Paylaş
Yaptıkları her şey mübahtır onlara göre...
“Yanlış” diye bir şey olmaz kitaplarında...
Kanatsız melektir kendileri...
Ama görmesinler bir başkasının ufak bir hatasını, anında başlarlar atıp tutmaya.
Yargı dağıtırlar.
¡¡¡
En ahlaklı kendisidir böylesinin...
Hayatı boyunca “ahlaksızlık” diye tabir edilecek tek bir hatası olmamıştır!
Ama birinin istemeden yaptığı bir olayı duysun, etmediği hakareti bırakmaz.
¡¡¡
Kendisi ‘üst düzey’ bir insandır...
Bizleri ‘robot’ sanır.
Âşık olunmayacak, selam bile verilmeyecek kişileri vardır.
Kalıplara sığdırmıştır hayatını yani.
Bir duydu mu kendi doğrusuna ters olanları... Tüm cahilliği ile konuşmaya başlar.
¡¡¡
Ortamlarda her zaman “Kadının yanındayım” der.
Sözde en büyük savunucusudur şiddet gören kadınların.
Ama hazzetmediği biri erkek tarafından şiddete uğrarsa, hemen saf değiştirir.
Erkek tarafı oluverir.
“Bu işin altında başka bir şey var” der.
“Al şiddetin fotoğrafları” dersin...
“Yok yok o
kadının ruhsal problemleri vardı, o kendi kendini dövmüştür” falan der.
¡¡¡
Yanında çalışan yardımcısını dövüp sokağa atar...
Gittiği restoranda olay çıkarır...
Çalıştığı yerde prenses muamelesi görmek ister...
Altında çalışan herkese terör estirir...
Ama tüm Türkiye’nin arkasında olduğunu düşünür.
¡¡¡
Kibri onu mahvedecektir.
Ama o bunun farkında değildir.
¡¡¡
Kibir en büyük günahtır kardeşim.
Kibir sana ‘vurgun yedirtir’...
Kibir işini gücünü rast getirmez inan.
O yüzden, dur.
Yapma.
Vazgeç.
Bir kabak tadı hikâyesi: Ekşi Sözlük
Niye bıktık Ekşi Sözlük’çülerden?
Her önüne gelene istedikleri gibi hakaret ettikleri için...
Başarısından rahatsız oldukları bir isme kolayca iftira attıkları için...
Bel altı vurmayı ‘hobi’ edindikleri için...
Niye soğuduk Ekşi Sözlük’ten?
İtibarsızlaştırmanın bu kadar kolay olduğu bir platform olduğu için...
Seviyesizliğin dip noktası olduğu için...
Ekşi Sözlük deyince tadı kaçan bir kitle var.
Üstelik her geçen gün büyüyor bu kitle.
Tabii ki herkes fikirlerini özgürce ifade edecek.
Ama bir takma ismin altına saklanıp, klavye başından sağa sola hakaretler yağdırmak özgürlük değil ki.
Haydi çıkın karşısına o hakaret ettiğiniz isimlerin, yüzlerine söyleyin.
Olmaz değil mi?
Yapamazsınız.
Maalesef baştan sona çok kötü kokuyorsunuz!
Not: Platformu fikir paylaşımı, adaletli yorumlar, iyi niyetli yazılar için kullananları tenzih ediyorum.
İyilik İçin Sanat
İçinden geçtiğimiz can sıkıcı dönemden en olumsuz etkilenen sektörlerin başında geliyor sanat dünyası.
Onları desteklemek, yanlarında olduğumuzu göstermek çok kıymetli bu dönemde.
Tam da bunun için, İyilik İçin Sanat Derneği hayata geçirdiği yeni projeleriyle Step İstanbul’da yerini aldı.
Sanatçıların eserlerini sergileyen dernek, kâr amacı gütmüyor. Sergilerden elde edilen gelirin tamamı ile sanatçılar destekleniyor.
Sanat dolu bir toplum için kaynak yaratılıyor.
Siz iyi ki varsınız ‘iyilik için sanat’ diyenler.
Yorulmişke, olmuşke
Geçtiğimiz günlerde “devamke” ile ilgili bir yazı yazıp bunun ne kadar itici bir kelime olduğunu yazdım.
Oysa daha beterleri varmış, yeni öğrendim.
Gün sonunda “yorulmişke” diye paylaşım yapanlar...
Yaptığı bir iş sonrası “olmuşke”, “yapmişke” diyenler...
Tükenmişlik sendromu yaşayanların “tükenmişke” mesajları...
Aman tanrım!
Korkarım bazı arkadaşlarımla ilişkimi süresiz askıya alma nedenim, sonuna ‘ke’ getirilen kelimeler olacak.
Ne olabilir bir annenin günahı?
Ne hayaller kurarız ama kaderin bizim için planı hep başkadır.
Bize sunulanı kabulleniriz, bu sefer de başka bir engel çıkıverir önümüze.
İşte “Bir Annenin Günahı”, bu ikilemleri iliklerimize kadar hissettirecek bir dizi.
Bu akşam Kanal D ekranında başlayacak dizinin hikâyesi çok çarpıcı.
Özge Özberk ve Musa Uzunlar çok iyi bir ikili olmuş.
Senaryo, yardımcı oyuncular hepsi iyi isimler...
İlk yasak gününde, ekran başında olacağım...
Paylaş