Paylaş
Yaş ilerledikçe bacak ve kalça bölümünde meydana gelen sarkmalar, özellikle kadınlar için önemli bir estetik problem. Peki bu tatsız görüntüyü önlemek mümkün mü?
Aktivite uzmanları ve egzersiz fizyolojistleri bu soruyu “Evet, mümkün!” diye yanıtlıyor. “Squat” yani “çömelme” hareketlerinin ise bu işin sırrı olduğunun altını çiziyorlar.
Yapmanız gereken, bu hareketleri giderek artan sayılarla önce 10, sonra 15 ve nihayet 20-30’luk tekrarlar halinde günde 2-3, hatta 4’lük setler halinde her gün tekrarlamanız.
Bizim de bu yönde mükemmel gözlemlerimiz var ve “Yaşasın Hayat” ekibinin tavsiyesi şu:
Ayaklarınızda spor ayakkabılar ve üzerinizde spor kıyafetler olursa daha iyi ama bunlar olmasa bile hareketi doğru yapmayı unutmayın:
Ayaklarınız kalça ve omuz genişliğinde açık durumda olsun. Ayak parmaklarınız tam karşıya baksın. Denge sağlamak için kollarınızı düz bir şekilde öne doğru uzatıp kalçanızı oturur pozisyona doğru alçaltın. Kalçanızı yere doğru eğerken dizlerinizin ön yüzünün ayak başparmaklarınızın hizasını geçmediğinden de emin olun.
Tekrarları bakışlarınız tam karşıda, göğsünüz düz bir pozisyonda sürdürün.
Eğer daha da iyi sonuçlar almak istiyorsanız bir süre sonra çömelirken ellerinizi öne doğru uzatmak yerine kafanızın arkasında bağlayın.
Çömelme egzersizlerini zaman zaman ağırlıklarla da yapabilirsiniz ama başlangıçta elinizde 1-2 kiloluk ağırlıklar olsun, aşırıya kaçmayın.
Yüksek ürik asit insülin direncine işaret edebilir
Ürik asit yüksekliği insülin direncinin ve aşırı şeker tüketiminin ilk işaretlerinden biri olabilir. Eğer kan ürik asit seviyeleriniz 6 ve üzerindeyse ve bu duruma göbeklenme, bel çevresi kalınlaşması, trigliserid artışı, HDL kolesterol azalması gibi başka işaretler de eşlik ediyorsa lütfen insülin direnciniz olup olmadığını kontrol ettirin.
Karnitin işe yarıyor mu
Karnitin özellikle spor merkezlerinde vücut geliştirme çabasına giren gençlerin gözde besin desteklerinden biri. Hakkında üretilmiş bir efsane bile var: Karnitin yağları kasa çevirir!
Tabii ki bu yalnızca bir efsane. Ne kas yağa çevrilir, ne de yağlar kasa dönüşebilir.
Dikkat etmezseniz eğer bedeniniz yağ biriktirir, kas eritir. Düzenli egzersiz yaptığınızda ise yağ eritip kas geliştirir.
Ama yine de bu bilgi karnitinin “davul tozu minare gölgesi” bir destek olduğu anlamına gelmez. Bilinçli kullanılırsa karnitinin işe yarayabileceği pek çok alan var.
İsterseniz önce karnitinin ne işe yaradığı konusuna girelim: Karnitin yağ asitlerini hücrelerinizin enerji üretim merkezleri mitokondrilere sokarak enerji üretiminizi artırır. Ayrıca idrar yoluyla bedende biriken toksinlerin kaybına da destek olur. Kalp kaslarını güçlendirdiği, böbrek fonksiyonlarını desteklediği bilgileri yanında egzersiz performansını artırabileceği fikri de bu nedenle doğrudur.
Günlük karnitin dozunu 1-2 gramla sınırlamanızda fayda var. Daha yüksek dozlar için doktorunuzdan yardım istemelisiniz.
Tansiyonu hangi koldan ölçelim
Evde tansiyon ölçümü yapmak, hipertansiyonlular için önemli bir tedavi takip kriteridir. Doğru olanı ise yalnızca sağ veya sol koldan değil, her iki koldan da ölçmektir.
Ama tek kol tercih edecekseniz tercihiniz “sağ kol” olsun. Ben de kliniğimde sağ kolu tercih ediyorum.
Küçük bir not daha:
Sağ koldan yapılan ölçümler sol koldan yapılanlara oranla 0,5-1 daha fazla bulunabiliyor.
Yani sağ koldan ölçtüğünüz tansiyon 13,9 iken sol koldan yapılan ölçümler 12,8 çıkabiliyor ama aradaki farkın pek bir önemi yok.
Hipertansiyonun güvenilir bir belirtisi var mı
Hipertansiyonun spesifik yani özel bir işareti yok. Yüksek tansiyonu olanlarda bile bir belirti görülmeyebiliyor ve ilk belirti -maalesef- göz kanaması/görme kaybı, böbrek yetmezliği, kalp büyümesi, hatta beyin felci olabiliyor. Zaten bu nedenle hipertansiyona “sinsi düşman” adı veriliyor.
Ama yine de bazı hipertansiyonlularda tansiyonun yükselmesi halinde baş ağrısı, ensede basınç hissi, kafada zonklama duygusu, dengesizlik, kulak çınlaması, burun kanaması, göz seğirmesi, kalp çarpıntısı gibi işaretlere rastlanabiliyor.
Aynı belirtiler tansiyonun aşırı ve ani düşmelerinde de görülebiliyor. Kısacası “Tansiyonum yükselirse anında fark ederim!” şeklinde bir yaklaşım sizi yanıltabilir, dikkatli olun.
Menopoz nasıl tedavi edilmeli
Menopoz bir hastalık değil. Hastalık olmadığı için de tedavi gerektiren bir durum yok aslında ortada.
Menopoz kadın yaşamının doğal, beklenen, fizyolojik, olması gereken bir süreci. Hepsi bu!
Zaten böyle olduğu için de işi -çoğu zaman- doğal akışına bırakmak, bu dönemde gelişebilecek sağlık sorunlarını iyi planlamalarla atlatmaya çalışmak ve yaşam tarzında yapılacak değişimlerle bu hassas ve özel süreci gönül kırmadan, yarasız beresiz, çiziksiz atlatmak çoğu zaman yeterli oluyor.
Bu dönemde beklenmedik bazı sorunlar ortaya çıktığında ise o sorunların çözümünü kadın hastalıkları uzmanlarına ve sorunlar hakkında özel eğitim almış uzmanlara bırakmak gerekiyor.
Benim düşüncem özetle şudur: Fizyolojik süreçlere müdahale etmemek en sağlıklı yoldur. Bu süreçlerde gelişebilecek ufak tefek sorunları beslenme, aktivite vb yaşam değişiklikleriyle atlatmak her zaman mümkündür.
Paylaş