Paylaş
Kilo konusunda en çok zorlanan ülkelerin başında Amerika geliyor. Obezite salgını çok büyük boyutlara varınca Beyaz Saray da duruma el koymak zorunda kaldı. Bayan Obama geçen hafta yeni bir çocuk obezitesi savaşının düğmesine bastı.
Aslında sorun bizi iki yönüyle de ilgilendiriyor. Halkımızın bir kısmı gizli beslenme eksikliği yaşarken bir kısmı da (özellikle gençlerimiz ve çocuklarımız) şişmanlıyor. Son rakamlara göre Türkiye, Avrupa’nın en şişman ülkesi. Yetişkin nüfusun neredeyse dörtte biri çocuk-genç nüfusumuzun beşte biri ya obez ya da fazla kilolu.
Bu rakamın daha yüksek olduğunu söyleyenler var. Türkiye ıstatistik Kurumu’nun sonuçlarına göre nüfusumuzun yüzde 47’si ya fazla kilolu ya da obez!
Obezitenin önemli bir sağlık sorunu olduğu yüzlerce bilimsel araştırmayla kanıtlandı. ıster fazla kilolu ister obez olun vücudunuzda gereğinden fazla yağ biriktiğinde sağlığınız bozuluyor.
SEBEBİ GENETİK Mİ?
Kilo probleminin temel nedenleri anne ve babamızdan aldığımız genetik yük, yaktığımızdan fazla gıda almamız ve hareketsizlik olduğu biliniyor. Bunlardan bazen ikisi, hatta üçü de bir arada olabiliyor.
Genetik kökenli kilo problemlerinin ya da hastalık sağlık sorunlarıyla ortaya çıkan yağ birikimlerinin oranı oldukça az. Genetik nedeniyle kilolu olmaya ve kalmaya mahkûm olanların oranı genelde yüzde 5’i geçmiyor.
Olguların çoğunda kilo probleminin arkasında yaktığımızdan fazla gıda almak ve hareketsizlik en önemli sorunlar olarak karşımıza çıkıyor.
YANLIŞ BESLENME DAHA ÖNEMLİ
Yirminci yüzyılın başarısı olan otomasyonun bedenimizi hareketli bir makine olmaktan çıkardığı kesindir. Otomobiller toplu taşıma araçları asansörler yürüyen merdivenler ayağımızı yerden kesmiştir. Ama oransal anlamda kilo sorununun içinde hareketsizliğin payının yüzde 25’i geçmediği düşüncesindeyim.
Bu durumda temel sorun ihtiyacımızdan fazla kalori tüketmemiz özellikle kötü, faydasız, çabuk yağlandıran yiyecekler yiyip içmemizde yatıyor gibi görünüyor.
Buna bir ölçüde hareketsizlik de katkıda bulunuyor ama esas nokta beslenme yanlışlarıdır. Sorunu yalnızca gereğinden fazla gıda tüketmek gibi dar bir çerçevenin içine sokmak da doğru değil. Tükettiğimiz gıdalarda da bir “arıza” olduğu kesin!
SORUNLU BESİNLER HANGİLERİ?
En büyük yanlışımız (veya günahımız) daha çok işlenmiş şeker (toz şeker, şekerli yiyecekler, meşrubatlar, gazlı-kolalı içecekler), beyaz un ve nişastalı besinler tüketmektir. Yüksek glisemik yüklü karbonhidratlar diye tanımlanan bu besinlerin bizi tam bir “şeker bağımlısı”, “tatlı hastası”, “karbonhidrat uyuşuğu” yaptıkları kesindir.
Bu tür yiyecekler özellikle fast food beslenme ile birlikte tüketildiklerinde ciddi birer insülin pompalayıcıları haline geliyorlar.
Yani bizim sorunumuz öncelikle aşırı insülin ürettiren tehlikeli karbonhidratların (un, şeker, nişasta) fazlaca yenip içilmesinden kaynaklanıyor. Bunların en önemlileri fast food besinler, atıştırmalık yiyecekler (bisküvi, cips, grissini, patlamış mısır, gofret, şekerlemeler), gazlı kolalı şekerli meşrubatlar. Listeye bir de beyaz ekmek, pilav, börek, çörek, açma, baklava, kurabiye aşkımız eklenince sorun iyice içinden çıkılmaz hale geliyor.
Su jimnastiği
Hayatında, “en azından bir kere” diyet yapmayı denememiş insan sayısı çok az olsa gerek! ılkbaharda kış kilolarından kurtulmak için, sonbahardaysa kışa hazırlık amacıyla beslenme “sıkıyönetim”e girer! Peki ya fiziksel aktivite, spor, egzersiz, jimnastik -ne ad verirseniz verin- ona hangi dönemde zaman ayrılacak?
ış yükü fazlalığı, zaman azlığı, çocuğun sınav dönemi, trafikte geçen saatler vb. artık hazırda ne konu (aslında bahane demeli!) varsa... Birçok kişi de çektiği boyun, bel, diz veya ayak bileği ağrılarını harekete engel olarak görür ve gösterir! Su jimnastiği, suyun kaldırıcı gücü sayesinde eklemlere binen yükü azalttığından çok iyi bir çözüm olabilir.
Özellikle, aktivite yapmayı planlayan kişinin vücut ağırlığı, olması gerekenin yüzde 10’undan daha fazlaysa işe su jimnastiği ile başlaması sakatlanma riskini azaltır.
Tüm kas gruplarını çalıştırması, venöz (toplardamara ait) dönüşü destekleyerek ödem ve varis sorunlarının çözümüne katkıda bulunur. Selülitle savaşta iyi bir silahtır. Hem hareket edip hem de suyun sıcaklığına karşı mücadele verirken daha fazla kalori harcanır.
Gebelikte dengeli bir kilo artışı sağlamak ve kas gücünü korumak için ideal aktivitelerden biridir. Kasların gevşemesiyle büyük bir rahatlama sağlayarak stres yönetimine destek olması da çabası!
Menopoz kalp krizi riskini artırır
Adetten kesilmemiş kadında bol miktarda kadınlık hormonu olan östrojen bulunur. Bu östrojenin kalbi koruduğuna inanılmaktadır.
Adetten kesilince bu hormonun seviyeleri azalıp kalp hastalıkları, kalp krizi ve ihtimalleri artmaktadır. Menopoz sonrası kilo alımı da kalp için ayrıca risk oluşturur ve bu kilo artışı ile güçlükle başa çıkılır, çünkü hormon seviyeleri bozulmuştur.
Ekstra kilolar tansiyon artışı, şeker hastalığı, yüksek kolesterol ile birlikte fiziksel aktivitenin azalmasına da sebep olurlar. Menopozda sağlıklı bir yaşam tarzı oluşturup buna sıkı sıkı bağlanmak gerekmektedir.
Sigara bırakılmalı, sebze-meyveden zengin diyete geçilmeli ve haftada en az 3 kez düzenli egzersiz yapılmalıdır...
Paylaş