Hafif bellek zayıflaması, yaşlanmanın beklenen sonucudur.
Yaşlandıkça kalbiniz, gözleriniz, kulaklarınız, böbrekleriniz gibi beyniniz de bir miktar görev kaybı yaşayacaktır. Yaşa bağlı bellek kaybı olarak bilinen bu değişimleri kabullenmek zorundasınız. Eğer bu kayıplar mesleğinizi sürdürmenize, sosyal sorumluluklarınızı yerine getirmenize, rutin işlerinizi yapmanıza engel değilse pek sorun yaratmayın!
Bellek gücünüz genel sağlığınız ile yakından ilişkilidir. İyi bir bellek, her şeyden önce iyi bir sağlıkla mümkündür. "Sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur" deyimi en çok beynin bellek fonksiyonu için geçerlidir. Eğer sağlığınız iyi değilse, örneğin hipertansiyon, şeker hastalığı, kolesterol yüksekliği, tiroit bezi yetmezliği, depresyon, uykusuzluk gibi bazı sorunlar yaşıyorsanız, bunlardan belleğinizin etkilenmemesi mümkün değildir.
Sigara içen, kötü beslenen, hareketsiz yaşayan, çevresine ilgisiz, sosyal yaşamı düzensiz biriyseniz, belleğinizin sizden erken yaşlanacağından kuşku duymayın. Kısacası formda bir beyin için, her şeyden önce formda bir bedene sahip olmaya çalışın.
HUZUR, HUZUR, HUZUR...
Kalbinize iyi gelen her şey beyniniz ve belleğiniz için de iyidir. İster bedensel, ister ruhsal alanda cereyan etsin, bu böyledir! Duygusal sağlığınızı veya damar bütünlüğünüzü tehdit eden şeyler belleğinizi de etkileyecektir. Stresin, endişe, korku ve üzüntülerin belleğinizi bozması, bellek gücünüzü azaltması bundandır.
İyi duygular, olumlu ve yapıcı düşünceler, güvenli ilişkiler, sevinçler, mutlu ve huzurlu bir hayat, bellek için birer ilaçtır. Bellek gücünüzü sadece genlerinize havale etmeyin! Belleğinizin kalitesini genlerinizin etkilediği doğrudur ama sadece bir yere kadar... Bellek müthiş bir güçtür. İyi yönetilebilir, kullanılabilir ve değiştirilebilirse size sonsuza kadar hizmet edebilir. Belleğinize iyi veya kötü gelen şeylerin çoğunun sizin kontrolünüz altında olduğunu unutmayın.
Sıradan unutkanlıkları da bellek kaybı sanmayın. Unutkanlıkları belleğiniz için tehdit değil, hayatınız için hoşluk olarak algılayın. Bir kez daha tekrarlayalım: "Önemli olan evinizin anahtarını nerede unuttuğunuz değil, o anahtarı elinize aldığınızda ne işe yaradığını bir türlü hatırlayamamanızdır!"
Bellek; benzersiz bir kayıt sistemi
Belleğinizin beyninizde muazzam bir veri tabanı şeklinde yapılandığını unutmayın. Belleğin hatırladıklarınızdan çok, hatırlama kapasitenizi anlattığını bir kenara not alın. Belleğiniz yeni bilgiler depolamaya, depoladığı bilgileri yeniden geri getirmeye ve sonra bunları tekrar uygun şekilde saklama görevlerine çok iyi hazırlanmıştır.
Bu organizasyonu, sahip olduğu mükemmel sinir hücreleriyle (nöronlar), bu hücrelerin alıcı-verici gibi çalışan uzantıları (dendritler ve aksonlar) ve ürettiği mucize kimyasallarla sağlamaktadır. Bu mucizevi yapılanma hayatınız boyunca başınızdan geçen her şeyi kaydetmekte, öğrendiğiniz bütün bilgileri saklamakta, birbiriyle ilişkilerini dikkate alarak uygun bölümlerinde depolamakta, ihtiyaç duyulunca bunları yeniden hizmetinize sunmaktadır.
Alzheimer kalıtımsal bir hastalık mı
Dünya nüfusu yaşlandıkça ve yaşam süreleri uzadıkça, demans yani bunama olarak adlandırdığımız tabloların sıklığı da artmaktadır. Alzheimer hastalığı demansa yol açan hastalıkların en sık rastlananıdır. Demans olarak tanımladığımız tablonun sıklığına bakıldığında; oran 60 yaşındaki kişilerde yüzde 1 iken, her 5 yılda bir bu oranın iki katına çıktığı düşünülmektedir. 90 yaşın üzerindeki bireylerde bu oran yüzde 50’nin üzerindedir.
Alzheimer hastalığına neden olan faktörler tam olarak bilinmemektedir. Genetik çalışmalar beyindeki bazı proteinlerin genlerinde mutasyon dediğimiz anormallikler ve değişimlerin varlığını ortaya koymuştur. Bugün Alzheimer gelişiminde rol oynadığı düşünülen dört genetik faktör bilinmektedir. Bunlar APP, PS1, PS2 ve APOE olarak adlandırılan moleküllerin genleridir.
Alzheimer hastalığı tanısı alan bir yakınınız varsa, aklınıza ilk gelen soru "Acaba bende de bu hastalık gelişecek mi" olur. Alzheimer hastalığında genetik yani kalıtımsal faktörler konusundaki araştırmalar ve bilgiler hızla artmaktadır, ancak bu genetik faktörlerin hastalar açısından anlamı henüz açıklık kazanmamıştır.
GENETİK TESTLER TANI KOYMADAKİ YERİ
6 Genetik testlerin Alzheimer tanısında yeri bugün için yoktur.
6 Alzheimer ile ilişkili olduğu düşünülen genetik faktörleri taşıyan bireyleri saptamak mümkün olmakla birlikte, bu test kimin ileride "hasta olacağı ya da olmayacağı" bilgisini veren bir test değildir.
6 Genetik testlerin sadece aynı ailede birden fazla bireyde erken başlangıçlı Alzheimer hastası saptanmışsa önerilebileceği bildirilmektedir.
GELİŞMESİNİ ÖNLEMEK MÜMKÜN MÜ
Günümüzde hastalığın oluşmasını engelleyen bir yol/yöntem bilinmemektedir. Sağlıklı bir yaşlanma için gerekli olan kilo kontrolü, egzersiz yapma, kan basıncının ve kolesterol düzeylerinin normal seviyelerde tutulması, düşük yağ içeren diyetlerle beslenme tavsiye edilebilir.
Mutluluk besinleri (II)
DONDURMA: Dondurmanın kilo yapıcı ve kolesterol yükseltici etkisi bulunması sebebiyle sınırlı olarak tüketilmesi önerilse de, kişiye mutluluk veren gıdaların en başında hep o var! Yağı az sütten yapılan dondurmanın A, B, C, D, E vitaminleri sağlık üzerinde olumlu etki yapıyor. Dondurma, çocukların sağlıklı büyümesi ve kemik erimesi sorunu olan kişiler için gereken kalsiyumun da en bol bulunduğu besinler arasında...
MAKARNA: Çok ağır soslarla, kremalarla yenilmediği ve kepekli undan yapılanları tüketildiği sürece mutlu eden ilk 10 besin arasında yer alıyor! Makarna, bol miktarda karbonhidrat içermesi sebebiyle uykuyu kolaylaştırıyor. Stresli durumlarda ise rahatlama hissi yaratıyor, kişinin üstüne rehavet çökmesine neden oluyor. Gün ortasında makarna yemenin sizi mutlu edebileceğini ama iş veriminizi de olumsuz etkileyebileceğini hatırlatalım.
FINDIK VE FISTIK: Yağ oranı yüksek olan bu iki yağlı tohum sadece sağlık vermiyor, mutlu eden yiyecekler arasında da gösteriliyor. Fındık ve fıstığın kolesterolü düşürdüğü ve kalp krizi riskini azalttığı biliniyor. Demir, bakır, selenyum, magnezyum, çinko, potasyum, fosfor gibi minerallerin doğal kaynağı olan bu iki çerez, kalbimizin yanı sıra beyin, sinir sistemi, kas ve kemiklerimizin de dostu olarak gösteriliyor.
Ağız kuruluğundan yakınıyorsanız
Besinlerin yumuşaklığını artırmak için tereyağı, soslar ve mayonez eklemeyi deneyin. Kuru besinleri süt, çorba veya kahve gibi sıvılara batırın.Ağız kuruluğunuzu gidermek için gün içinde meyve suyu ve diğer içeceklerden birer yudum alın, dondurulmuş üzüm gibi buzlu besinleri emin veya sakız çiğneyin.
Gizli kalorileri diyetten atalım
Günde 3 öğün besleniyorum, sabah 1 adet simit, öğlenleri sadece salata yiyorum, öğleden sonra kahve içiyorum, akşam da 1-2 kadeh şarap ile az bir yemek yiyorum. Ancak hiç kilo veremiyor, aksine bazı günler aldığımı bile hissediyorum. Kalori alımımda bir problem var mı sizce?
Sadece karbonhidrat alarak başlanan bir kahvaltı, masum olduğunu düşündüğünüz kocaman bir kase salata, mide asit salgısını öğleden sonra daha artıran ve mutlaka yanında bir şeyler yediren (kek, kurabiye, çikolata gibi) bir fincan kahve, şaraptan aldığınız kaloriyi masumlaştırmak adına az yediğinizi düşündüğünüz bir akşam yemeği; haydi hesaplayalım.
KAHVALTI: 1 simit (263 kalori)
ALTERNATİFİ: 1 adet kepekli yağsız tost (195 kalori)
ÖĞLE: Salata (tek başına tercih edildiğinde kötü bir seçim, lezzetine lezzet katmak için hazırlanan, içinde ne ararsanız bulabileceğiniz salatayı tercih ettiğinizde 550 kaloriye kadar kalori alabileceğinizi ve bu kalorinin 50 gramının yağdan gelebileceğini unutmayın)
ALTERNATİFİ: Salata (az yağlı), çorba, zeytinyağlı sebze yemeği, yoğurt, kepekli ekmek (300-400 kalori)
ARA: 1 fincan kahve (şekersiz), yanında 1 adet kurabiye (30 g/136 kalori)
ALTERNATİFİ: 1 porsiyon meyve, 2 adet kepekli bisküvi (110 kalori)
ALTERNATİFİ: 1 kadeh şarap (96 kalori), 90 gr. beyaz et (150 kalori), 1 dilim kepekli ekmek (70 kalori), 2 porsiyon meyve (100 kalori)
Aynı şeyi yemekten sıkıldım
Diyetimi bozmamak için sürekli aynı şeyleri yiyorum. Sabah peynir ekmek, öğlen et, akşam sebze... Hep böyle mi olacak?
Bu bizim en sık karşılaştığımız soruların başında yer alıyor. Tabii ki bu böyle sürüp gitmeyecek! Ama bu değişikliği sağlamak sizin elinizde. Sıkılmamak için yaratıcı olmak gerekiyor. Sadece diyette değil hayatın her alanında böyle değil mi zaten? Her gün aynı elbiseyi giymek gibi; oysa bazen renkli takılar, bazen bir şal, bazen bir fular ile değişiklikler yapabilirsiniz.
Örneğin sabah şu meşhur kibrit kutusunu tüketirken bazen bunu çarliston kırmızı biber ile karıştırıp kırmızı bir sos elde edebilirsiniz. Bazen de maydanoz, nane, belki biraz da (1 çay kaşığı) yoğurt ekleyerek size özel bir peynirli sos oluşturabilirsiniz. Peynirleri (light kaşar da olabilir) ekmeklerin üzerine koyup üzerine dilerseniz birer dilim domates ilave ederek fırında eritebilirsiniz. Peynir yerine 4 yemek kaşığı az yağlı lor ile domatesli, yeşil biberli, pul biberli ve zeytinyağlı bir kahvaltı salatası hazırlayabilirsiniz. Hadi birkaç seçenek de siz ekleyin!