Yeniden birlikteler

Perşembe akşamı Sarıyer’deki Balıkçı Kahraman’da baş başa yemek yediler.
Zorunlu bir yemeğe gittiğim mekanda sohbet eder gibi gözüküp telefona indirdiğim ‘Exxen’ uygulamasından Fenerbahçe’nin Antwerp maçını da izliyordum.
Moraller bozuldu, alacığımız maçı verdik derken, Samyeli ve Bilgili’yi gördüm...
İki isim gayet samimi bir şekilde sohbet ediyordu.
Şimdi sormaya hakkınız var...
◊ “Arkadaşça görüşemezler mi?” diye.
E ama benim de şunu demeye hakkım var...
◊ “Arkadaşça olsa anlamaz mıyım?”
Hatta Defne Samyeli ve Serdar Bilgili mekandan ayrılırken onları görüntülemek isteyen magazinci arkadaşları gördüm.
Yani yakındır iki ismin görüntülerini görmemiz.
Belki magazine çıkmak istemiyorlar, belki bu sefer ilişkilerini gizli yaşamak istiyorlar, bilemem.
Ama bunu başarmaları günümüzde öyle zor ki...
Artık herkes gazeteci, herkes kameraman, herkes muhabir.
O yüzden bu çiftin kaçma şansları yok...

İrem Derici’ye her gün ‘retro’

Son dönemde her olumsuzluk, her teknik arıza, her aldatılma vakası bu ‘retro’lara bağlanıyor.
Doğrudur değildir bilmiyorum ama şundan eminim, Derici’nin üzerinde hep ‘retro’ var.
İrem Derici ile Cem Belevi kısa süre öncesine kadar sevgililermiş.
Belevi, Derici’yi aldatmış ve ilişki bitmiş.
Kısa süre içinde yaşanan şu olaylara bakar mısınız?
Aldatma haberini okuyunca bol ‘nedenli’ sorulara gitti aklım.
◊ Neden sürekli birileri birilerini aldatıyor?
◊ Neden “tamam bu sefer düzeleceğim” diyenler hızlıca eski hallerine dönüyor?
◊ Neden aldatan sonra pişman oluyor...
Bu üç maddeyi de Cem Belevi’ye sorabiliriz.
◊ Neden aldattın...
◊ Neden bu sefer farklı olacak deyip aksini yaptın...
◊ Ve, madem aldattın, neden pişman oldun?

İyi işler bu işler

Seramik töreni...
NG Kütahya Seramik, Antalya’daki NG Phaselis Bay Otel’de ‘Gülsüm Güral Seramik Tasarım Yarışması Ödülleri’ni verdi.
Dereceye giren seramiklerin dev baskılarının sergilendiği törendeydim.
Yarışmaya katılan eserlerin hepsini iç mimarlık öğrencileri tasarlamış...
E arkalarında seramik dünyasının en güçlü ismi ‘Güral’ ailesi olunca gençler döktürmüş resmen.
Tören biter bitmez Antalya’nın nabzını tutmak için oteli dolaştım.
Mayıs ayında gittiğimde otelde Ukraynalılar vardı. Şimdi de İngiliz ve Rus müşteriler var.
Geçenlerde Antalya’nın pandemi olumsuzluklarını aşmaya başladığı Hürriyet’in de manşetindeydi.
Yerinde gördüm ki çok doğru...
Para harcayan turistler halen Antalya’da. Bayılıyorlar Kemer’e, Belek’e, Kaş’a, Kalkan’a. O yüzden seramik yarışması da, otelin ‘kaliteli’ turistleri çekme stratejisi de iyi iş.

Must’ın daveti

Çarşamba akşamı Nişantaşı Must’ta ‘fevkalade’ bir davete katıldım. Mekanın kurucusu Ercan Gümüşkaya sektörde 25’inci yılını kutladı.
Çok davet insanı değilim ben. Katılmam hepsine. Ama Must’ı ve Ercan’ı hep başka yere koymuşumdur.
Baştan sona vizyon kokan bir mekan Must.
Başlangıcından tatlısına, her yemeğe aynı özeni gösteren bir şefleri var başlarında.
Kadir Şef her sene ufak eklemeler yapıyor menüye. Bu sene de aynısını yapmış.
O yemekleri davetlilere öyle şık bir masada, öyle güzel bir ortamda sundular ki...
Herkes büyük bir hayranlıkla ayrıldı mekandan.
Şimdi böyle başarılı insanlara gel de ‘nice 25’lerin olsun’ deme..

Ünlü kadın ünsüz erkek

Bensu Soral ile Hakan Baş’ın ilişkisi bir gidiyor bir geliyor, iki isim o ince çizgiyi ha geçti ha geçecek diyoruz her hafta...
Nihayet Hakan Baş da panik olmuş olacak ki, son açıklamasında ‘Bensu ne derse o olacak’ dedi...
E tabii öyle olacak.
Kuyruk böyle sıkışacak işte.
Zaten sıkışmadan düzelmiyor bazı erkekler.
Hele ki erkek ünsüz kadın ünlüyse bir süre sonra başlıyor çatışmalar o ilişkide.
Erkek diyor ki...
◊ Herkesin gözü kız arkadaşımın (eşimin) üstünde...
◊ Bensiz dışarıya falan çıkmaması lazım...
◊ Her davete katılmak zorundayım ama bir yanım da bundan hiç memnun değil...
◊ Neden benim sözlerim hiç ciddiye alınmıyor...
Kadın zaten bıkmış kendi çevresindekilerden, sektördeki isimlerden.
Sakin bir hayata, düzgün bir ilişkiye adım atmak istiyor.
Ama erkekler zamanla böyle ‘arızalar’ çıkartınca onun da tadı tuzu kaçıyor.
◊ Keşke ünü, ünsüzlüğü bir kenara bırakabilsek...
◊ Keşke beraber gülüp ağladığımız insanları işi gücüyle yargılamasak...
◊ Keşke ikili ilişkilerde ‘seninle-benimle’ dolu egosal tartışmalar yaşanmasa...
Zor ama değil mi, çok zor.

Sen zamanında

‘Sen zamanında’ ile başlayan cümlelere aldırış etmeyin.
◊ Sen buraya asıl gençken gelecektin...
◊ Ohooo sen bu caddeyi bir de 10 yıl önce görecektin...
◊ Sen benim zamanıma yetişmeliydin...
◊ Sen beni bir de bekarken görecektin...
İnanmayınız efendim bu tür şeylere.
Çok ciddiye almayınız.
Her devir kendi kahramanlarını, her mekan kendi zamanını yaratır.
İnsanın da mekanın da ‘şimdi’ olanı
makbuldür.