Paylaş
Yorgunluk önemli ve sık bir karşılaşılan bir sorun, bir hastamın “beyin yorgunluğu” diye tanımladığı yorgunluk tipi ise müthiş bir hızla yayılıyor.
Beyin yorgunluğu deyimi yukarıda da belirttiğim gibi bana ait değil, geçenlerde sorunlarına yardımcı olmaya çalıştığım bir hastam kullandı bu deyimi sorunlarını bana anlatırken.
Beyin yorgunluğu bilimsel literatürde “psikolojik yorgunluk”, Anadolu’da ise “gönül yorgunluğu” olarak tanımlanıyor.
NE OLUYOR?
Beyin yorgunluğunun bir değil binlerce nedeni var. Son yıllarda daha yaygın görülmesinin sebepleri ise saymakla bitmez. Kimi geleceğine ilişkin belirsizlik ve güvensizlikten, kimi bugünlerde daha yoğun yaşadığı gerginlik, bunaltı, kızgınlık, nefret ve benzeri olumsuzluklardan, kimi yetersiz mali güç, işsizlik, eşten, çocuktan ayrı düşme, ev, köy, mahalle, şehir değiştirmelerden, kimi arkadaş, dost, aileden, yani sosyal çevresinden kopma, kimi “koca baskısı-eş dırdırı”, patron stresinden beynini yorgun düşürüyor.
Neticede bazıları “keyifsizlik, halsizlik, isteksizlik, iç sıkıntısı, kas eklem ağrıları, bitkinlik, halsizlik” ve benzeri işaretlerle sorununu hafif düzeyde “idare ederken”, bazıları da depresyonun pençesine düşüyor.
Ve zaten işte tam da bu noktada işler karışıyor: Göğüs ağrıları, çarpıntılar, terlemeler başlıyor -kalp doktoruna koşuluyor-, baş ağrıları, el ayak uyuşmaları, iç çekilmeleri, göz kararmaları başlıyor -nörologlarda fayda aranıyor-, durduk yerde başlayan baş dönmesi, kulak çınlaması ve benzeri yakınmalarla çare kulak burun boğaz doktorlarında aranıyor.
Şikâyetler sadece bunlarla da sınırlı olmuyor ve inanılmaz genişlikte bir otobanda tatsız bir sağlıksızlık yolculuğu başlıyor: Kramplar, kas ve eklem ağrıları, ağız kurumaları, bağırsak spazmları, reflü benzeri mide sorunları, unutkanlık, uyku problemleri, odaklanma güçlükleri ve sık sık hasta olma halleri neredeyse o kişinin “yol arkadaşları” haline gelebiliyor.
NE YAPMALI?
Anlattıklarımla biraz canınızı sıktığımı ben de tahmin ediyorum ama günün birinde yukarıdaki yakınmaların farklı kombinasyonlar halinde sizde de ortaya çıkması halinde probleminizin adına ister “beyin yorgunluğu”, ister “gönül yorgunluğu”, ister “psikolojik yorgunluk” deyin, iç dünyanızdaki çatışmalardan, gelgitlerden, kopmalardan, eksilme ya da patlamalardan, bölünme ve çatlamalardan, daha da kötüsü aidiyetinize ilişkin kopmalardan kaynaklanabileceği aklınızda olsun.
Sorununuza sakın ola ki sadece vitamin hapları, uyku ilaçları, ağrı kesiciler vs ile çözmeye kalkmayın.
Önce bir kendi çapınızda “iç hesaplaşma” yapın -ama bunu samimiyetle gerçekleştirmeye bakın-, eğer işin içinden çıkamazsanız bir doktordan mümkünse de bir psikiyatr uzmanından yardım almaya bakın, çünkü sorun zannettiğinizden de önemli ve çözümü zor bir konudur.
UZMAN GÖRÜŞÜ
Aktif ol, kansere yakalanma!
Araştırmalar, fiziksel aktivitenin kadınlarda ve erkeklerde kalın barsak kanserleri ile kadınlarda menopoz sonrası oluşan meme kanseri ve endometriyum (rahimin iç tabakası) kanserlerine yakalanma olasılığını azalttığını gösteriyor. Bu koruyucu etkinin nedenleri arasında, düzenli fiziksel aktivitenin;
- kandaki insülin, östrojen gibi mevcut kanser hücrelerinin büyümesini destekleyen hormonları ayarlaması,
- kanda şeker dengesini koruması,
- toksik maddelerin deposu olan yağ dokuyu azaltması ve
- bağışıklık sistemini desteklemesi sayılabilir.
DR. EVREN ALTINEL
HATIRLATMA
Omega-3 herkese lazım
Son 20 yılın en çok konuşulan, geçtiğimiz 10 yılın da en çok satan takviyesinin omega-3 destekleri olduğu kesindir. O da tıpkı D vitamini gibi “her derde deva” takviyelerden biri olarak öne çıkıyor ve hemen herkeste kan seviyeleri düşük saptanıyor, çünkü tıpkı D vitamini açlığı gibi insanlarımız ciddi ölçüde “omega-3 açlığı” çekiyor!
Kısacası normalde et, süt, yoğurt, yumurtayla kazanmamız gereken omega-3 miktarı artık neredeyse “yok noktasına” vardığından yani yiyip içtiklerimiz –endüstriyel tarım ve hayvancılık nedeniyle- birer “omega-3 fakiri” haline geldiğinden bedenimiz özellikle de beyinlerimiz “omega-3 açlığı” içinde kıvranıp duruyor. Zaten bu nedenle de imkanı olan herkese omega-3’ten zengin bir beslenme planı oluşturması ve fırsat buldukça da “omega-3 takviyesi kullanmasını” tavsiye ediyorum.
Omega-3 takviyelerini kullanırken şunlara dikkat edilmesi gerekiyor: Soğuk sıkma tekniğiyle farmakolojik şartlarda, ağır metallerden arındırılarak elde edilen omega-3’ler tercih edilecek, güvenli üreticilerin ürünleri kullanılacak ve kullanılan dozlar amaca göre ayarlanacak.
Paylaş