Paylaş
Evlilik hazırlığı yaptığı kız arkadaşını darp eden Rubato grubunun solisti Özer Arkun bu yazın bol bol iş yapan isimlerindendi.
Neredeyse haftanın her günü Çeşme-Bodrum arası gidip geldi.
Sayısız konser verdi. Şiddet iddiasından sonra bu iş temposu olur şey değildi.
Ama oldu.
Mekanlar doldu, hatta maalesef onu izlemeye gelen kadınlar tarafından zaman zaman ayakta alkışlandı Özer Arkun.
Ücretinde indirim yaptığını düşünenlere hemen söyleyeyim bir kuruş bile indirim yapmadı.35-40 bin lira arasında bir ücret ile sahneye çıktı.
Şimdi ise 35 yıla kadar hapsi isteniyor Özer Arkun’un.Kız arkadaşını darp ederken fırlattığı bardak ise silah olarak kabul edildi.Fail aynı mahalleden olunca hemen kafalar kuma gömülüyor bizde.
Bir kadını yaralamaktan yargılanacak olan kişiye bu desteği verenler, sahnelerini açanlar, “o yapmaz, o vurmaz”, “eğer yaptıysa da vardır bir sebebi” diyenler, soruyorum size, şimdi içiniz rahat mı?
“Bize ne, biz kazandığımız paraya bakarız” diyorsanız eğer, eyvallah...
Pes pes pes
Metrobüstesiniz...
Ya da metro hatta otobüs, fark etmez. Bir anda yanınızdaki maskesini çıkarıp bağıra bağıra şarkı söylüyor.
Ne olur tepkiniz?
Ya da banka kuyruğundasınız.
Sıranızın gelmesini beklerken kuyruktakilerden biri, maskesiz bir şekilde başlıyor dans edip şarkı söylemeye.
Bu anlamsız hareketler TikTok adlı sosyal medya platformunda başlatılan yeni bir akıma ait.
Kalabalıkta olmak şart, bu akımı gerçekleştirmek için.
Tabii, maskesiz olmak da.
İlk izlediğim görüntüde, metrobüsteki delikanlı maskesini indirip hem herkesin sağlığını tehlikeye atıyor hem de kafa şişiriyor.
Ses desen yok, sempatiklik desen sıfır...
Elle tutulur hiçbir şeyi yok.
Ama ‘TIK’ı var...
Diğer görüntüde ise başrolde yine genç bir arkadaşımız var.
Yaşlıların bulunduğu bir kalabalığa giren bu kişi, hoplayıp zıplıyor arada da şarkı söylemeye çalışıyor.
Maskesi var ama kolunda!
Tıklanma uğruna bu sorumsuzluğu yapan, kural tanımayan, saygı bilmeyen bu gençlere dur demek gerekmiyor mu artık? Sadece bu ‘korona dansları” değil tabii onlarca benzer soytarılık var TikTok’ta.
Arabada sol ayağı kaldırıp video çekmek moda...
Yolda yürürken yabancıların elini tutmak, öpmek moda...
Yaşlılarımızla akıllarınca dalga geçmeye çalışmak moda... Yemek servisi yaparken türlü şebeklikler moda...
Hay modanız
batsın yahu!
Baklavanın moru olur mu?
Fotoğrafı görünce, “Mor baklava mı olur” deyip 45 yıllık baklavacı (bakın tatlıcı demiyorum) Nadir Güllü’yü aradım. Hemen konuya girdim. “Abi mor baklava olur mu?” dedim.
“Bir kere görüntüden kaybediyor mor baklava. Her şeyin bir usulü var. Bakın bunun yağı önemli, tuzu önemli, unu önemli. ‘Bir hammadde bulduk haydi baklava yapalım’ demekle olmaz bu işler” cevabını aldım.
Sebzelerden yapılan mor baklavayı şeker hastalarının yiyebileceği söyleniyor. Sordum “doğru mu” diye... İtiraz geldi Nadir Bey’den: “Şeker hastaları yiyebilir’ diyemeyiz çünkü bahsi geçen mor baklavada az da olsa şeker var. Bu proje ilk bize geldi, inceledik ama şeker hastalarına uygundur diyemedik.”
Ama Nadir Güllü şunu da söylemeden edemiyor:
“Bu çalışmaları yapan arkadaşlarımıza destek olmamız lazım. Bu zorlu süreçte ayakta kalmak için, işçi çıkartmamak için bir şeyler yapmak istiyorlar. Mutlaka doğru tarafları da var yaptıkları işlerin.”
Konuşma sonrası bende oluşan kanaat:
Baklavanın moru kırmızısı pembesi olmaz, olamaz, olmamalı...
Meğer ne zormuş
Meğer nasıl bağlıymışız. Ne kadar zormuş onsuz olmak.
Nasıl boşluğa düşürüyormuş insanı onu görememek... Telefonumdan bahsediyorum. Meslek nedeniyle ayrı bir bağım var telefonumla tabii ama bu kadarını ben bile beklemiyordum.
Geçtiğimiz hafta sonu ufak bir kaza sonucu telefonum kırıldı.
Ekran paramparça...
Telefon açık ama asla dokunamıyorum. O geceyi bir şekilde atlattım.Ama sonraki gün adeta bir işkenceydi.
Sıkı bir Apple Watch ve AirPods (kulaklık) kullanıcısıyım. İlk kez ne işe yaradıklarını bu kadar net anladım bu aksesuvarların.
Önce arayan herkese saatten cevap vermeyi keşfettim. Sonra baktım bu olacak gibi değil, konuştuklarımı herkes duyuyor, hemen kulaklığa geçtim ve gelen aramalara saatle cevap verdim. Kulaklık sayesinde ise uzun uzun konuştum. Tam bu kusursuz sisteme alışıyordum ki, yeni bir telefon alarak eski düzenime döndüm. Ama günlerdir tekrar tekrar söylüyorum, ne zormuş telefonsuzluk.
Paylaş