Özellikle, "birkaç kiloyu dert edip kilo vermeye karar verenlerin" yola çıkmadan önce bazı şeyleri bilmeleri gerekiyor.
 Kilo vereceğim derken birçok yanlış uygulama ile karşılaştığı için başına iş açan birçok insan tanıdım ama, sonuncusunun başına gelenler çok etkileyici ve hikayenin bir özeti gibiydi. Yaş 35, yolun yarısı deyip "kendine bir çeki düzen verme kararı alan" bu hanımın başına gelenlerin sizin başınıza da gelmesini istemiyorsanız yazıyı lütfen dikkatle okuyun. ÖRNEK BİR HİKAYEBu genç hanım 37 yaşındaydı. 4 yıl kadar önce 5-6 kilo fazlalığını verebilmek için önce o bildik diyet yanlışlarını yapmış, sonra da bu yanlışları mezoterapi, karboksiterapi, akupunktur, pasif egzersiz gibi faydasız girişimlerle "taçlandırarak" metabolizmasının canına okumuştu! Başlangıçta altmışlı kilolarla başladığı kilo verme yolculuğuna çıktığı yedi yıl öncesine göre neredeyse 25 kilo daha kilo almıştı. Aslında çok da başarısız sayılmazdı. Verdiği kilolar aldığı kilolardan fazlaydı! İlkinde 62 kilodan 55 kiloya inmiş, bunu (akupunktur + soda + salatalık) rejimiyle başarmıştı! Bir iki yıl sonra verdiklerini fazlasıyla geri almış, bu defa 75 kilodan 65 kiloya inmeye karar vermişti. Yola "şok diyet" lerden birini yaparak çıkmış, günde 600 kalori tüketerek yağlarından kurtulmaya çalışmıştı. Başarılı olmuştu ama, iki yıl sonra terazinin üzerine çıktığında 82 kilo olduğunu fark edince çok büyük bir yıkım yaşamıştı. Artık depresyon ilaçları kullanıyor, zayıflama hapları yutuyordu. Antideprasanların zayıflama haplarıyla birlikte-reçeteli olanlar dahil kullanılmayacağından ise haberi bile yoktu. Ortaya çıkan uyku sorunları, davranış bozuklukları ve unutkanlık problemleri araştırılırken psikiyatristinden bu sorunların arkasında kullandığı zayıflama haplarının bulunduğunu söylemişti! Bu genç hanım şimdi 40’lı yaşlarda. 80’li kilolara razı bir şekilde hayatını sürdürüyor. Uykuları bozuk, beslenmesi düzensiz, ne keyfi, ne huzuru var...HER BEDENİN, HER YAŞIN BİR KİLOSU VARBu hikayenin sizi de üzdüğünü biliyorum. Ama bu hanımın yaşadıkları özellikle birkaç kilo fazlasını dert edenler için ciddi bir örnektir. Aşırı kilo almanın bedensel ve ruhsal bazı sorunlara yol açabileceği doğrudur. Obezite, şeker hastalığından, yüksek tansiyona mafsal iltihabından safra kesesi taşına ve kötü bir içsel imaja kadar bedensel-ruhsal birçok sorun yaratabiliyor. Ama eğer vücut ağırlığınızda ciddi bir artış söz konusu değilse yani söz konusu olan birkaç kiloluk fazlalıksa bu saydıklarımızın hiçbirisi söz konusu olmaz.ÖNEMLİ OLAN SAĞLIKLI BİR KİLO ARALIĞINDA OLMAKBirkaç kiloyu vermek de, verilen kiloları korumak da kolay başarılabilen şeyler değil. Emek, çaba, gayret ister. Bunlara rağmen sonuç alınamazsa bedeni de, ruhu da yorar, üzer, ruh ve beden sağlığını tehdit eder. Eğer birkaç kiloyu problem haline getirir ve yanlış çözüm arayışlarına girerseniz metabolizmanızı da, hormonal ve fiziksel yapınızı da bozma ihtimalinizin olduğunu bilmelisiniz. Estetik nedenlerle de olsa kilo verme yolculuğuna çıkmadan önce bu yolculuğu önemsemeli, sağlıklı bir süreç olarak tamamlayabilmelisiniz. Düşük HDL için zeytinyağı ve Omega-3 anın Salı günün yayınlanan yazımızda ortaya çıkan küçük ama yanlış anlamlara yol açabilecek yazım hatasını düzeltmek gerekiyor. İyi kolesterolü düşük olanların yağ olarak zeytinyağı ve Omega-3 yağı kaynaklarından (balık, ceviz, keten tohumu) daha çok faydalanmaları, doymuş yağlar özellikle trans yağlardan uzak durmaları gerekiyor.Tiroid nodülleri ne oranda kanserleşiyorTiroid nodüllerinin kanser geliştirme olasılığını gösteren kesin bir rakam vermek güçtür. Çocuklarda ve erkeklerde nodüllerin kanserleşme olasılığı daha yüksektir. Çok büyük, çok sert, hareketsiz ve tek nodüllerde de kanserleşme olasılığı daha fazla oluyor. Kalıtımın da rolü olduğu belirtiliyor. Aile hikayesinde tiroid kanseri olanlarda nodüllerin kanserleşme olasılığı artıyor. Çocukluk döneminde boyun bölgesine radyasyon uygulanmış olanlarda da kanserleşme riski yüksek bulunuyor.Antioksidan zengini besinler yaşlanmayı geciktirebilirSerbest radikaller bedeninizin antioksidan aktivitesinden daha yoğun olduklarında bir dengesizlik oluşmakta ve hücrelerinizde oksidatif hasar meydana gelmektedir. Yani; serbest radikallerin üstün gücü antioksidan potansiyelinizden fazlaysa vücudunuzdaki hücreler paslanıp yaşlanır, yenilgiye uğrar. Yaşla birlikte vücut daha fazla serbest radikale maruz kalır ve daha fazla serbest radikal üretir. Diğer taraftan bedeninizin doğal antioksidan üretimi siz yaşlandıkça azalır. Sonuçta bedensel ve zihinsel gücünüzde bir düşüş meydana gelir. Bazı uzmanlara göre antioksidan üretimi 25 yaşından itibaren yavaşlamaktadır. Yaşlandıkça daha fazla ek antioksidan almalısınız ki, gençlik dengesini daha iyi yakalayabilesiniz. Antioksidanların serbest radikallerle savaşma yetenekleri farklıdır. Ne kadar güçlü ve etkili olurlarsa "antioksidan kapasite güçleri" de o kadar fazladır. Bu nedenle her besin aynı güçte antioksidan etki gösterememektedir. Antioksidanlardan yüksek olan besinler "Oksijen Radikali Emme Kapasitesi" (ORAC) yüksek olan besinler olarak bilinirler. Tufts Üniversitesi’nde yapılan çalışmalarda hemen hemen her besinin ORAC değeri araştırılmış ve sebze ve meyvelerin en yüksek antioksidan içeriğine ve ORAC değerine sahip oldukları bulunmuştur. Ancak henüz çoğu kişi günlük olarak önerilen beş porsiyon sebze ve meyveyi tüketmedikleri için bu doğal antioksidanların gücünden mahrum kalmaktadır. Yüksek ORAC içeren sebze ve meyvelerin tüketilmesi ya da ORAC içeriğine bakılmaksızın genel olarak tüketimin iki katına çıkarılması durumunda, kandaki antioksidan gücün yüzde 13-25 oranında arttığı belirlenmiştir. DİYET GÜNLÜĞÜOğlum 8 yaşında ve 40 kilo, yemek yeme sistemine müdahale ettirmiyor. Sürekli abur cubur yemek istiyor. Yemeğini hızlı hızlı bitirip sofradan kalkıyor. Diyet yaptırmak uygun olur mu?Çocuklarımızı biz mi şişmanlatıyoruzDoğumundan itibaren çocukların büyüme ve gelişmelerin temeli olan yeme-içme faaliyetleri büyük oranda annenin sorumluluğundadır. Yiyecek-içeceklerin seçimi ve satın alımından başlayıp, hazırlanan yemeğin sofraya konmasına kadar geçen süre çocuğunuzun neler yediği kadar önemlidir. Ve bütün bu hazırlık süreçlerinde annenin rolü son derece önemlidir. 12 yaşının altındaki tüm çocuklarda anne ve babalar beslenme konusunda çocuklar tarafından model olarak algılanırlar. Ve çocukların yüzde 70’i anne ve babaları ile kendi beslenmeleri ve vücut ağırlıkları konusunda bu yaşlarda daha sık konuşur. Bunun yanı sıra ailenin fiziksel aktivite durumu da çocuk tarafından model olarak algılanacak başka bir faktördür. Çocuklar dışarıda geçirdikleri vakte göre daha çok sizlerle yemek yer ve televizyon izlerler. Yemekten hemen sonra televizyon karşısına geçen bir ailede çocuğun dışarı çıkıp top oynamasını beklemeyin. Peki çocuğunuza nasıl iyi bir örnek olabilirsiniz?- Kaç kilosunuz: Fazla kilolarınız varsa önce siz verin.- Ara öğün alışverişi: Bol kalorili, şeker içeriği yüksek atıştırmalıklar yerine meyve, süt, gibi yiyecekleri alın.- Porsiyon kontrolü: Doygunluk hissettiğinde durması gerektiğini mutlaka öğretin. (Devam edecek...)Şu anda 1500 kalorilik diyet yapıyorum ve 2 haftada 2 kg verdim. Acaba kaloriyi düşürsem daha hızlı mı zayıflarım?Az kalori, çok kaçamak demekSizin yaşınıza, boyunuza, kilonuza ve yaşam şeklinize göre hazırlanmış bir diyet uyguluyor iseniz ve bununla 2 haftada 2 kg verdiyseniz bence kesinlikle kaloriyle oynamadan devam edin. Kalori yerine diyetin içeriğiyle oynayın. Öğle yemeğinde ekmek yerine bir gün bulgur, bir gün çok yağlı olmayan bir dolma, bir gün az yağla yapılmış otlu bir börek, bazen de güzel bir çorba içebilmeyi düşünün. Nasıl olsa bu kaloriyle zayıflıyorum der ve kalori kısıtlamaya başlarsanız, bir süre sonra kilo kaybı beklentinizin tam tersine yavaşlayabilir veya durabilir. Çü