Paylaş
◊ İNSÜLİN DİRENCİ: Bacak ve kalça değil, bel, göbek, karın bölgesinden kilo alıyorsanız, bel çevreniz kadınsanız 88, erkekseniz 100 cm’nin üzerindeyse, bel-kalça oranınız kadınsanız 0.8, erkekseniz 1.1’den fazlaysa... Kilo sorununuza eşlik eden iyi kolesterol azlığı, ürik asit fazlalığı, trigliserit yüksekliği, kan şekeri yükselme veya düşüklüğü, hipertansiyon gibi sorunlarınız da varsa... Kilo aşırılığıyla birlikte kalp damar hastasıysanız...
◊ HİPOTİROİDİ: Kilo fazlalığına eşlik eden cilt kuruluğu, kabızlık, unutkanlık, yorgunluk, ödem, kaşlarda dökülme, tırnak ve saç sorunlarınız da varsa...
◊ KUŞİNG HASTALIĞI/SENDROMU VE KİLO FAZLALIĞI/OBEZİTE: Kilo sorununa eşlik eden hipertansiyon, yüzde yuvarlaklaşma, ensede kalınlaşma ve yağ birikimi, tüylenme, karın cildinde mor çatlaklar, ilerleyici yorgunluk gibi sorunlar da yaşıyorsanız...
◊ POLİKİSTİK OVER (PKOS): Adet düzensizlikleri, tüylenme, akne/sivilce oluşumu, kan şekeri düşmeleri, yeme atakları, tatlı düşkünlüğü, ciltte özellikle koltuk altı ve çevresinde, sırtta, ensede siyah lekelenmeler söz konusuysa diyetisyenden önce bir doktora gitmeniz şart.
◊ DEPRESYON: Depresyon hem oluşturduğu psikolojik sorunlar hem de tedavide kullanılan ilaçlar nedeniyle kilo almaya yol açabiliyor. Depresif kişilerin de mutlaka “medikal gözlem altında” kilo vermesi gerekiyor.
◊ OBEZİTE: Obezite mutlaka tıbbi bir tedavi planı, takip ve gözlem altında kilo verilmesi şart, zira obezite bir “sorun” değil, bir “hastalık”tır.
BİR ÖNERİ
Boyuna değil enine büyüyün
Kural, beden ve ruh için de aynıdır. Aynı şeyleri yaparsanız aynı sonuçları alır, neticede “olduğunuz yerde sayma”ya başlar, tıkanır kalırsınız.
Oysa “ayakta kal, hayatta kal” kuralı asla unutulmamalı, hayata yön ve hız veren yelkenler farklı yönden gelen yeni rüzgârlarla sürekli şişirilmeli.
“İyi hayat” uzmanlarının hayatla ilgili değişiklikler yaparken “hayatı genişletmek/farklılaştırıp ritmini değiştirmek” şeklinde özetledikleri güzel bir kavram var.
O kavram hayatı “boyuna” değil de “enine” büyütmek yani içine daha sakin, huzurlu, farklı ve yeni anlamlar yüklemek anlamına geliyor. Yolu da “fırsat buldukça farklı şeyler yapmak”tan geçiyor. Örnek mi? Buyurun...
◊ Yürümeyi bırakın, bisiklete binin.
◊ Anılarınızı yazmak yerine hikâye ya da romanı deneyin.
◊ Televizyonda dizi izlemeyi bırakıp eşinizle tavla veya pişti oynayın.
◊ AVM’ler yerine bitpazarlarını veya müzeleri ziyaret edin.
◊ “Evde pineklemek” yerine “gönüllü” olmaya karar verin.
◊ Sinemaya gitmek yerine otobüse-vapura binip yaşadığınız şehri keşfe çıkın.
OKUR SORUSU
Probiyotikler depresyonu önleyebilir mi?
Bağırsaklarımızda bizimle ortak yaşam bir süren dost bakterilere probiyotikler diyoruz, çoğu sağlık sorunundan da onlar sayesinde korunup kurtuluyoruz.
Yeterince probiyotik gücümüz varsa bağışıklığımız daha güçlü oluyor. Kanser riskimiz azalıyor. Kilo dengesini korumamız kolaylaşıyor.
Yine bu güç sayesinde alerjiden korunma, toksinlerden arınma, hazım fonksiyonlarımızı daha rahat sürdürme, kan, şeker ve kolesterol değerlerimizi dengeleme fırsatı yakalıyoruz.
İyi haber şu: Probiyotiklerin başka marifetlerinin olduğunu gösteren yeni bulgular var. Örneğin Parkinson hastalığından korunmada da faydalı olabilecekleri anlaşılıyor.
Yeni bir çalışma ise probiyotik kazanımının doğal bir antidepresan güç oluşturabileceğini düşündürüyor.
Amerika’da Virginia ve McMaster Üniversitesi çalışanları özellikle laktobasil grubu probiyotiklerin farelerde depresif davranışları tersine çevirebileceğini gösteren bulgulara ulaşıldı. Anlaşılan o ki sadece beden değil, ruh sağlığımızı korumak için de probiyotiklere ihtiyacımız var.
UNUTMAYIN
Doğal olanı daha iyidir
Sağlığımız için her şeye katlanıyoruz. “Yeter ki güçlü ve sağlam bir bedenim olsun” deyip tonla paraya kıyarak vitaminler, mineraller satın alıyoruz. Oysa her şeyin doğalı hem daha iyi, hem de daha ucuz. Mesela mı? Uzmanlara göre;
◊ Siyah erik veya kirazdan gelen antosiyaninler, takviyelerle alınanlardan;
◊ Bezelyeden alınan protein, protein tozu ile kazanılandan;
◊ Güneşlenerek üretilen D vitamini hapla, iğneyle kazanılandan;
◊ Balıktan alınan omega-3 yağları kapsülle, şurupla yutulandan;
◊ Domates çorbasıyla kazanılan likopen, likopen haplarından;
◊ Yoğurt, peynir, lahana veya bademle edinilen kalsiyum, kalsiyum tabletlerden;
◊ Kefirle kazanılan probiyotik bakteriler, probiyotik tozlarından;
◊ Enginar yaprağı ile elde edilen sinarin, hapla çöple yutulandan daha faydalı ve ucuzdur.
HAFTALIK
Gelin o 5 kuralı bir daha hatırlayalım
1- Yaşınız 50’yi geçtiğinde hareketli bir yaşam konusuna beslenmeden daha fazla önem verin, yaşam tarzınızda bir değişiklik yapacaksanız değişime “önce hareket et” diyerek başlayın.
2- Eğer hareketli, aktif biri olur ve buna erken yaşlarda başlayabilirseniz çocuklarınıza bırakacağınız genlerin de güçlü, kuvvetli ve sağlıklı olacağını unutmayın.
3- Sizi düzenli hareket etmekten yani egzersizden alıkoyabilecek her türlü bahaneye direnin.
4- Pek çok hastalık genetik mirasımızda yazılı “hareket etmelisin” tavsiyesine uymadığımız için başımıza geliyor.
5- Tıpkı hayat gibi, tıpkı beyniniz
Paylaş