Paylaş
Kimi görsem, 15 Ocak diyor. Kim beni arasa, “15 Ocak’ta ne oluyor” diye soruyor.
Cuma akşamı birkaç kaynağımla telefonda konuştum.
Ne zaman açılıyoruz, ne zaman normale dönüyoruz, ne zaman karşılıklı kahve içebiliyoruz dedim.
İKİNCİ YENİ NORMAL 15 OCAK
Eğer her şey planlandığı gibi giderse (ki gidecek gibi görünüyor) 15 Ocak’ta ikinci yeni normalimiz başlıyor.
Haziran ayı başında girdiğimiz döneme yeni normal demiş ve eski hayatımıza kısmen de olsa dönmüştük.
İşte ayın 15’inde de aynısı olacak.
Restoran ve kafeler saat sınırlamasıyla tekrardan açılacak. Yani gece yarılarına kadar oturma ilk aşamada yok.
Kapasite sorununa gelince.
Yüzde 50 kapasite ile müşteri kabul etme düzeni pek başarılı olmadı.
Büyük bir dertti o kontrolü sağlamak.
O yüzden bu sefer kapasite sınırlamasından çok HES koduyla önlemlerin alınması gündemde. Yani içeriye alınacak kişinin önce HES kodu ile kontrolü yapılacak.
2 haftalık deneme süresi sonrasında yani ocak sonunda, saat sınırlaması kalkacak.
Restoran ve kafelerin ruhsatlarındaki saate göre çalışmalarına izin verilecek.
Eğer büyük bir yol kazası olmazsa şubat ayının başında hepimiz kafemizde restoranımızda eskisi gibi oturup keyif yapabileceğiz.
Peki bar ve kulüpler ne olacak?
Onlar için maalesef iyi haber yok.
İnsan kalabalığının çok fazla olduğu, temasın kontrolsüzce yaşandığı bar ve kulüpler ne ocak ne şubat ayında açılacak.
Onlar için yaz başına kadar beklenecek.
Evet üzücü...
Evet çok can sıkıcı...
Ama söz konusu sağlık...
Eller kollar bağlı...
Bir garip festival
İstanbul Büyükşehir Belediyesi 17 Aralık’ta başlayan ve bugün sona erecek bir festival düzenledi. Online yapılan İstanbul Gençlik ve Eğlence Festivali’nin tanıtımında;
‘YouTube’un en çok sevilen yayıncıları festival coşkusunu tüm Türkiye’ye yaşatacak’ yazıyordu.
Kim bu ‘en çok sevilen’ isimler diye baktım;
Umut Yıldız, Elraenn, Kıvanç ve Burak, Emir Yargın...
Saymadığım herkes tarafından bilinen isimler de var elbette. Ama az.
Bu saydığım isimlere gelince... Pardon ama, hiçbirini tanımıyorum desem? Dedim herhalde takipçi sayılarını baz alarak bu isimleri çağırdılar.
Hayır. Öyle değilmiş.
Aralarında 20 bin takipçisi olan var.
Takipçi değilse mevzu, herhalde bazı isimler sınırlarımızı aşıp dünyada ses getirmişlerdir dedim.
Yok o da değil.
Daha geçen sene bu işe başlayan ama halen kendi de tam olarak ne yaptığını bilmeyenler var.
Böyle zamanlarda festival gibi etkinliklere tabii ki ihtiyacımız var.
Müzik...
Sinema...
Konferans...
Her türlüsüne varım.
Ama madem ‘Türkiye’nin en büyük çevrimiçi etkinliği’ denilerek bir işe girişiliyor, çok daha kaliteli isimlerle yola çıkılamaz mıydı?
Hep sonradan mı geliyor bizim aklımız başımıza.
Kaktüs’ün havası çok başka
Cihangir’de Kaktüs adında bir mahalle kafesi var.
Ayakta duruyor halen.
Paket sipariş yapıyor, gel-al ile müdavimlerine, yoldan geçenlere hizmet ediyor.
Ayakta da dursun zaten.
Çünkü ‘Kaktüs’ denen yer, işletmecisi Tahir Bey’in de katkısıyla çok gidilesi bir yer olmuştu kısa sürede.
Rahat, kasıntı insanlardan uzak, Türk edebiyatının önemli isimlerinin oturup kahvelerini içtiği, oyuncuların boy gösterdiği, fiyatlarıyla da gayet uygun ender bir mekandı.
O leziz menülerini evlere götürüyorlar ama tekrar müşterilerini ağırlayacakları günü sabırsızlıkla bekliyorlar.
Kavuşmaya ne kaldı şunun şurasında.
Görürseniz durmayın
Yasağı delecek ya illa... Alıyor eline bir market poşeti içine koyuyor iki mandalina bir domates.
Çıkıyor sokağa.
Polis çevirirse “marketten” geliyorum diyor.
Evden açılmamış bir ilaç alıyor.
Eczane poşetinin içine bırakıyor.
Biri ceza yazacak olursa ‘eczaneden geliyorum’ diyor.
Yasak olmasa televizyon karşısından kalkmayacak asla.
Eğer görürseniz, eğer olur da tanıdığınız biri böbürlenerek anlatırsa bu yaptıklarını size. Durmayın şikayet edin.
Paylaş