Bel çevreniz kaç santim

Bugün sizden küçük bir ricam var: Yazıyı okumaya başlamadan önce bir mezura alıp bel çevrenizi ölçün.

Haberin Devamı

Erkekseniz 100 cm, kadınsanız 88 cm’den yüksek ölçerseniz okumayı bir kez daha ve dikkatle tekrarlamanızı rica ediyorum. Mümkünse bu ölçümü yalnız kendinize değil, eşinize de yapın. Nedenine gelince...

Belinizin kalınlaşması, insülin direncinin ilk ve değişmez belirtisidir. Araştırmalar bel çevresi genişledikçe -yani insülin direnciniz derinleştikçe- belleğin zayıfladığını, kanser riskinin arttığını, cinsel gücün azaldığını ve diyabet, hipertansiyon, kalp krizi olasılığının çoğaldığını gösteriyor.
Bel çevresini genişletebilen başka nedenler de var ama bana göre en önemlisi insülin direncidir. Peki nasıl bir şeydir bu insülin direnci? Nasıl anlaşılır, nasıl tedavi edilir? Bu soruların yanıtlarını bugün ve yarın sürecek iki günlük bir yazı dizisiyle vermeye çalışacağız...

NEDİR?

İnsülin direnci, pankreasınızın insülin üretebildiği ama vücudunuzun bu hormondan yararlanamadığı bir sağlık sorunudur. Başta kas, yağ ve karaciğer hücreleri olmak üzere tüm hücreler insüline uygun yanıtları veremez. Hücrelere glikozu yani şekeri taşıyan insülindir. Direnç geliştiğinde kanda şeker seviyesi yükselmeye başlar. Pankreas bu sıkıntıyı daha fazla insülin üretip kana salarak çözmeye çalışır.
İnsülin direncinde, gıdaların içerdiği karbonhidratları enerji kaynağı olarak kullanamazsınız. İnsülin, biriktiren, depolayan kısaca anabolizan bir hormondur. Kandaki fazla şekeri de glikojen olarak depolar. Hem hücreleriniz aç kalır hem de fazla yağ depolarsınız.

NE YAPAR?

İnsülin direnci belirginleştikçe kas ve karaciğerde ciddi değişiklikler olur. Direnç özellikle bu iki organda kendini gösterir. Kas ve karaciğer tarafından kullanılmayan şeker kanda birikince kan şekeri yavaş yavaş yükselmeye başlar. Pankreastan salgılanan insülinin miktarı artıkça depolanan yağlar da artar.
İnsülin direnci olan kişiler kolay kilo alıp hızlı şişmanlıyor ve ne yazık ki fazla kilolarından kurtulmakta güçlük çekiyor.
Bunun nedeni, insülin hormonunun yağ dokudan yağların çözülerek uzaklaşmasını engelleyen bir işlevi de üstleniyor olması. İşte bu yüzden insülin direncini kesinlikle kontrol altına almak, hiç olmazsa makul ölçülere indirmek gerekiyor.

NEDEN VE NASIL GELİŞİR?

İnsülin direncinin nedenleri henüz tam olarak aydınlatılabilmiş değil. Bilim adamları konunun kalıtımsal yönleri üzerinde yoğunlaşmakta. Direncin hücre duvarında var olduğu kabul edilen insülin almaçlarındaki (reseptör) değişikliklerden ve/veya hücrelerin içindeki enerji üretim merkezleri olan mitokondrilerdeki arızalardan kaynaklandığı kabul ediliyor.
Ülkemizde neredeyse her 10 kişiden üçünde insülin direnci olması, konunun adeta bir “salgın hastalık” boyutu kazan-
masına yol açtı. Aslında insülin direncinin açtığı yoldan gelebilecek şeker hastalığı, kalp-damar hastalıkları, damar sertliği ve ona bağlı organ hasarları bu konuya gerçekten de bir salgın hastalık gibi yaklaşmayı zorunlu kılıyor.
İnsülin direncini tetikleyen sorunların başında günlük kalori kazanımının artması geliyor. Gerçekten de eskiye oranla daha fazla yiyip içiyoruz. Porsiyonları büyüttük. Yiyecek içeceklerimizin yapısının değişmesi de önemli bir etken. Tam gıdaları bir tarafa bırakıp paketlenmiş ürünlere, katkılı yiyecek ve içeceklere ağırlık vermeye başladık.
Araştırmalar, düzenli alkol kullananlarda insülin direncinin daha kolay geliştiğini gösteriyor.
Früktoz ve mısır şurubu ile tatlandırılmış içeceklerin, meyve konsantrelerinin tüketimi yaygınlaştıkça insülin direnci de yaygınlaşıyor. Kafeinli içeceklerin insülin direncini kolaylaştırdığı görüşü de yaygın.
Bu listeyi daha da uzatmak mümkün ama çok önemli bir nedeni asla atlamamak lazım: Hareketsizlik! Gerçekten de otomobil, asansör ve yürüyen merdiven üçgeninde sıkışıp kalan yeni yaşam şeklimiz bize kaslarımızı devre dışı bıraktırdı.

Haberin Devamı

KESİP SAKLAYIN

Haberin Devamı

Kim insülin direncini araştırsın

Bel çevresi genişleyen yetişkin kadın ve erkekler...
HDL kolesterolü 45’in altında olanlar...
Trigliseridi 200’den fazla bulunanlar...
Ürik asidi yüksek tespit edilenler...
Karaciğer yağlanması olanlar...
Yemekten sonra şekeri düşenler (reaktif hipoglisemililer)...
HbA1c seviyeleri 5,8’den yüksek olan fazla kilolu kişiler...
Uyku apnesi olanlar...
Tüylenme, adet düzensizliği ve sivilce sorunu yaşayan kilo sorunlu genç kız ve kadınlar...
Kilo sorunu olan 12 yaş üstü erkek çocuklar...
Şeker tutkusu olan, tatlı krizleri yaşayan, aşırı yeme dürtülerini idare edemeyen kilo fazlalığı sorunlu kişiler...
Kilo vermekte zorlananlar...

(DEVAM EDECEK)

Yazarın Tüm Yazıları