Sağlıklı bir vücut için kan şekerinin belirli değerler içerisinde sürdürülmesi gerekiyor.
Eğer bu yapılmazsa kan şekeri düşmeye başlıyor ve vücudun doğal savunma reseptörleri devreye giriyor. Bu reseptörlerin en ilkeli "acıkma hissi"dir. Kan şekerinizin düşmesi kritik bir huduta yaklaştıkça beyin açlık sinyalleri yaymaya ve sizi karınızı doyurmaya sevk ediyor. Acıkmayı, deposunda benzini azalmış bir aracın gösterge panosunda ortaya çıkan "kırmızı uyarı lambasına" da benzetebilirsiniz. Her aracın depo kapasitesi ve yakıtı kullanma gücü farklı olduğu gibi her insanın da kan şekerini harcama ve acıkma noktasına ulaşma süresi faklıdır.
GİZLİ DİYABET ORTAYA ÇIKABİLİR
Bazıları kan şekeri daha 80mg/dl’ye inmeden acıkırken bir başkası kan şekeri 60’lara vurduğunda bile pek oralı olmaz. Bunun anlamı kan şekeri düşüklüğü hali hipoglisemiye ait belirtilerin kimde ne zaman ve ne derinlikte ortaya çıkacağının önceden kestirilemeyeceğidir. Çevrenizde "şeker, çikolata, pasta tutsağı" gibi gördüğünüz pek çok insanın sorunu oburluğundan değil hipoglisemiye duyarlılığından kaynaklanmalıdır. Lütfen onları hoş görün!
Modern yaşam tarzı sürecinde ortaya çıkan hipoglisemilerin çoğundan ne yazık ki beslenme yanlışlarınız sorumludur. Bu yeni hayatın bize sunduğu yiyeceklerin çoğu kana hızla karışan birer "kalori bombası" ve "şeker deposu"dur. Bu yiyecekler pankreas bezini tahrik edip hassaslaştırmakta ve bu bezden aşırı insülin üretilip kana verilmesine neden olmaktadır.
Tıp dilinde "Hiperinsülinemi" adı verilen bu durum bir süre sonra hücrelerde insülin cevapsızlığına yol açmaktadır. Hücre insülini "tanımazdan gelince" şekerin hücreye girişi bozulmakta, kanda şeker ve insülin adeta kaynamaktadır. Bu durumda insülin bir yapım hormonu olarak hücreye sokamadığı şekeri yağ olarak depolamaktadır. Ne kötü ki beden yağı özellikle karın çevresinde birikenler arttıkça insüline cevapsızlık belirginleşmekte yani bir "kısır döngü" ortaya çıkmaktadır. Sonuç önce şeker toleransı bozulması yani gizli diyabet latent diyabet sonra da aşikár diyabetin ortaya çıkmasıdır.
"DOYARAK" ZAYIFLAYIN
İnsülin fazlalığına bağlı kilo sorunu yaşayan bir insana yapılabilecek en büyük fenalık onu aç bırakmaktır. Daha önce de yazdık. Bu hata çok sık yapılıyor. İnsülin kullanım bozukluğu nedeniyle yemek yeme atakları yaşayan fazla kiloluların sayısı bir hayli yüksektir. Bu insanlar bazen saatlerce aç kalabilir, birkaç öğün atlayabilirler ama bir kez yemeye başladılar mı onları durduramazsınız. Adeta krize kapılmışçasına ve hızla yiyecek tüketirler. Seçtikleri yiyeceklerse genellikle kana hızla karışan bol şekerli, yağlı, unlu besinler, makarnalar, börekler, kurabiye, pizza ya da hamburgerlerdir. Eğer böyle bir hastayı insülin yüksekliği sorununu çözmeden aç bırakarak zayıflatmaya kalkarsanız hem başarısız olur hem de onların metabolizmalarını bozarsınız.
ÇÖZÜM: DÜŞÜK GLİSEMİK İNDEKSLİ GIDALARDADIR
Yüksek insülin seviyesini düşürmenin ilk aşaması beslenme planının yeniden düzenlenmesidir. Yüksek glisemik yükü olan besinler diyetten çıkarılır. Tam tahıllar, bakliyat ve sebzelerle, şekeri az meyveler ve protein kaynaklarından oluşan yeni bir beslenme planı yapılır. İnsülin seviyesini dengelemek için uzman biri tarafından hazırlanması gereken "akıllı bir egzersiz programı" uygulanır. Eğer gerek görülürse ilaç tedavisinden de yararlanmak mümkündür ama ilaç kullanma kararı sadece doktorlara bırakılmalıdır. Sözün kısası özellikle kilo sorunu yaşayan bir hipoglisemikseniz kilo vermeden önce bir doktorun denetimden geçmeyi ihmál etmeyin. Kilo sorununuzun çözümünü sadece diyetisyenlerden beklemeyin. Açlığı aç kalarak tedavi edemezsiniz! Altta yatan tıbbi sorunu da çözmek gerekiyor.
BİR SORU
Gece yemekleri
Fazla şeker tüketiminin başlangıçta geçici bir iyilik ve mutluluk hali verdiği doğrudur. Şekerli besinlerle artan insülin seviyeleri Triptofan’ın beyninize girişini kolaylaştırmaktadır. Triptofan beyninizin mutluluk hormonu Serotonin ile daha çok karşılaşmasına ve geçici bir keyif sarhoşluğuna kapılmasına yol açar. Eğer bu keyifli ama yanlış alışkanlığı sürdürürseniz beyniniz bir süre sonra daha sık ve daha bol şeker arzusuyla kıvranmaya başlayacaktır. Bu arzuya engel olamazsanız bir süre sonra beyninizdeki serotonin depolarının tükeneceğini ve geceleri şekerli gıda tüketme alışkanlığının sizi de tehdit edeceğini hatırlamalısınız. Gece yemeleri önemli bir yeme davranışı bozukluğudur. Depresyon, yorgunluk, panik bozukluk, kilo alma, uykusuzluk sorunlarının altında yatan ama çoğu kez gözden kaçan çok önemli bir sorundur.
Fazla miktarda karbonhidrat ihtiva eden besinlerin (cipsler, patlamış mısır, gofretler, hazır kekler, kurabiyeler) tüketimindeki artışın sizin ve çocuklarınızın sağlığı için önemli bir tehdit haline geldiğini unutmamalı, beyaz şekerin, beyaz ekmeğin, fast food besinlerin daha az yer aldığı bir yaşam biçimi oluşturmaya çalışmalısınız.
Dr. Ece HATTAT
Düzenli aralıklarla beslenmelisiniz
Hipoglisemi, kan şekerinizin fazlaca düşmesi yani hücrelerinizin ana enerji kaynağı şekerden uzun veya kısa süreli olarak hafif ya da ciddi düzeyde mahrum kalmaları demektir. Şekerden mahrum kalmanın sonuçlarını ve şiddetini belirleyen iki temel faktörden biri zaman diğeri de bu mahrumiyetin şiddetidir. Hipoglisemi ne kadar hızla oluşmuş ve ne kadar derinleşmiş ise sonuçlar o denli ağır ve katlanılmazdır.
Hafif veya yavaş yavaş gelişen hipoglisemilerde sorun dalgınlık, unutkanlık, konsantrasyon ve öğrenme zorlukları, halsizlik, yorgunluk, uyku hali veya bitkinlik, alınganlık gibi belirtilere yol açar. Baş ağrısı, çalışma isteksizliği, uyku arzusu, konuşma ve algılama zorlukları oluşur. Zamanında fark edilmez ise yorgunluk ve bitkinlik belirginleşir. Uyku hali bilinç kaybına, şuur bulanıklığı ve komaya doğru ilerler. ealtinel@yasasinhayat.org
Dr. Evren ALTINEL
DİYET GÜNLÜĞÜ
Sorularınız için:
Tel: (0212) 236 73 00
Adet dönemi öncesi iştahım çok artıyor ve tartıya çıktığımda hep birkaç kilo almış olduğumu görüyorum. Özellikle adet dönemi öncesi yaşanan bu karbonhidrat ve tatlı krizine karşı önerebileceğiniz bir metot var mı?
Paniğe gerek yok
Adet dönemi öncesi ve sonrasında birçok kişide yeme davranışında değişiklikler başlamaktadır. Adet dönemi öncesi bir hafta tatlı yeme isteği artarken bir sonraki hafta da çok protein ağırlıklı besinler daha iştah açıcı bir hále gelmektedir. Hormonal değişiklikler sonucu ortaya çıkan bu durumda östrojen düzeyinin yükselmesi karbonhidratlı besinlere olan ilgiyi artırmaktadır. Adet dönemi öncesi bir haftalık zaman boyunca kadınların bazal metabolizma hızında 200-500 kalorilik artış görülebilmektedir.
Tercih edilen karbonhidratlı besinin glisemik indeksinin düşük olması tatlı yeme isteğinizi azaltacaktır. Tüketilen karbonhidrat kaynaklarının hamur tatlıları, çikolata, kek, kurabiye yerine meyve, sütlü tatlı, meyveli yoğurt şeklinde tercih edilmesine özen gösterilmelidir. Günde 1 adet gofret tüketip 30 dakika yürümeyi de deneyebilirsiniz.
niluferinceis@yasasinhayat.org
2 yıl önce 1,5 aylık diyetle 10 kilo verdim. 3 ay önce de diyet ve her gün 30 dakika egzersiz yaptım. Fakat 2 yıl önceki kilomla aynı olmama rağmen bel ve basen ölçüm daha fazla. Ne yapmalıyım? (boyum 1,67-kilom 52)
Belim kalınlaşıyor
Boyunuz ve kilonuz arasında bir sorun yok. Bu kilonuzu korumanızda ve altına da düşmemenizde fayda var. Kilonuz 2 yıl önceki haliyle aynı gibi gözükse de yağ oranınız değişmiş olabilir. Kısa sürede hızlı verilen kiloların büyük bir kısmı su ve kas kaybıdır. Yağ oranının azalması için yavaş zayıflama daha etkilidir. Ama yaptığınız günlük 30 dakika yürüyüş yağ kaybını sağlamış olabilir. Özetle bir vücut analizi yaptırıp yağ oranınıza bakmanızı tavsiye ederim. Eğer olması gereken aralıkta ise kilo vermekten ziyade var olan kilonuzu koruyup, yağ yakımı için değil, vücudu toparlamak, sıkılaştırmak için egzersiz yapmanız gerekecek. Aynı zamanda günlük aktiviteniz 2 sene önceki ile aynı olmayabilir. Gün içinde hareketsiz iseniz, genelde oturuyorsanız, stres düzeyiniz arttıysa, hormonal değişimler yaşıyorsanız (yaşınızı bilmiyorum) bel çevreniz kalınlaşmış olabilir.