Amaç yaşlanmamak değil daha sağlıklı yaşlanmak

Yeni bin yıla girerken tam bir "ömrü uzatma fırtınası" yaşadık. Bu fırtınayı ortalama yaşam süresi 80’li hatta 90’lı yılları bulan Batı toplumları daha şiddetli hissetti, biz hafif sıyrıklarla atlattık! "Anti-aging" diye tanımlanan bu ışıltılı deyimden uzak kalmaya çalışsak da biz bile uzunca bir zaman "anti-aging uzmanı" diye tanımlandık.

İYİ ve sağlıklı bir hayatın, kaliteli ve uzun bir yaşamın temel belirleyicisi olduğuna herkesten çok inanıyorduk ama "yaşlanma karşıtı" gibi görünen "anti-aging" deyiminden hiçbir zaman hoşlanmadık. Yaşlanmanın doğal, içten gelen, özel ve güzel bir süreç olduğunu söyledik, yazdık. "Amaç yaşlanmamak değil, sağlıklı ve zarif bir şekilde yaşlanmak olmalı" cümlesini sık sık tekrarladık.

Anti-aging kavramının çok ilgi görmesinin nedeni sadece ömrü uzatma telaşı değildi. Arka planda, ömrü uzatmak kadar, uzayan hayatımızı nasıl "daha sağlıklı, kendi kendine yetecek, başkalarına yük olmayacak şekilde geçirebiliriz" düşüncesi vardı. Çünkü modern tıbbın sağladığı olanaklar, ekonominin ulaştırdığı refah ve eğitimin yaygınlaşması, yaşlanma hakkındaki görüşleri kökünden değiştirdi. Hiçbirimiz yaşlılığın bir düşkünlük ve bir muhtaçlık dönemi olduğunu kabul etmiyoruz. Hiçbirimiz yaşlandıkça duyması, görmesi azalan, belleği ve cinselliği zayıflayan, güçsüz, ters, sevimsiz, huysuz bir ihtiyar olmak istemiyoruz. Bunun için de yaşlanmayı iyileştirmek, sağlıklı ve huzurlu hale getirmek, hatta yavaşlatmak fikrini hiç de fena bulmuyoruz! Olanak varsa "neden olmasın?" diyoruz. Haklıyız!

Ne yiyelim, ne içelim?

Haklıyız, çünkü hiç kimse 80-90 yıl da yaşasa ömrünün son 15-20 yılını hastane köşelerinde ya da poliklinik kuyruklarında geçirmek istemez. Hiç kimse yaşlılığında bırakın başkalarını, evlatlarına bile muhtaç ve yük olmayı arzu etmez. Hepimiz Allah’ın takdir ettiği kadar yaşarız ama yaşadığımız sürenin bize hangi sorunları getireceğine, nasıl bir yaşam kalitesi vereceğine biraz da biz karar veririz. Ve çoğumuzun arzusu, ömrümüzü sağlık ve huzur içinde tamamlamak, vakti gelince de ağrısız-sızısız, sessiz, gürültüsüz başka álemlere uçup gitmektir.

Bu uzun ve duygusal girişi gazetede okuduğum bir haber üzerine yazdım! Habere konu olan araştırmaya ve araştırmacılara ulaştım. Leeds Üniversitesi (İngiltere) Gıda Bilimi Bölümü’nde Prof. Garry Williamson ve arkadaşları tarafından yapılan bir çalışma bu. Dr. Williamson ve arkadaşları, "Hangi gıdaları düzenli olarak tüketirsek ömrümüze katkı sağlarız?" sorusuna yanıt aramışlar. Kiraz, kızılcık, şeftali, erik, ahududu, çilek, böğürtlen, kırmızı üzüm, portakal, elma, domates, ıspanak, yeşil ve siyah çay ile doğal kepekten oluşan bir liste yapmışlar. Bence bu fena bir liste değil ama bu listeye bize özel bazı eklemeler yapmamız gerekiyor.

Bu listenin en başına zeytinyağını yerleştirmekte fayda var. Listeye ceviz, fındık, badem, susam, yoğurt, hatta kefiri de eklemek gerekiyor. Bulgur, kuru fasulye (mümkünse kırmızısı), nohut ve mercimek ile balık da bu listede yer almalı. Ayrıca kayısı yı da unutmamalı.

Bunları da ekleyin

Bu liste hálá eksik! Listenin hálá eksik olmasının birden çok nedeni var. Sağlıklı ve uzun yaşamayı düşününce hepimizin aklına her şeyden önce ne yiyip içeceğimiz geliyor. Oysa birçok ülkede farklı merkezlerde yapılan binlerce araştırmanın gösterdiği gibi, sağlıklı ve uzun yaşamak, iyi ve güzel yaşlanmak için sadece bedeni beslemeniz yetmiyor. Ruhunuzu da beslemeyi ihmal etmemeniz gerekiyor. Bunun için ayrı bir "ruh besleyicisi duygular" listesi yapmanız şart! Bu listede en başlara hoşgörüyü, iyimserliği, affediciliği, sevgiyi, paylaşmayı, yardımseverliği, dostluğu, arkadaşlığı koymanız gerekiyor. Keyifli, huzurlu bir yaşam kurmayı, dostlar, akrabalar, hemşeriler ve bütün insanlarla iyi ilişkiler oluşturmayı da mutlaka eklemelisiniz.

Bunlar da lazım!

İyi ve sağlıklı yaşlanmanın daha birçok anahtarı var. Bunlardan biri de sağlığına özen göstermek. Zararlı şeylerden uzak durup olabildiğince temiz bir çevrede yaşamaya gayret etmek, sağlık kontrollerini ihmal etmemek ve sağlık sorunlarını geciktirmeden çözmek de bu listelerin içinde mutlaka yer bulmalı.

Ben kendi adıma mükemmel sağlık ve iyi yaşlanma deyimlerinden bir değil, birden çok şey anlıyorum. İyi yaşlanmanın içine sadece bedensel değil, duygusal beslenmeyi, maneviyatı güçlendirmeyi, sağlığına özen göstermeyi, uykusuna, fiziksel aktivitesine, kilosuna, kişisel gelişimine, beden-ruh ilişkisine, duygusal güçlenmesine dikkat etmeyi de eklemek gerektiğine inanıyorum. İyi, güzel, huzurlu bir yaşamın sadece genlerinizde yazılı şifrelerce belirlendiğini ya da önemli ölçüde tesadüflere bağlı olduğunu sanmıyorum. Tabii ki bunların da rolü var ama mükemmel sağlık ve iyi yaşlanmak önemli ölçüde bizim elimizdedir.
Yazarın Tüm Yazıları