Paranormal bir detektif

Hiç kuşkusuz bir çok dedektif filmi seyretmişsinizdir.

Bu dedektif bildiğiniz dedektiflere benzemiyor. İnsanüstü özelliklere sahip bedeni de ruhu da.

Hellboy.

Dedektifimiz aslında ünlü bir çizgi romanın beyaz perdeye uyarlanması; ama hem çizgi romanı hem de filmi pek çok farklı özelliklere sahip. Serüvenlerini sinemadan önce takip edenler bilirler ki, Hellboy çizgi romanı pek çok kültürel malzemeden de beslenmektedir. Bu filme de yansımış durumda.

Kutsal Kitap’tan, özellikle Tevrat’tan bazı öykülere göndermelerde bulunuyor, iyilik, adalet, kaba güç gibi simgesel kavramların, hayal dünyasındaki bilinçaltı çukurlarındaki ahvalini bugüne getiriyor.

Nazi lideri Hitler’in çılgın fikirlerinden birine Rasputin’in işbirliği yapması ile başlayan macera sonuna kadar, doğaüstü olaylarla ilerliyor. Çizgi romanda olduğu gibi filmde de, yönetmen Guillermo del Toro, insanlık tarihinde fantastikle gerçek olanın nasıl birbiri içine geçtiğini gösteriyor.

Çizgi romanındaki kültürel malzemenin dikkat çekici olduğunu söylemiştik, film için özellikle belirtmekte fayda gördüğüm bir husus var. Alışık olduğumuz, macera-çizgi romandan uyarlama filmlerde pek önem verilmeyen, görüntülere, fotoğraflara Hellboy’da epey rastlıyoruz ve bu da onun diğer kahramanlar arasındaki farkını ortaya koymaya yetiyor. Ayrıca, kırmızı, kaslı, boynuzlu ve kuyruklu bir ucube için fazla entelektüel bir odası var, kitaplığı gene dikkat çeken hususlardan birisi.

Film içindeki koşuşturmanın arasında, karşılaştığımız küçük espriler ise uyarlamanın başarısını bize göstermekte.

Naziler, Rasputin, karabüyü, bilim. Hepsinin karışımı bir dünyanın içinde buluyor seyirci kendini.

Ayrıca Hellboy’u tanımayanlara veya beyaz perdede tanışacak olanlara söylemeliyim ki ödüllü çizgi romanın dilimizde de çevirileri mevcut ve üç macerası, devam filmi olursa ikinci ve üçüncüde neler olacağına dair ipuçları taşıyan cinsten.
Yazarın Tüm Yazıları