Paylaş
Film çekilecek mi?
Yoksa engel mi olacaklar?
Başrolde Serenay Sarıkaya mı oynayacak?
Yoksa Fahriye Evcen mi?
Ya da “Bergen rolü ilk bana geldi” diyen Tuğba Özay’da mı kalacak top derken, nihayet karar verildi.
Ve Bergen rolünü Demet Evgar kaptı.
Eğer bir aksilik çıkmazsa, yakında çekimler başlayacak.
◊ Demet Evgar bu uzun süren bilmecenin en güzel tarafı oldu.
◊ Film şehir efsanesine dönünce, daha çekimler başlamadan merak uyandırmayı başardı.
◊ “Bergen’in filmini çekmenize izin vermem” diyen bazı isimler sayesinde şimdi herkesin aklında filmi çıktığı ilk gün izlemek var.
Yani bir kriz ancak böyle fırsata çevrilebilirdi...
Bak sen laf edene!
Nasıl ki “Survivor” deyince akla güzel anlar gelse de, maalesef kötü tarafları da çıkmıyor hafızalardan. Mesela Semih Öztürk...
“Bugüne kadar yarışanlar arasında en itici kim?” diye sorsalar, sanırım listenin başında onun ismi olur.
İşte o Semih Öztürk, geçen gün kendisi gibi “Survivor”la ünlenen Serkay Tütüncü’yü hedef aldı, hakaret etmeye çalıştı kendince. “Uğursuz” dedi.
“Gevşek” dedi.
“Sen kimsin” falan dedi Serkay’a.
Sözlerinin nedenini de Serkay Tütüncü’nün “Survivor”ı beğenmemesi olarak gösterdi.
Serkay yoluna oyuncu olarak devam ediyor. Daha yolun çok başında. Hatta iyi oyuncu falan denebilecek düzeyde bile değil.
Kabul.
Ama Semih Öztürk...
Sormazlar mı adama “Peki sen ne yaptın” diye?
Antipatiklikte zirvede olan Semih kendini öyle bir ele verdi ki bu sözleriyle...
◊ “Ben Serkay’ı kıskanıyorum...”
◊ “Bu adam benden daha ünlü oldu...”
◊ “E eli yüzü de düzgün çocuğun...”
◊ “Sokakta beni tanımazlar ama Serkay’ın üzerine atlıyorlar...”
Gibi sözler ağzından çıkmadı ama çıkmış kadar oldu.
Sen ki Semih...
Birini eleştirmeden önce ayna karşısına geçmesi gereken isimlerin başında geliyorsun.
Sen ki...
Birine hakaret etsen, insanlar sırf hakaret eden sensin diye bağrına basarlar o ismi.
Sen ki...
Türk gençlerinin umudusun. “Semih bile ekrana çıkıyorsa biz neden çıkmayalım” diye kamçılayan insansın gençlerimizi.
O yüzden bırak insanlara sallamayı, derin bir nefes al ve çekil köşene...
Ne şahane bir işbirliği
Tokyo’da düzenlenecek 2020 Olimpik ve Paralimpik Oyunları’na az bir zaman kaldı.
Ülkemizi orada temsil edecek sporcular için Vakko, şahane kıyafetler tasarlamış.
Dün Kelebek’te yer alan haberi okurken milli duygularım kabardı. Aylardır süren çalışmalara bir de Les Benjamins markasıyla tanınan Bünyamin Aydın desteği gelmiş. Kıyafetler için sıra dışı logolar yapmış Aydın.
Sporcuların bu kıyafetleri olimpiyatlarda çok konuşulur.
Hatta olimpiyat sonrası bu kıyafetleri sokakta giyenleri görürseniz...
Les Benjamins’in tasarladığı logolara tişörtlerde falan rastlarsanız hiç şaşırmayın.
Değerini bilememişiz ‘buz’!
Yaz gelince adettendir, önce Çeşme’nin, Bodrum’un fiyatları konuşulur.
Adet bozulmadı. Bir süredir tatil bölgelerindeki fiyatları konuşuyoruz.
Aslında isteyen istediği fiyat politikasını uygulayabilir, bunun önünde bir engel yok. Her fiyatın bir müşterisi var. Alan memnun, satan memnun yani. Benim kafamda bir üst limit vardır hep.
Eğer bir ürün o limiti geçerse ‘haberdir’ bana göre.
Konuşulup tartışılmalıdır.
Mesela bir tas tarhananın 85 TL oluşu. Neyse...
Bodrum’da bu sene açılan Lucca’nın menüsüne takıldı kafam. Öyle çok uçuk şeyler değil belki ama üç ürün dikkatimi çekti:
◊ Buzda badem.
◊ Buzda salatalık dilimleri.
◊ Buzlu yeşil çay.
Bunların her birinin fiyatı 60 TL.
Yani buzlu badem ve buzda salatalık isterseniz 120 TL, yanına bir de yeşil çay içerseniz 180 TL ödüyorsunuz.
Anlamadığım şu?
Keramet hangisinde?
Buzda mı?
Yahu salatalık dediğinin kilosunu 4-5 liraya alırsın, tuzlayıp yersin.
Aradaki 55 liralık fark nereden geliyor?
Badem çok ucuz bir kuruyemiş değil ama yine bir kâsesi 60 TL etmez.
Hele ki yeşil çay için asla 60 TL ödenmez!
İddia ediyorum
◊ 15 TL’lik lahmacun, 115 TL’lik lahmacundan...
◊ Bedava girilen plajdaki anne patatesi, harcama limitiyle girilen plajdaki soslu patateslerden...
◊ 3 liralık çay, 60 liralık yeşil çaydan...
◊ 10 liralık tarhana, 85 liralık tarhanadan...
Çok ama çok daha lezzetlidir.
Paylaş