Anti-aging: Nereye kadar?

Zamanın oluşturduğu değişikliklere uyum sağlamayı ve mümkünse bu değişiklikleri bir miktar azaltmayı kim istemez?

Anti-aging tıbbı diye tanımlanan yeni trend de bu nedenle ortaya çıkmıştır.

Anti-aging kavramına ilk günlerde duyulan heyecan ve ilgi, şimdilerde yerini temkinli bir bekleyişe bırakmıştır. Tamamlayıcı tıp uygulayıcılarının çoğalıp, modern tıp uzmanlarının uzaklaştığı her alanda olduğu gibi, anti-aging’de de beklentiler fazla abartılmıştır. Anti-aging uzmanlarına göre yaşlanmayı durdurmak çok kolaydır, isterseniz tersine çevirmek bile mümkündür!

60’ıncı doğum gününüzü kutlarken eğer gençleşmeye karar verirseniz, onların önerdikleri bazı hapları yutarak birkaç ayda 40’lı, hatta 30’lu yaşlardaki gibi görünebilirsiniz. Arzu ediyorsanız bu gençliği korumanız, "hayata kazık çakıp" ömür boyu genç kalmanız bile mümkündür!

Günümüz anti-aging uzmanlarının (!) önerdiği ürün ve hizmetlerin çoğu ya onaylanmamış ya da etkisi ispatlanamamıştır. Bu ürünler zararlı bile olabilirler. Kısacası anti-aging rüyası şimdilik pek gerçekleşecek gibi görünmüyor. Biri hariç: Cildiniz!

CİLT YAŞLANMASI DURDURULABİLİR Mİ?

Anti-aging ürünlerde iyi sonuçların alındığı tek alan cilt sorunlarıdır. Cilt yaşlanması sonucu meydana gelen değişimleri önleme, yavaşlatma, durdurma veya tümüyle ortadan kaldırma konusunda önemli adımlar atılmıştır. Yaşlanma sürecinde meydana gelen ince çizgileri ve derin kırışıklıkları azaltan, cilde pürüzsüz, kırışıksız, genç, canlı, ipeksi bir görünüm kazandıran ürünler birbiri ardına tüketiciye sunulmuştur.

Bunların içinde etkisiz olanları, fazla abartılanları ya da zarar verenleri de vardır ama bilinçli bir tüketici olursanız, hele bir de uzman yardımı alırsanız, cildinize mucizeler yaşatmanız mümkündür.

NE YAPACAKSINIZ?

Bu ürünlerin hangisini kullanırsanız kullanın, bir yandan da güneşin, alkolün, sigaranın, stresin, uykusuzluğun, çevresel kirliliğin, parfümlerin, yanlış kozmetiklerin zararlı ve yaşlandırıcı etkilerinden cildinizi korumanız gerekiyor.

Eğer cildinize iyi bakar ve onu zararlı olduğu bilinen -doğal ya da sentetik fark etmiyor- kimyasallardan uzak tutarsanız, ihtiyaç duyduğu ürünleri uygun zaman ve dozlarda kullanırsanız, anti-aging rüyasının en azından cildinizde bir gerçeğe dönüşeceğini söyleyebilirim.

Ne kullanacaksınız?

İçinde alfa-lipoik asit, vitamin C esteri, DMAE, Koenzym Q10, penta peptid, hekza peptid, fulfuril adenin (kinetin), L-karnitin gibi maddeler, yeşil çay ekstraktları, ginkgo biloba ve üzüm çekirdeği özütleri bulunan cilt ürünlerinin (ciddi firmalar tarafından iletilip, pazarlananları) cildinize yardımcı olabileceğini düşünüyorsunuz. Özellikle C vitamini esterlerini, argirelin, leuphasyl gibi, hekza ve penta peptidleri, kinetin, alfa-lipoik asit karışımlarını uygun miktarlarda içeren ürünlerden yararlanabilirsiniz.

Sabırlı olun

Eğer yaşlanma belirtilerinin daha çok göz çevrenize yerleştiğini görüp üzülüyorsanız, K vitamini nanozomları içeren ürünlerden de faydalanmayı düşünün!

Anti-aging skin care henüz emekleme döneminde olan ama elde ettiği başarılarla herkesi şaşırtan ve hızla büyüyen yeni bir sektördür. Bu ürünlerden yararlanmak istiyorsanız biraz sabırlı davranmayı, ürünlere kucak dolusu para yatırmadan önce dermatoloji uzmanlarından yardım almayı unutmayın.

Argirelin nedir?

Argirelin peptid yapısında bir maddedir. Botoksa alternatif olarak gösterilen bu maddenin yüz kaslarının büzülmesini azaltarak, kırışıklık oluşumunu azalttığı ve engellediği ileri sürülmektedir. Bazılarına göre yüze ancak enjeksiyon yoluyla uygulanabilen botoksa karşı ciddi bir alternatiftir.

Argirelin yüz kaslarının büzüşmelerini kontrol eden sinir sinyallerini engellemekte, yüzde gerilmeler sonucu oluşan kas ve doku cevaplarını önlemekte, kasları gevşetmekte, çizgi ve kırışıklıkları engellemektedir. Belirtilen bu olumlu etkiler henüz yeteri kadar güvenilir araştırma ile desteklenmemişse de, üreticiler mevcut verilerin yeterli olduğunu iddia etmektedir. Argirelin’in Penta Peptit ve Hekza Peptit ile kullanılması halinde alınan yanıtlar daha belirgindir.

Omega-3 depresyona faydalı mı?

Düzenli Omega-3 tüketiminin depresyon ile mücadeleyi kolaylaştırabileceğini gösteren ciddi çalışmalar vardır. Bu çalışmalarda Omega-3 yağ asitlerinden özellikle EPA’nın depresyon belirtilerini azalttığı saptanmıştır. Böyle bir yarar elde edebilmek için EPA’yı yüksek dozda (günde 1-2 gr) ve en az 1-2 ay kullanmak gerekiyor.

Ciddi bir depresyon sorununu antidepresan ilaçlar yerine, Omega-3 desteklerine emanet etmek doğru değildir. Ama depresyon tedavisi görüyorsanız, Omega-3 yağ asitlerinden daha fazla faydalanmayı (daha çok balık tüketmeyi) düşünmekte yarar var gibi görünüyor.

n Dr. Evren ALTINEL

C vitamini

cildinize iyi gelir


C vitamini güçlü antioksidan özelliklere sahip suda çözülür bir vitamindir. Kollajen üretimi için önemlidir ve kollajenin oluşumunu artırmaktadır. Kollajen, cildin ana destek dokusudur. C vitamini cildinizde kollajen ve elastik liflerin dinlenmesini sağlamaktadır.

Bu vitamin ışık, ısı gibi etkenlerle hızla bozulmaktadır. Bu nedenle kozmetik ürünlerde C vitamininin çok özel formları kullanılmaktadır. Bu formlar vitamini yağda erir hale getirmekte, oksidan zararlardan korumakta ve etkinliğini sürdürmesini sağlamaktadır.

Özellikle kırışıklıklar ve ince çizgilerin tamirinde güçlü ve etkili bir ankioksidandır. Düzenli ve uzun süreli kullanımda yüksek konsantrasyonlarda ve kaliteli ürünlerde bulunan C vitaminin etkili olduğu belirtilmektedir. C vitamini esterleri anti-aging skin care alanında en çok başarı sağlayan ürünlerden biridir.

Ayçiçeği süper bir besindir!

Ayçiçeğinin 30 gramında, bir günlük E vitamini ihtiyacınızın neredeyse tamamı mevcuttur. Günde 1-4 fincan ayçiceği çekirdeği tüketerek bir günlük E vitamini ihtiyacınızı (15 ünite) karşılayabilirsiniz. Aynı miktar ayçiçeği tüketiminde, tiamin ihtiyacınızın yarısını, selenyum ihtiyacınızın 3’te 1’ini, folat ve magnezyum ihtiyacınızın 4’te 1’ini karşılayabilirsiniz. Ayçiçeği çekirdeklerinin zengin bir Omega-6, Potasyum ve posa kaynağı olduğunu da unutmayın. n Diyetisyen Müge Arslan

BİR SORU

Diyet yaparken uzun süre tok tutacak yiyecekler var mıdır?

Yeni bir kavram: Enerji yoğunluğu

Daha az kalori alarak uzun süre tok kalmak, kulağa hoş geliyor. Besinlerin enerji yoğunlukları göz önünde bulundurularak yapılacak bu yeni uygulama, kilo kaybına ve verilen kiloların uzun süre korunmasına yardımcı gibi görünüyor.

İşte formül; yiyeceklerin düşük enerji yoğunluğuna sahip olanlarını tercih etmek, daha büyük porsiyonlar tüketip daha az kalori almak anlamına geliyor. Seçtiğiniz bu yiyecekler uzun süre tok kalmanızı da sağlıyor. Düşük enerji yoğunluğuna sahip besinler, kaloriden çok su ve posa içermektedir. Kalorili yiyecekler yerine hacimce zengin yiyeceklerin tercihi diyet yapmanızı kolaylaştıracaktır.

Besinler E. yoğunluğu

Besinler E. yoğunluğu

Lahana 0,1

Domates 0,2

Sebze çorbası0,3

Çilek0,5

Kuru baklagiller0,8

Kepekli ekmek1,0

Az yağlı süt1,0

Balık1,1

Yoğurt1,2

Haşlanmış yumurta1,6

Izgara tavuk göğsü1,7

Beyaz ekmek2,6

Tam yağlı peynir2,7

Yağlı etler2,7

Salata sosları3,0

Kuru üzüm3,0

Tereyağı 3,5

Kraker, bisküvi, kek4,3

BİR SORU

Detoks diyetleriyle zayıflamak daha mı uygundur?

Detoks

Detoks zayıflatmaz! Detoks, ruhu ve bedeni toksik maddelerden temizlemek amacıyla kullanılır. Çevre kirliliği, kullanılan ilaçlar, sigara, tükettiğimiz besinler, yaşadığımız yer ve hatta mesleğimize göre aldığımız toksik madde miktarı değişir. Bu nedenle herkesin uygulaması gereken detoks programı ve süresi farklıdır.

Detoks diyetleri diğer diyetler gibi içeriği sabit olan bir programdan oluşmaz. Yüzlerce detoks diyetine ulaşabilirsiniz. Size uygun olan programı uygulamalı ve bunu zayıflamak için değil, bedeninizi biraz da olsa rahatlatmak ve temizlemek için yapmalısınız. Bir süre alkolden, sigaradan uzak kalarak daha fazla sebze ve meyve tüketmek, detoks programının başlıca kurallarını oluşturur. Bu tarz diyetleri uygulamadan önce mutlaka doktorunuza ve diyetisyeninize danışın.

DİYET GÜNLÜĞÜ

Sorularınız için:

manager@yasasinhayat.org

Tel: (0212) 236 73 00
Yazarın Tüm Yazıları