından değil diğer çevresel yaşlanma faktörlerinden de koruyacağından şüphe etmeyin.
Hipertansiyon krizlerine dikkat
Hipertansiyon yaygın bir sağlık sorunudur. Bu sorunun zaman zaman hayatı tehdit edici düzeylere ulaşması mümkündür. Hipertansiyon krizleri çoğu kez altta yatan sağlık sorunun şiddetlenmesine bağlıdır. Ayrıca diyet hataları, beslenme yanlışları ve ilaç kullanımında yapılan yanlışlar da hipertansiyon krizlerini tetikler. Yükselmiş kan basıncı ile birlikte ciddi düzeyde baş ağrısı, görme, nefes alma zorlukları acil bir duruma işaret eder.
Böyle durumlarda hastanın daha yakından takibe alınması ve doktor tarafından belirtilen önerilere eksiksiz uyulması şarttır. Kan basıncında ani yükselme ile birlikte sık sık ve zorlukla nefes alma, göğüste ağrı veya basınç hissi, bilinç bozulması, kol ve ayaklarda güç kaybı gibi belirtiler çok daha acil bir duruma işaret eder. Bu durumda acil bir merkezde müdahale yapılması ve hastanın tıbbı gözlem altına alınması gerekir. Hipertansiyonlu biriyseniz ilaçlarınızı düzenli kullanmayı, doktorunuz tarafından verilen önerilere eksiksiz uymayı unutmayın. Her şey yolunda gitse bile haftada iki-üç kez kan basıncınızı ölçün ve bir kenara not alın. Beklenmedik yükselmeler olduğunda telaşlanmayın, eczacınızla konuşun ya da doktorunuza ulaşmaya çalışın. Bu süre içerisinde ağır fiziksel aktivite yapmayın. Tuzlu bir şey yiyip içmeyin. Dinlenmeye çalışın. ealtinel@yasasinhayat.org
Dr. Evren ALTINEL
Süt kalsiyum için güvenli bir kaynaktır
Besinlerle ilgili bilgi arayışı arttıkça yanlış bilgiler de çoğalmaya başladı. Bu yanlış bilgilerin en çok rastlandığı alan internettir. Bunlardan biri de son zamanlarda sık tekrarlanmaya başlayan süt ile ilişkili yeni bir yanlıştır. Bu yanlış bilgi, sütün kalsiyum için güvenli bir kaynak olmadığını ileri sürüyor.
Oysa tam tersi beslenme uzmanları süt içmenin besinlerden kalsiyum almanın en etkin yollarından biri olduğunu belirtiyor. Bir bardak sütte yaklaşık 300 mg kalsiyum var. Ve bu miktar ortalama bir yetişkinin günlük kalsiyum ihtiyacının üçte birini karşılayabiliyor. Sütteki kalsiyumun yeteri kadar kullanılmadığı da yanlış bir bilgidir. Eğer öyle olsaydı anne sütüyle beslenen bebeklerin bu kadar sağlıklı büyüme ve gelişmeleri imkansız hale gelirdi. Sırası gelmişken bedeninizde yaklaşık 1 kilo civarında kalsiyum bulunduğunu ve bunun yüzde 99’unun kemiklere yerleştiğini hatırlatalım. Geri kalan kalsiyumun kanda hücre içi ve dışı sıvılarda ciddi görevler üstlendiğini, sinir iletimini, kalp atışını düzenlediğini, kan basıncını dengeleyip kilo almayı engellediğini, kalın bağırsak kanseri gibi bazı kanserlere yakalanmayı önlediğini de belirtelim. taltan@yasasinhayat.org
Diyetisyen
Tuğçe ALTAN
BAHÇE
Karaciğer enzimleri neden yükselir
Karaciğer hastalıklarının özellikle hepatitlerin -karaciğer iltihaplanması- teşhis ve takibinde kullandığımız SGOT, SGPT ve GGT kısaltmalarıyla tanınan enzimlerin yükselmesi sık görülen bir laboratuar bulgusudur. Karaciğerde bir bozukluk olabileceğini düşündürür. Bu enzimlerin yüksek olması ilaçlara veya aşırı alkol tüketimine bağlı karaciğer harabiyetinden kaynaklanabileceği gibi, kilo fazlılığı, şeker hastalığı gibi nedenlerle ortaya çıkan karaciğer yağlanmasının bir neticesi olarak da görülebilir.
Karaciğerin metabolik hastalıklarında bu enzimler yükselmektedir. Kanda trigliseritlerin aşırı yükseldiği durumlarda da bu enzimler artmaktadır. Karaciğerde veya safra yollarında ortaya çıkan bağışıklık hastalıkları, vitamin destekleri ve bitkisel bazı ürünlerin bilinçsiz ve yanlış kullanımını da karaciğer enzimlerini yükseltebilir. Karaciğer ve safra kesesi tümörlerinde bu enzimler ilk belirti olabilir. Kısacası karaciğerin herhangi bir şekilde hasar gördüğü pek çok durumda karaciğer enzimleri artabilmektedir. Bu enzimlerin hangi nedenle arttığını anlamak bazen ileri tetkikler gerektirebilir. ehattat@yasasinhayat.org
Dr. Ece HATTAT
DİYET GÜNLÜĞÜ
Uzun zamandır diyet yapıyorum, ancak verdiğim kiloyu muhafaza etmek zor. Acaba yağ hücrelerim azalmıyor mu? Kilo verdikçe yağ hücresinde bir değişiklik olmaz mı?
Yo-yo’nun nedeni işte bu
Erişkinlik tipi şişmanlıkta kilo almaya başlandığında vücutta çocukluk döneminden sahip olunan yağ hücrelerinin boyutu artar. Bununla birlikte çocukluk dönemi şişmanlıkta hücre sayısı ile birlikte boyutu da artmaktadır. Görüldüğü üzere çocukluk dönemi şişmanlık, erişkin dönemi şişmanlığa göre daha risklidir. Kilo verme esnasında yağ hücrelerinin büyüklükleri azalırken sayısında bir değişiklik olmaz. İşte bu nedenle kilo veren kişiler belli bir zaman sonra eski beslenme alışkanlıklarının ucundan kıyısından tatmaya başladıklarında kısa zamanda eski kilolarına dönerler.
İşte yo-yo sendromunun en önemli nedeni budur. Ancak son zamanlarda yapılan çalışmalar hedeflenen ağırlık kaybını sağlayan ve bunu en az bir yıl kadar sağlıklı bir biçimde koruyan kişilerde yağ hücrelerinin sadece küçülmekle kalmayıp sayılarında da azalma olabileceğini göstermiştir. Uyguladığınız beslenme planını bir yaşam tarzı haline getirdiğinizde, vücudunuz bir süre kilo almanıza neden olan yağ hücrelerinden nasıl da vazgeçiyor göreceksiniz. Verdiğiniz kiloları koruma esnasında aktif bir yaşam tarzını benimsemek en az yedikleriniz içtikleriniz kadar önemlidir, unutmayın!
niluferinceis@yasasinhayat.org
Son tahlillerimi yaptırdığımda "insülin direnci" olduğunu ve kilo vermem gerektiğini söylediler. Neden kilo vermek zorundayım?
İnsülin direnci
Diyabetin tedavisinde birinci sırayı diyabete uygun bir diyet, ikinci sırayı da ilaçlar ve egzersiz alır. İleri yaşlarda çıkan diyabet genelde kilo fazlalığı ile yakından ilgilidir. Eğer olması gerekenden fazla vücut ağırlığına sahipseniz, pankreasın ürettiği insülin vücudunuzdaki aşırı yağ nedeniyle daha az etkili hale gelecektir. "İnsülin direnci" olarak tanımlanan bu durum vücudunuzdaki fazla yağın azalmasıyla yani kilo vermeyle engellenebilir.
Sizin için sağlıklı sınırlar içerisinde olan uygun kiloya ulaşmanız ve bunu korumanız, kan şekeri kontrolünü sağlamanız, hem diyabet komplikasyonlarının azalmasını hem de hipertansiyon ve kalp sağlığı gibi diğer rahatsızlıkların ortaya çıkma riskini azaltacaktır. Hafif veya orta derecede bir egzersiz programı, düşük glisemik indeksli ve düşük glisemik yük içeren bir diyet, pankreasın aşırı insülin üretmesine engel olurken kalp ve damarlarınızın da korunmasını sağlar. Kilo fazlasıyla yaşamak sizin diyabete ve diğer hastalıklara yakın bir hayat sürmenize neden olacaktır.