Korona hanutçuları

Para kazanma hırsıyla hem kendimizin hem de çevremizdekilerin sağlığını hiçe sayıyoruz.
Üstelik bazılarımız bunu yaparken gizlenmeye gerek bile duymuyor.
Geçtiğimiz hafta çarşamba günüydü.
Saatler gece yarısını geçeli baya bir vakit olmuş, biz dört arkadaş evlere dağılmak üzere, Nevizade civarlarından Taksim Meydanı’na doğru yürüyorduk.
Maskelerimiz takılı birbirimizin ne dediğini zar zor anlarken önümüzü biri kesti...
‘Rock müzik var, pop var, arabesk var’ gibi cümleleri hızlıca söylemeye başladı.
Normal saatlerde Taksim Meydanı ve çevresinde görmeye alışık olduğumuz, yoldan geçenleri restoran ve barlara davet eden kişiler vardır.
Anlaştıkları mekanlara müşteri götürüp, o müşteriler üzerlerinden para kazanırlar.
Ama bu sefer işler farklı.
Gecenin bir yarısı...
Mekanlarda müzik çalınması yasak.
Ama önümüzü kesen o ‘sempatik’ kişi, ısrarla müzik türüne göre mekanları saymaya devam ediyor.
Saat çok geç olduğu için ben evimin yolunu tuttum. Ama aramızdan iki kişi “merak ediyorum” dedi ve takıldı ‘korona hanutçu’sunun arkasına. Detayları ertesi gün dinledim.
Gittikleri yer, Taksim’in işlek sokaklarından birinde bulunan bir rock bar.
İçerisi tıklım tıklım.
Hem saat kuralı hem maske mesafe kuralı ayaklar altına alınmış.

Eğlence 06.00’ya kadar devam ediyor

Mekanın dağılışı, güneşin doğuşu olarak belirlenmiş.
İnanılır gibi değil.
Büyük çoğunluğumuz işi bu kadar sıkı tutarken, kalabalığa girmemeye, oturduğumuz yerlerden erken kalkmaya çalışırken İstanbul’un göbeğinde neler oluyormuş.
Olan bitenden Beyoğlu Belediyesi’nin haberinin olmaması pek mümkün gelmiyor bana.
Her gün denetimler yapan, sahada çok sıkı çalışan belediyede belli ki gece olunca işler biraz değişiyor.
Çünkü bu mekanlar öyle ara sokaklarda kaybolan merdiven altı işletmeler değil.
Girişi çıkışı göz önünde olan yerler.
Yani kimse içeride olan biteni gizlemeye çalışmıyor.
Kimsenin yasaktan, cezadan ya da bir baskından korktuğu falan yok.
Beyoğlu’nda bazı mekanlar istedikleri gibi hareket ederken, Bebek, Arnavutköy, Kuruçeşme gibi yerlerde işletmeler müziğin kapanma saatini 10 dakika geçirseler çok ciddi cezalarla karşı karşıya kalıyorlar.
Pes.

Bu insanlarla aynı havayı soluyoruz

Feryal ve Kemal Gülman’ın oğulları Aslan Gülman son günlerde adını duyurmaya başlayan bir isim. Örnek hayatıyla falan değil, tümüyle olumsuz davranışlarıyla adından söz ettiriyor.
Son olarak İzmir depreminin ertesi günü ailesinin Bebek’teki yalısında düzenlediği ‘Cadılar Bayramı’ partisiyle geldi gündeme.
Korona falan dinlemiyorsunuz anladık ama sizin düzenlediğiniz partiden bir gün önce İzmir’de deprem oldu.
Yaklaşık 300 kişinin katıldığı partiyi polis basınca, partici tayfa sağa sola kaçışmaya başladı.
Gazeteci arkadaşlar da doğal olarak partiye katılanlara ‘İzmir’de deprem oldu haberiniz var mı’ diye sordu... Cevap ne oldu biliyor musunuz...
Anlamsız bir sırıtma...
Sadece sırıttı kameralara partiden çıkan isimler. Canlar kaybettik be vicdansızlar...
Halen güzel bir haber gelsin, enkaz altından vatandaşlarımız sağ salim çıksın diye dua ediyoruz be utanmazlar!
Ufacık çocukların çaresizliğine ağladık tüm hafta sonu be terbiyesizler!
‘Cahil çocuklar işte, yapmışlardır bir hata’ demeyin. Emin olun o partiye katılanların çoğu, yurtdışında üniversite bitirmiş, yüksek lisanslarını yapmış, birkaç yabancı dil bilen kişilerdir.
Eğitimle değil insanlıkla alakası var bu işin.
Eğitimliler ama vicdanlarında bir sorun var bu insanların.

Parıltı için koşacağım

İstanbul Maratonu bu yıl 7-8 Kasım tarihlerinde sanal olarak koşulacak.
İstediğiniz parkuru seçip, evinizden sanal yarışa katılabileceksiniz.
Baktım işin içinde ihtiyacı olanlara destek olmak var, ‘Ben de varım’ dedim. Türkiye’nin görme engelli çocuk derneği olan Parıltı Derneği adına gönüllü koşucu oldum.
Telefonuma yükleyeceğim bir uygulamayla yarışacağım. Attığım her adım görme engelli çocukların hayatında bir parıltı olacak. Destek olmak için illa koşmanıza gerek yok. Sosyal medyanızda gezerken, bağış isteklerine denk geleceksinizdir.
Tek yapmanız gereken o bağış sayfalarına tıklamak.