Paylaş
VARAN 1: KAN ŞEKERİNİN OYNAMASI
Kan şekerinin yüksekliği de, düşüklüğü de belleği olumsuz etkiler. Uzun süre yüksek seyreden kan şekeri beyin damar yapısını bozarak (ateroskleroz) demansı davet eder. Farkına varılmayan gizli hipoglisemiler ise tahrip eder. Kısacası hiperglisemi de hipoglisemi de mühim birer bellek kaybı nedenidir. Özellikle ileri yaşlarda fark edilmeyen hipoglisemiler önemlidir. Bunlar yalnızca depresyona, kronik yorgunluğa, bitkinliğe, halsizliğe, sersemliğe sebep olmuyor, belleğin de canına okuyabiliyor.
VARAN 2: VİTAMİNLERİN AZALMASI
Özellikle B12 vitamini en mühim bellek belirleyicilerinden biridir. Zaten bu nedenle de “B12’yi belleğinizin sütü gibi düşünün” diyoruz. D vitamini de önemli bir bellek belirleyicisi. Unutmayın, ideali D vitamininizi 50-70, B12 vitamininizi 500-800 aralığında tutmanızdır.
VARAN 3: MİNERAL NOKSANLIĞI
Belleği etkileyen en mühim mineral demirdir. Özellikle âdet gören kadınlar ve çocuklarda ortaya çıkan odaklanma sorunları veya bellek zayıflamalarında demir seviyelerini kontrol etmekte fayda var. Demir rakamınızı da, ferritin değerinizi de 50’nin üzerinde tutmaya dikkat edin.
VARAN 4: YAĞLARIN DENGESİZLİĞİ
Belleği etkileyen en önemli yağlar omega-3 ve omega-6’lar. Biliyorsunuz, beyin zaten müthiş yağlı bir doku. Yüzde 60’ından fazlasını yağlar oluşturuyor. Yüzde 20’ye yakınını omega-3 (özellikle de dokozahegzoenoikasit, yani DHA), yüzde 10 kadarını da omega-6 yağ asitleri (araşidonikasit) meydana getiriyor. Tabii ki en önemlisi DHA. Beyin ve sinir sistemi DHA kaybına dayanamıyor, DHA takviyesi yapıldığında ise bayram ediyor.
VARAN 5: HORMONLARIN AZLIĞI
Beynin belleğe ilişkin fonksiyonlarını sürdürebilmesinde farklı hormonların farklı etkileri olsa da belleğin hormonal orkestrasının şefi tiroit hormonudur. Tiroit hormonu beynin yapısını da, metabolik süreçlerini etkileyen enzimlerini de doğrudan etkiler. Zaten böyle olduğu için de deneyimli her hekim bellek sorunu belirlediği her hastasını mutlaka hipotiroidi yönünden inceler.
DOĞAL DESTEK
BOL ve sık balık yiyiniz. Ton balığı, sardalye, somon, lüfer, istavrit... Gerekiyorsa omega-3 takviyelerinden, özellikle de DHA yönünden güçlü olanlarından istifade ediniz. D vitamini ve B12 seviyelerinizi araştırıp bu iki vitaminden ihtiyacınız oranında takviye de alabilirsiniz. Zerdeçal mühim bir doğal bellek desteğidir. Farklı kullanım şekilleri var ve işe yaradığını gösteren çok sayıda araştırma mevcut. Toz formları daha çok etkili. Üzüm çekirdeği de tavsiye edilen doğal bellek destekleri arasında. Gücünü antosiyaninler ve resveratrolden alıyor.
BENİM ÖNERİM ŞU: Bir tatlı kaşığı toz zerdeçalla bir çay kaşığı öğütülmüş üzüm çekirdeğini, bir çay kaşığı tarçın ve bir çay kaşığı sızma zeytinyağı ile karıştırarak oluşturacağınız basit “ev yapımı sos”u kullanmanızdır. Bu sosu salatalarınıza, çorbalarınıza, cacık veya yoğurdunuza ekleyebilirsiniz.
BİR ÖNERİ: GLUTATYONUNA SAHİP ÇIK!
GLUTATYON doğal savunma güçlerimizden biri. Antioksidan orkestramızın da şefi. Bizi serbest radikal saldırılarından koruyup paslanıp yaşlanmamıza engel olmaya çalışan doğal bir savaşçı. Ne var ki biz yaşlandıkça azalıyor, o azaldıkça da yaşlanmamız hızlanıyor. Sadece hızlanmakla kalsa neyse, kalitesi de düşüyor. Neticede bizi hastalıklı, bitkin, yorgun bir yaşlılık bekliyor. Zira glutatyonumuz azaldıkça bağışıklık sistemimiz zayıflıyor. Hücrelerimizin çoğalması kontrolden çıkıp kanser ihtimali artıyor. Enfeksiyonlar, iltihaplar sıklaşıyor. Detoks sistemleri iflas ettiği için de bedenimiz toksin çöplüğüne dönüşüyor. Özeti şu: İyi yaşlanmak isteyen herkesin glutatyonuna sahip çıkması gerekiyor. “Nasıl olacak bu iş, nasıl başarılacak glutatyon zengini genç ve dinç bir yaşlılık?” diyorsanız –ki deyin- buyurun...
BİR TAVSİYE: GLUTATYON NASIL ÇOĞALIR?
- KÜKÜRTLÜ besinleri daha çok yiyin: Sistein zengini besinlerin başında soğan, sarmısak, lahana, karnabahar, turp ve yumurta var. Avokado, bamya, kuşkonmaz ve ıspanak da glutatyon üretimini çoğaltabiliyor.
- Daha sık egzersiz yapın: Özellikle kısa süreli ve yoğun aerobik egzersizler glutatyon üretimini arttırıyor. Tempolu yürüyüşler, kısa koşular, bisiklete binmek, tempolu yüzmek, dağ bayır tırmanmak çok etkili aktiviteler. Kardiyo çalışmaları kuvvet (direnç) antrenmanları ile desteklendiğinde glutatyon üretimi daha da çoğalıyor.
- Diğer antioksidanlara yüklenin: Bedendeki selenyum, C vitamini, E vitamini, alfa lipoik asit, koenzim Q10, magnezyum gibi diğer antioksidan güçler arttıkça, görev kabiliyetini yitiren oksitlenmiş (indirgenmiş) glutatyon yeniden aktifleşiyor. Bu nedenle C vitamini zengini besinler (turunçgiller, sebzeler, meyveler), E vitamini deposu gıdalar (rüşeym, kabak ve ayçiçeği çekirdeği), selenyum deposu doğal güçler (kuruyemişler, deniz ürünleri) daha bol ve sık yenmeli.
- Takviye alın: N-asetil sistein, C ve E vitamini, alfa lipoik asit, koenzim, selenyum takviyeleri de işe yarıyor.
- Glutatyon zehirlerinden uzak kalın: Bazı ağrı kesiciler (parasetamol içerenler), kolesterol düşürücüler (statinler), antibiyotikler (kinolonlar) şeker dengeleyiciler (metformin), toksinler (alkol, sigara) glutatyon üretimini bloke ediyorlar. Bunlardan uzak durun.
- Uykuya önem verin: Güzel bir uyku da glutatyon düzeylerini korumaya ve üretimini arttırmaya yardımcı oluyor.
- Metilasyon desteği sağlayın: Metilasyon DNA molekülüne metil gruplarının eklenmesi işlemidir ve bu süreç glutatyonun üretimi ve yeniden aktiflenmesi için vazgeçilmezdir. Folik asit, B12 ve B6 vitamini takviyelerinden zengin besinler (hayvansal gıdalar) size daha çok glutatyon gücü sağlayacaktır.
B12 VİTAMİNİ AZALINCA
- Kansızlık devreye girer.
- Depresyona zemin hazırlanır.
- Konsantrasyon düşer.
- Unutkanlık artar.
- Bağışıklık zayıflar.
- Tat ve koku duyuları zayıflar.
- Çocuklarda büyüme yavaşlar.
- Yaşlanma belirtileri artar.
- El ve ayaklarda yanma,
uyuşma başlar.
- Dengeyi korumak zorlaşır.
Paylaş