Paylaş
Hepimiz her gün binlerce yeni hücre üretiyoruz. Bu hücrelerden bazıları hatalı üretimler olabiliyor. Bunların bir kısmı da kanser hücrelerine dönüşüyor.
Ayrıca kanserojenler de (sigara, gıda toksinleri, solunumla alınan zehirler, ciltte bedene karışan kimyasallar) hücrelerimizde hasar oluşturarak şu veya bu şekilde kanser hücreleri üretiyorlar.
Tam da bu noktada güçlü bir savunma mekanizmasına ihtiyacımız var. Çünkü doğal savunma mekanizmalarımız iyi çalışıyorsa bu kötü hücreler anında yakalanıp yok ediliyor. Bu nedenle kanserden korunmak demek güçlü bir bağışıklık teşkilatına sahip olmakla eş anlamlı.
Özeti şu: Sevindirici bazı haberler olsa da bugün hâlâ kanseri iyileştirebilecek güçlü tedavi araçlarına sahip değiliz. Elimizde her kanserde etkili olabilecek araçlar mevcut değil. Bu nedenle işi sadece ameliyat, kemoterapi ve radyoterapiye havale etmek yerine immünoterapi ve moleküler genetik gibi yeni araçlara yönelmekte ve bu arada geleneksel yöntemleri yeniden gözden geçirmekte fayda var.
Fayda var, çünkü sağlıklı bir bedenin kanserlere karşı korunma konusunda müthiş bir doğal gücü olduğu kesin. Özellikle bağışıklık sistemi çok mühim. Onu güçlü tutmanın, kanserden korunmada da en mühim nokta olduğunu asla unutmamalıyız.
Bağışıklık gücünün temel belirleyicileriyse şunlar:
Doğru beslenmek, aktif, egzersizi bol bir hayat sürmek, stresli ve depresif bir ruhsal yapılanmadan ısrarla uzak durmak.
Ultra hijyen hasta edebilir
Her şey gibi hijyen, yani “sağlık için temizlik konusunda da abartılı olmamakta fayda var.
Nedeni şu...
Temizlik malzemelerinin (bilhassa da tuvalet, banyo ve mutfakların temizliğinde kullanılan antiseptik etkili kimyasal ürünlerin) kullanımında ciddi bir aşırılık söz konusu.
Oysa burada da “daha iyinin” iyiye, yani aşırı kullanımın doğru ve dozunda kullanıma göre zararlı da olabileceğini gösteren ciddi bulgular var.
“Temizlik hastalığı” derecesine vardığında “ultra hijyen” sizi ve çocuklarınızı hasta edebiliyor. En çok da kimyasal zehirlenmeye ve bağışıklık sisteminde çökmeye sebep oluyor. Tıpkı antibiyotiklerin gereksiz kullanımı konusunda olduğu gibi deterjanlar, tuvalet, banyo, lavabo temizleyiciler, hatta sıvı sabunların kullanımında bile aşırılığa kaçmanın zararlı olabileceğini unutmayalım.
Bu kimyasalların kanserden alerjiye, bağışıklık çökmesinden cilt döküntülerine kadar pek çok soruna yol açabileceği aklınızda olsun.
Tarımsal ilaçlardan en çok etkilenen meyve ve sebzeler hangileri?
Her türlü sebze ve meyve az ya da çok tarımsal ilaçlarla kirleniyor. Bu zehirlerin kimi de besinlerin bünyelerine kadar giriyor.
Bunun için alırken dikkatli seçim yapmak, kullanmadan önce uzun uzun, dikkatle bol suyla yıkanıp temizlenmeleri gerekiyor. Tarımsal ilaçlardan en çok etkilenen meyve ve sebzelerse şunlar...
Meyveler: Elma, armut, şeftali, nektarin, çilek, kiraz, üzüm.
Sebzeler: Salatalık, kabak, marul, ıspanak, yeşilbiber ve patates.
Metforminle zayıflanır mı?
Metformin bir zayıflama ilacı değil. Değil ama son yıllarda (yanlış anlamalar neticesi) kilo vermek isteyenler tarafından yaygın olarak
kullanılıyor.
Eğer “hiperinsülinemi”, yani aşırı insülin üretimi sorununuz veya “insülin direnci” ya da “gizli şeker”iniz yoksa lütfen metforminden uzak durun.
Metformin yalnızca bu gibi sorunu olanlarda “insülin ekonomisi” sağlayarak ve “şeker kullanımını değişik mekanizmalarla etkileyerek” faydalı
olabiliyor.
Eğer insülin fazlalığı gibi bir probleminiz yoksa, “Kilo sorunum var, metformin hapı yutayım da şu sorundan kurtulayım” gibi bir yanlışlığı yapmamalısınız.
Neticede metformin de bir ilaçtır, yan etkileri ve zararlı olabileceği durumlar vardır.
Kanser şekerle mi beslenir?
Şeker tüketiminin tavana vurduğu bir çağdayız.
Binlerce yıl yılda en fazla 1-2 kilogram bal veya 1-2 litre meyve şurubu tüketmeye alışmış genetik yapımız bu yüzyılda, bir yılda nerede ise 100 kilo şeker tüketen bir noktaya geldi.
Netice malum: Bedenlerimiz şeker çöplüğüne dönüştü. Şekerin zararlarını daha önce de yazdım ama özellikle bir zararının üzerinde bugün yeniden durmak istiyorum: Kanser patlaması da aşırı şeker (ve beyaz un) tüketimiyle yakinen bağlantılı.
Zira aşırı şeker tüketimi kan glikozunun aşırı yükselmesine, paniğe kapılan pankreasın yüksek dozda insülin salgılamasına ve bu arada da IGF-1 denilen bir maddenin fazlalaşmasına yol açar.
IGF-1’in hücrelerin büyümesini teşvik ettiği biliniyor. Aşırı miktarda şeker tüketimi bu ve muhtemelen başka diğer mekanizmalarla birlikte kanseri teşvik ediyor.
Özetle, aşırı şeker tüketimi kanseri tetikliyor, aklınızda olsun.
Libidolar neden azaldı?
“Cinsellik” ergenlik sonrasında herkesin neredeyse son nefesine kadar dikkatli ve ilgili olduğu bir konu. Diğer taraftan bilgi kirliliğinin en yaygın olduğu alanlardan biri de o. Mesela çoğu insan cinsellikte de “rekabeti” ve “sayısal üstünlüğü” gereğinden fazla dikkate alıyor. Oysa beden için de, ruh için de sayısal üstünlükten ziyade tatmin öne çıkıyor. Bir önemli nokta da şu: “Libido” ile “potens” konuları da birbirleriyle karıştırılıyor. Oysa libido ayrı, potens ayrı şey. Cinsellik esas olarak libido üzerine kurgulanmış bir sistem. Erkeklerde de kadınlarda da cinsel istek sağlıklı olmanın bir parçası ve kısaca libido olarak tanımlanıyor. Libidonun azalması ruhsal ya da hormonal/metabolik bazı sorunlar olabileceğini düşündürüyor. Potense gelince... Bu sözcük cinsel birleşmeyi gerçekleştirebilme anlamında kullanılıyor ve buradaki sorunlar kadınlardan çok erkekleri ilgilendiriyor. Anlaşılan o ki esas sorun potensten ziyade libido alanında yaşanıyor. Burada da iki temel neden var: İlaçların yan etkileri ve ruhsal sorunlar. Hormonal eksikliğe bağlı libido kaybı da mühim bir konu ama ben bunun zannedildiği kadar yaygın olduğu kanaatinde değilim. Özeti şu: Libido meselesi mühim. Ciddiye almakta fayda var. Kadınlarda da, erkeklerde de giderek yaygınlaşan bir libido eksikliği problemi var. En kolay çözümleneni ise testosteron eksikliğine bağlı olanı. Testosteron içeren krem, yakı veya iğnelerle sorun kolayca çözülebiliyor. İlaçlara bağlı libido kaybında ise ilacın kesilmesi yeterli. Çözümü en zor olansa ruhsal kökenli libido kayıpları. Orada da psikiyatrik bir yardım almak muhtemelen en doğru olanı.
Paylaş