Paylaş
Sağlık problemlerini geleneksel yaklaşımlar, bitkisel çözümler, doğal şifaya yönelik arayışlarla da çözüm üretmek mümkün. Ayrıca şu bilgiyi de lütfen hep aklınızda tutun: Hastalıkları önlemek, en azından gelişme safhasındayken yakalayıp hastalık haline dönüşmelerini engellemek daha akılcı bir çözümdür.
Önleyici ve güçlendirici yöntemlerin çoğu da geleneksel ve doğal çözümlerdir. Özellikle bazı bitkiler ve bitkisel besinler var ki onlar gerçekten de ilaçlar kadar etkilidir. Yeter ki doğru zamanda, doğru yöntemlerle kullanılsınlar. Yeter ki “ot-çöp” ticareti yapan sahtekarların elinden kurtarılsın, bilimsel çözümler öne çıkarılsın.
Bu hafta başında Bezmialem Üniversitesi Fitoterapi Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi’ni ziyaretimde merkezin direktörü Prof. Dr. Murat Kartal ile uzun uzun sohbet etme fırsatı buldum. Merkezden de, yürüttükleri çalışmalardan da çok etkilendim.
Aynı zamanda büyük bir mutluluk da duydum. Mutluluğumun nedeni şu: Fitoterapi alanında ne kadar doğru işler yapar ve başarılı olursak ilaç harcamalarımız o kadar azalacak, sağlık sorunlarına çözüm imkânlarımız o oranda artacaktır. Tebrikler Bezmialem Vakıf Üniversitesi’nin yöneticilerine... Teşekkürler Prof. Dr. Murat Kartal’a...
Başlıktaki detaylar için buyurun...
MİDENİZDE GAZ VE YANMA MI VAR?
Hazımsızlık, şişkinlik, gaz, mide yanması en yaygın sağlık sorunlarından. Tümünün ortak sebebi de yanlış beslenme, yanlış besinler, yeteri kadar çiğnememek gibi hatalar. Tabii ki gerginliğin, yorgunluğun, kahvenin, sigaranın, alkolün, kızartmaların da bunda epey bir payı var. Biz işin “şifa” kısmına geçelim ve hemen en başa naneyi yazıverelim. Nane ve yağı sadece mideyi değil, bağırsakları da rahatlatan, yatıştıran, gazı azaltan doğal bir çözüm. Sırada başka bitkiler de var. Mesela papatya çayı. O da mideyi rahatlatan bir içecek. Mesela zencefil. O da mükemmel bir mide rahatlatıcısı ve dinlendiricisi ilaç gibi çalışıyor.
Peki, ben ne mi yapıyorum?
Üçünü birlikte çay gibi demleyip öğle aralarında
günde 1-2 kez içiyorum.
SORUNUNUZ AŞIRI İŞTAHINIZ MI?
Her yemeğe çorba ile başlayın. Sıcak bir çorbayı yavaş yavaş, keyfini çıkara çıkara kaşıklamak hem sofrada oturma sürenizi uzatacak, hem de doygunluk sinyallerinin midenizden beyninize ulaşması için gerekli o çok önemli ilk 20 dakika için size “zaman avantajı” sağlayacaktır. Eğer çorbanızın kilo kontrolü için daha da etkili bir “ilaç besin” haline gelmesini istiyorsanız içine daha az yağ ekleyin ve unsuz, kremasız çorbaları tercih edin. Sebze çorbaları favoriniz olsun. Etkiyi daha da artırmak istiyorsanız kırmızı acı bibere ve karabibere yüklenin. Tabii mideniz izin veriyorsa, hemoroit probleminiz filan yoksa. Not: Çorba tavsiyemi yerine getirirken tercihinizi ev çorbalarından yana kullanmayı unutmayın. Ev yapımı çorba daima en iyi çorbadır, hazır çorbalarda katkı maddeleri ve kimyasal bulunma ihtimali fazladır.
RAHATSIZ EDEN PROSTATINIZDAN MI ŞİKÂYETÇİSİNİZ?
Sorun prostat büyümesi olduğunda da hemen ilaçlara sarılmayın. Burada da doğal bazı çözümler var. Cüce palmiye (saw palmetto) ilk akla gelenlerden biri. Cüce palmiyenin bir enzimi doğal yoldan bloke ederek testosteronun dihidrotestosterona dönüşmesini engellediği, neticede prostatın küçülmesine yardım ettiği belirtiliyor. Saw palmetto özlerini eczanelerde bulabilirsiniz. Doğal çözümler de var. Kabak çekirdeği veya kabak çekirdeği yağı.
HER YAŞTA HER ŞEYİ NET GÖRMEK Mİ İSTİYORSUNUZ?
Doğal çareler burada da saymakla bitmez. Mesela havuç. İçindeki lütein ve betakaroten nedeniyle müthiş bir göz dostu. Sarı, turuncu yiyeceklerin hemen hepsinin ve kırmızı mor sebze ve meyvelerin de göz dostu olduklarını bir kenara not edin. Bunlar tamam ama siz yine de yeşil yapraklı sebzeleri de unutmayın, birinciliği de ıspanağa verin. Ispanak gözün görme tabakası retinada oluşan yaşa bağlı maküla dejenerasyonundan (sarı nokta hastalığı) koruyan lütein ve zeaksantinden çok zengin. Ispanağı mümkünse -hiç olmazsa bazen- pişirmeden çiğ olarak salata şeklinde yiyin.
SORUNUNUZ KABIZLIK MI?
Sinameki haplarına değil, keten tohumuna müracaat edin. Önce her akşam bir çay kaşığı kadar taze öğütülmüş keten tohumuyla başlayın. Keten tohumunu en az 1 bardak kadar suyla içmeyi de unutmayın. Kabızlığa çözüm olacak dozu üç-dört günlük aralıklarla keten tohumu miktarını birer kaşık artırarak kendiniz belirleyin. Çözümü daha az keten tohumuyla sağlamak istiyorsanız bir kaşık keten tohumuna iki adet kuru siyah erik ekleyin. Keten tohumunu sevmiyor musunuz? Üzülmeyin: İki adet kuru siyah mürdüm eriği ve bir adet kuru incir de sorununuza çare olabilir.
REFLÜNÜZ MÜ VAR?
Size reflü şikâyetlerinizi azaltacak pek çok çözüm önerebilirim ama ikisi çok basit. Zahmetsiz ve sıradan: Daha sık su için! Öyle koca bir bardak suyu mideye de hemen indirmeyin, güzel güzel yudumlayarak ve zamana yayarak için. İkincisi çok daha önemli: Ağzınıza aldığınız her lokmayı iyice ama iyice çiğneyin. Çiğnemek sadece tükürüğünüzdeki bitarin enzimi sayesinde besinlerin ağızda daha fazla parçalanmasına, dolayısıyla midenize daha az iş düşmesini, midenizin daha az yorulup üzülmesini sağlamıyor. (Unutmayın midenizin dişleri yoktur!) Ağzınıza aldığınız her lokmayı en az 20-30 kez çiğnediğinizde midenizin asit üretimi de azalıyor. Bu da daha az reflü şikâyeti anlamına geliyor.
70’İNİZDEN SONRA BİLE HER ŞEYİ DUYMAK MI İSTİYORSUNUZ?
Yaşlandıkça daha az işitmek -işitme kaybınız ölçülü bir noktada kalırsa eğer- bana kötü bir şey gibi görünmüyor. Ben yaşlandıkça olan biten her şeyi duymamanın -hatta görmemenin ve mümkünse de görmezden, duymazdan gelmenin- daha doğru ve rahatlatıcı bir süreç olduğunu düşünenlerdenim. Her neyse. Eğer siz benim gibi düşünenlerden değilseniz yaşlandıkça daha sık ve bol niasin ve kolin zengini besinlere yüklenin. Mesela yer fıstığına. Mesela balığa. Mesela baklagillere...
Paylaş