Kime meydan okuyorsunuz?

“Saat 24.00’te müziği kapatacağız ama kulaklıklarımızı takıp eğlenmeye devam edeceğiz” diyorlar.

Meydan okuyorlar anlayacağınız. “Müziğimizi kısamazsınız” diyorlar.

“Biz bir şekilde yolunu buluruz” diyorlar.

Ama şunu anlamıyorlar:

◊ Bu karar sizin, benim, hepimizin sağlığı için alındı.

◊ Bu karar eylül ayından sonrasını rahat geçirmek için uygulanıyor.

Yaz bitiminde artık rahat edelim diye, ‘aman sabahlar olmasın’lı geceleri bir süre daha erteleyeceğiz. Bu kadar basit.

Peki IF yetkilileri;

◊ Siz şimdi müthiş bir iş yaptığınızı sanıyorsunuz değil mi?

◊ “Yaratıcılık akıyor bizden” diye hava atıyorsunuz.

◊ “Bakın nasıl da çözüm bulduk” diyorsunuz.

◊ Yüzlerce insanı bir araya getirmenin yol açacağı tehlikeleri zerre önemsemiyorsunuz.

Ayrıca kulaklıkla bir kulüpte müzik dinleme işi çok demode. Yanındakiyle sohbet edemedikten sonra, şarkıya beraber eşlik edip bağıramadıktan sonra evimde otururum daha iyi.

Gündeme gelme çabası

Yonca Evcimik, Savaş Özbey’in “O mu, Bu mu?” köşesine konuk olmuş, “Zengin ama çirkin doğmak mı, fakir ama güzel doğmak mı?” sorusuna “Fakir ama güzel doğmak” yanıtını vermiş.

“Neden?” diye sorunca da “Güzelliği bir şekilde paraya döndürebiliyorsun” demiş.

Nasıl klişe bir cevap. Nasıl da ‘ben tribünlere oynuyorum’ havası veren bir cevap.

Belli ki “Bu cevap, beni 2-3 gün gündemde tutar” diye düşünmüş Evcimik.

Karşıyım bu işe ben. Güzellik nasıl paraya dönüşüyor Yonca Hanım? Zorunda mı bir kadın bununla uğraşmaya? Güzelliğini kullanmaya...

Bu soruya verilecek en güzel cevap; “Ne aşırı para ne aşırı güzellik, dozunda para dozunda güzellik” olmalıydı...

Setten çok karakola gidiyor

Ayşegül Çınar diye bir vaka var başımızda bir süredir. Bu oyuncu arkadaşımız önce arabasında uyuşturucu bulundurduğu için gözaltına alındı. Savunmasını “erkek arkadaşım koydu uyuşturucuyu arabama” diye yaptı.

Tam kendisi de, yaşanan bu olay da unutulacakken; geçen gece bir olay daha patlattı Ayşegül Çınar.

Arabasına uyuşturucu koyduğunu iddia ettiği eski sevgilisiyle bir restorana gidip ortalığı birbirine katmışlar.

Kavga etmişler ama öyle böyle değil... Eski sevgili almış eline bıçağı ve sağa sola saldırmış.

12 kişi sırf bu ikisinin kavgası yüzünden yaralanmış.

Bir oyuncu düşünün; işi dışında başka her konuda gündeme geliyor.

Bir oyuncu düşünün; setten çok karakolu ziyaret ediyor.

Bir oyuncu düşünün; set çalışanından çok polis memuru görüyor.

Dolunay ödem aşı kısır yapıyor

Aşı kısır yapıyor diyenlerle bir şekilde baş etmeyi öğrendik. Öyle diyoruz, böyle diyoruz, kanıt üstüne kanıt sunuyoruz, bir şekilde dinletiyoruz kendimizi. Ama başka bir konu var ki; bunu savunana diyecek tek bir cümle bulamıyoruz.

“Dolunay ödem yapıyor” diye bir efsane dolanıyor ortalıkta.

Hangi masada otursam, karşımdaki “Şiştim, çünkü dün dolunay vardı” diyor.

Hangi WhatsApp grubunu okusam, “Sabah aynada kendimi tanıyamadım, çünkü dün dolunay vardı” yazıyor.

Yedikleri içtikleri hiç önemli değil yani. Kilonun nedeni ‘dolunay’.

Arkadaşlar; belki hayal kırıklığına uğrayacaksınız ama kesin bir bilgi var elimde. Aşı kısır, dolunay ise ödem yapmıyor. NET.

Nasıl başladı nasıl bitti

Hani kağıt toplayan bir çocuk vardı. Cansever’in “Son Ütücü” şarkısını söylerken videosunu çekmişlerdi. Adı Hazar olan o çocuğu bulmuşlar.

Cansever ulaşmış Hazar’a. “Gel” demiş, “Madem şarkımı söyledin bir de birlikte söyleyelim”. Klip de çekmişler. O caaanım ses daha ne kadar kötü kullanılabilirdi... O “bizden olan Hazar” daha ne kadar kötü bir tarza sokulabilirdi bilmiyorum.

Bu benim için son zamanların en büyük “nasıl başladı, nasıl bitti” olayıdır.

Son haftanın ‘en’leri

◊ En kendine yazık edeni: Funda Arar

◊ En tatil yaramış dedirteni: Hande Erçel

◊ En “kilo al artık” diye psikolojik şiddete uğrayanı: Berrak Tüzünataç

◊ En hızlısından sempatiklik ve neşe saçanı: Selen Görgüzel Alkan

◊ En güzel haberi vereni: Şimal

◊ En girişimcisi: Fahriye Evcen

◊ En yalandan dostluğu: Mehmet Ali Erbil- Seda Sayan