Paylaş
1- Çok geç kalmadan, kendi hikâyenizi yeniden yazın
HAYATIN sonlarında duyduğumuz, derin pişmanlıklarımızın başında “kendi hayatını yaşamak yerine bize başkalarının dayattığı hayatları yaşamak” geliyor. Yıllar önce Harvard Üniversitesi’nde yapılan bir inceleme üzerine ünlü doktor Herbert Benson şu önerilerde bulunmuştu: “Orta yaşlarda yaşamınızı değerlendirin. Başladığınız noktayla geldiğiniz noktayı; varmak istediğiniz çizgiyle bulunduğunuz çizgiyi gözden geçirin. Eğer çok farklı yerlere savrulduğunuzu görürseniz, geç kalmadan hikâyenizi yeniden yazın. Eğer bunu yapmazsanız, hikâyenizde başrol yerine, başkalarının yazdığı hikâyelerin figüranı olmaya devam edersiniz. ‘Kendi olmak’ ve ‘kendi hikâyesini, kendi çizgisini yaşamak’ kolay değil. Bunun için biraz ‘yanmak ve pişmek’ gerekiyor. Yüzyıllar önce Mevlana bakın ne demiş: “Hamdım, piştim, yandım!”. Hamken pişip, olgunlaşmak istediğiniz, yanacağınız fırını siz seçecek, sizi olgunlaştıracak ateşte iyice pişip yanacak ve işte o zaman siz ‘gerçek siz’ olacaksınız.
2- Çalışmak için yaşamak mı yaşamak için çalışmak mı
Araştırmaya katılanların duydukları ikinci pişmanlık da şu olmuş: “Keşke bu kadar çalışmasaydım!”. Çok çalışmak, çalışmayı abartmak, çalışmayı bir hayat düsturu yapıp bu uğurda çocuklarımızı, ailelerimizi, dostlarımızı ihmal etmek ben dahil hepimizin yaptığı temel hatalardan biridir. Birkaç gün önce Star Tv’de sabah programına hazırlanırken, kuliste değerli sanatçı Bergüzar Korel ile karşılaştım. Bebeğinin nasıl olduğunu sordum. Verdiği cevap beni çok sevindirdi: “Hocam, sadece bebekliğini çocuğumla birlikte yaşayabilmek için bu yıl hiç çalışmamaya karar verdim. Sadece bebeğimle ilgileniyor, onun hayatını paylaşmaya çalışıyorum”. Çalışmak, çalışmayı adeta bir ibadete çevirip hayatın bir parçası yapmak iyi de, bu nedenle kendimiz ve ailemize yeteri kadar zaman ayırmamak iyi bir şey değil! Sanırım biri bana, “Hocam siz de ‘bir pişmanlık listesi’ yapar mısınız?” dese, ikinci maddeyi ben de mutlaka yazardım!
3- Hayatın keyfini çıkarın duygularınızı bastırmayın
Hayatının sonuna yaklaşanların duyduğu ciddi pişmanlıklardan biri de, ‘duygularını yeteri kadar dile getirememek’ olmuş. Araştırma ülkemizde yapılsaydı, ben bu maddenin liste dışı kalacağını düşünüyorum. Manevi yanları güçlü, inanç dünyası zengin, hayata ilişkin beklentileri iyi tanımlanmış toplumlarda ‘duyguları bastırma yanlışı’ pek yapılmaz. Ama yine de üzerinde durulması gereken bir madde. Önemli çünkü, ‘duyguları bastırmak’ hayatın yeteri kadar keyfini çıkaramamaya neden olabiliyor.
4- Her dost, hayata atılmış derin ve güçlü bir çıpa
Araştırmaya katılanların yaşadıkları pişmanlıklardan biri de, ‘biten, sona eren dostluklar ve kaybedilen dostlar!’. Dostlukları kurmak zor, bitirmek kolay. Dostlarınızın sayısının artması ise, sosyal bağlarınızın güçlenip, çoğalması anlamına geliyor.
Dost çoksa, mutluluk çok
Çok sayıda ve farklı kesimlerden dostları olanlar, farklı duyguları daha çok ve sık yaşamak, farklı tatları, hazları daha çok elde etmek imkânına sahip oluyor. Dost sayısı arttıkça hayata ilişkin korkularınız, yalnızlığa, terk edilmeye ilişkin tereddüt ve endişelerimiz azalmaya başlıyor. Kısacası, ‘her dost, hayata atılmış derin ve güçlü bir çıpa’ fonksiyonu görüyor. Dostları, sevdikleri arkadaşları kaybetmek bir yana çoğaltmak çok önemli.
5- Mutluluğa giden yolu kendiniz bulacaksınız
Hasta ve yaşlı insanların bir başka pişmanlıkları da ‘Mutlulukları için yeteri kadar çaba göstermemeleri’ olmuş. Bu pişmanlığı yorumlamak kolay değil. Kolay değil, çünkü, mutluluğun şu ana kadar ortak, kabul gören bir tarifi yok. Herkesin farklı bir mutluluk anlayışı var. Prof Dr. Toksöz Karasu’ya göre mutluluğu, pekçoğumuz, ‘hiç olmadık yerlerde’ arıyor. Mal, mülk, para ve iktidar elde ederek içlerindeki çatışmayı çözmeye çalışıyor. Ama sonunda elde ettikleri şey tatminsizlik ve eksiklik hissinden başka bir şey olmuyor. Dahası, aradıkları ama kolayca dile getiremedikleri ‘şey’ ise, ellerinden sürekli kaçıp gidiyor.
Bu yolun bitişi aslında başlangıcı
Mutluluk arayışı çok karışık bir konu. Mutluluğa ulaşmak sadece istemek ve kendinize izin vermekle değil kendiniz olmakla, kendi fırınınızda pişip yanmakla ilgili bir şey. İsterseniz bu konuda da Dr. Karasu’yu dinleyelim: “Mutluluğa ve huzura giden yolun bir sonu ya da bitiş çizgisi yoktur. Yalnızca başlama noktası vardır. Şu anda bulunduğunuz nokta ise başlamak için en iyi yerdir”.
MUTLULUK FORMÜLÜ
PROF. DR. Toksöz Karasu, mutluluk ve huzura giden formülü, ‘başkalarını sevmek, çalışmayı sevmek, ait olmayı sevmek, kutsala inanmak, birliğe inanmak, dönüşüme inanmak’ olarak özetliyor. Dr. Karasu’nun tavsiyeleri şu cümlelerde gizli: “Mutluluğun kolay ve kestirme bir yolu yoktur. Yalnızca ona doğru giden yavaş ve çetin bir yol vardır. Bu yolun bir sonu ya da varış çizgisi de yoktur, yalnızca bir başlama noktası vardır. Keyfi, huzuru ararken başlayabileceğiniz tek bir nokta yoktur. Şu anda bulunduğunuz nokta başlamak için en ideal yerdir”. (Huzurlu Yaşama Sanatı/Boyner Yayınları/ Toksöz B. Karasu)
Paylaş