Paylaş
O dönem Özcan Deniz’i eleştirip, “Bari sen yapma çocuğun arada kalıyor” dediler. Ben de dedim.
Güvenlik kamerası görüntülerinde Feyza Hanım’ın saldırısına uğradığını gördük Deniz’in...
“Sanki bir kışkırtma var, Özcan Deniz bilerek kameralara mı oynuyor” diye eleştirilmişti.
Ben de benzer şeyler yazdım.
Ama bir dakika!
Ama pardon!
Son olaylardan sonra iyice kafam karıştı.
Feyza Aktan, oğlu Kuzey’i kimseye haber vermeden Antalya’ya götürmüş.
Tatile falan değil, taşınmışlar.
Üstelik Kuzey’in doğum gününden 1 hafta önce...
Üstelik ortak velayet sahibi olan babasına haber vermeden.
Yani Özcan Deniz doğum gününde oğlunu göremiyor, doğum gününü geçtim, hakkı olan günlerde de göremeyecek artık.
Eski eşi “Gel Antalya’ya gör” diyormuş ama bu bana resmen bir ‘bezdirme operasyonu’ gibi geldi.
Adam oğlunu otel odasında mı görecek?
Ufacık çocuğun kurulu düzenini bozmak, apar topar taşınmak, onu babadan ayırmak ne demek?
Feyza Aktan “Ben kimseyi kaçırmadım” diyor ama bunun Türkçemizde başka bir karşılığı yok gibi...
Yani siz, Feyza Hanım...
*Açıkça intikam alıyorsunuz.
* İçinizden ‘ohhh olsun’ çekiyorsunuz.
* ‘Görme oğlunu da biraz sürün’ diyorsunuz.
AMA!
Oğlunuzu hiç düşünmüyorsunuz.
Psikolojisini, kurulu düzenini bozmanın ona vereceği zararı önemsemiyorsunuz.
Sanırım siz varsa yoksa ‘intikamınızın’ peşindesiniz.
Hasan Can Kaya nasıl biri...
Hasan Can Kaya ile bayram röportajım salı günü Kelebek’te yayımlandı.
Geçen hafta o röportaj için bir araya geldiğimizde uzunca vakit geçirdik Hasan Can’la...
Merak edenler için birkaç maddede Hasan Can’ı anlatayım size...
* Göründüğü gibi biri Hasan Can Kaya...
* Kafasının içinde hainlikler falan dolaşmıyor yani.
* Başkasının kanatlarıyla uçmayı sevmediği de çok kesin.
* Yarın öbür gün “Bu ne ego Hasan” başlıkları falan görürseniz hiç inanmayın mesela.
* Hayvanları çok seviyor. Kedi ve köpeği var ama sorarsanız yüzde yüz kedi insanı.
* Yapma diyeni yapan bir tip ya da kafasına koyduğunu yapan biri de diyebiliriz.
* Çalışanlarıyla, menajeri ve danışmanlarıyla aile olmuş artık.
* Patron havası falan sıfıra yakın.
Kıvanç’ın sevgisi
‘Sevmek yetmiyor bazen’ ile başlayan cümleleri hep olumsuzluk üzerine kurarız.
Yetmiyormuş işte ‘kaç, kaç, kaç’ der uzayıp gideriz.
‘Daha ne yapayım? Elimden bir şey gelmez’ deyip kabulleniriz.
Aklımıza ‘sevmek yetmiyorsa başka türlü severim o zaman’ demek gelmez.
Ama Kıvanç Tatlıtuğ dengeleri bozdu.
Bir ‘mücadele aşısı’ yaptı bazılarımıza.
Eşi Başak Dizer hakkında öyle güzel sözler söyledi ki...
Dillere destan olmuş aşkların anlatıldığı Türk filmleri repliği gibi geldi kulağıma.
“Başak’ı her gün bambaşka türlü sevmeyi öğrendim. Çünkü sevmek yetmedi... Onun gözlerindeki mutluluğu hissettiğim an karnım doyuyor. Onun seçimlerini desteklemek en önemlisi” dedi Kıvanç.
İkisi, acıda da mutlulukta da tek beden olmayı başarmış.
Benim ‘eskilerde kaldı’ dediğim, ‘son kaleyi dedelerimiz savunuyor’ diye düşündüğüm sevgiyi meğerse onlar inşa etmiş.
‘Önce ben değil eşim’ diyenler azaldı derken meğer onlar gözümüzün önündeymiş.
Demek ki çok sevmek yetmediği zaman kaçmak değil, bambaşka sevmeye çalışmak lazımmış.
Seçimlere saygı duymak
Kıvanç demiş ya, “en önemlisi seçimlere saygı duymak” diye...
En zoru da o...
Birbirlerinin seçimlerine saygı duyup da yarı yolda kalanları pek görmedim ben.
Yalnız mı kalmak istiyor?
Bırak kalsın.
3-5 gün telefonlara mı bakmayacak?
Bırak bakmasın.
Sen dışarıda eğlenmek istiyorken o evde sessizce oturacak mı?
Otursun yahu.
Sen film izleyeceksin o kitap okuyacak mesela?
E ne var bunda?
Bu isteklere...
* Beni aldatıyor...
* Başkasıyla flörtleşiyor...
* Beni istemiyor...
* Beni hiç dinlemiyor diye bakmadığınızda karşınızdakinin seçimlerine saygı duymuş oluyorsunuz.
Paylaş