Paylaş
“Denizleri seviyorsan, dalgaları da seveceksin.
Sevilmek istiyorsan, önce sevmeyi bileceksin.. (X)
Ben, bu güzel sözün şifrelerini çözmeye çalışırken, .
Boğaz Köprüsü’nün üstünden geçerken aşağıya bakıyorum.
Denizi görüyorum mavi mi mavi..
Çıldırmış gibi yağan yağmur, yukarıdan saldırıyor o güzel maviliğe..
Aşık olacak kadar güzel aşağısı..
Beşiktaş aşıklarının toplanacağı yere yaklaşıyorum. İnönü’ye yani..
“Bu yağmur da nereden çıktı” diyorum. .
Sanki, gökyüzü delindi de aşağıya hortumla su sıkıyorlar..
Kaldırımda, “tümen tümen” statlarına yürüyen Beşiktaş aşıkları!
Onlar ki hem aşıktırlar hem vefalı hem de cefalı..!!
Bense, arabada kendi kendime konuşuyorum..
Yollar nehir olmuş akıyor gibi.
İnönü’ye girdiğimde ise “Denizi görüyorum”!
Stat “deniz” olmuş.. Yok, doğru cümle şu: Deniz İnönü’ye gelmiş!
Hani şairin “Gemliğe geldiğinde / Denizi göreceksin, Sakın şaşırma” dediği gibi..
“İnönü’ye geldiğinde
Denizi göreceksin
Sakın şaşırma..!!” diyeceğim..
“Tamam” diyorum içimden. “Denizleri seviyoruz da İnönü’de değil yani..”
Denizi seviyorum, dalgaları seviyorum, adam gibi de severim ben de!
Amanın bu stadın hali ne!?
Bilsem kayıkla gelirdik..!! Deniz şortumu da giyerdim vallahi..
“Sen kal, biz gidelim Fernandes” pankartıyla birlikte İnönü’de davul önderliğinde şov başlıyor. Siyah elbiseler giymiş gençler sahaya bir bir çıkıyor..
Kendimi 19 Mayıs gösterilerindeymişim gibi hissediyordum.
Süper Final’e yakışan bir şov hazırlanmış ama saha müsait değil!
Çocuklardan 3’ü içi su dolu turşucuk olan çimlerde kayarak popolarının üstüne düşüyorlar!
Gençlerin çimlerle değişik bir şekilde buluşması bu! Hoop, çimlerin üstüne..
Gençlerin çimlerle buluşma anında “Şak” ya da “Küt” diye ses çıkarmadığına eminim.
Gürültüden duyamıyorum ama muhtemelen “Floşşş” diye bir sestir..
Arazimiz sulak da ondandır hani!
Piste çakılan bir uçak gibi çimlerle buluşuyor gençler.
Ne yapayım, elimde değil gülüyorum bu duruma..
Ama canları yanmıyordur eminim. Neden yanmıyordur?
Çünkü, çimlerin üstü hava yastığı misali su yastığı olmuş..
“Kalenin arkasına kum serseler plaj olur mu, yazın gelip yüzebilir miyiz?” düşüncesi geliyor aklıma. “Amaan, neler de düşünüyorum” diyerek gülümsüyorum..
İşte bu noktada anlıyorum ki saha “arızası” var..
Ve hakem heyeti sahanın çeşitli yerlerinde “top zıplıyor mu?” diye kontrol yapıyor.
Topu çimlerin üstüne atıyor eski Galatasaraylı Hakem Bey!
O da ne, “Şap” diye yapışıyor top!.
Nereye, çimlere tabi..
Meşin yuvarlak, sanki mıknatıs çekmiş gibi, düştüğü yerde kıpırdamıyor.
Ve anons geliyor “Maç ertelendi” diye.
Arkasından “Federasyon tarihi belirleyecek” deniyor..
Federasyonun “F”sini duyan seyirci bir anda “Yeter Yıldırım Demirören” diye bağırıyor..
Bu durum beni bir kez daha güldürüyor..
İçimden “Sanki yağmuru Yıldırım Demirören yağdırdı..” diyorum!
Bulutların içinde Yıldırım Demirören var, eline hortumu almış, aşağıya tonlarca su sıkıyor, maç ertelensin diye.. Öyle mi..!!?
Unutmayın, beğenseniz de beğenmesiniz de bir dönem Beşiktaş’ın başkanıdır o!
Saygı duyacaksınız.. Şimdi ki Başkan’a da, eskilerine de..
(Mesela, yıllar yıllar sonra Serdar Bilgili’yi statta görüyorum, ne güzel..!!)
Sonra, başımı bulutlara çeviriyorum, derin derin bakıyorum.
“Sahi, bu yağmurun zamanlaması neydi böyle ya..!!”
dedikten sonra yağmurun kesildiğini görüyorum.
Maç iptal oldu yağmur dindi!
Ortaya çıkan durum böyle..
Ve, yaşadığımız her olaya ve değerlere duyarlı olan Beşiktaşlıların Kutlu Doğum Haftası nedeniyle o güzel insan Hz.Muhammed için açtığı pankartı anımsıyorum:
Biz seni görmeden sevdik Resulullah!
İşte bu yüzden Beşiktaşlılar “Hayatı seyretmezler”, olayları yaşarlar!
Çünkü, özgür bireyler korkmazlar, hayata müdahil olurlar..
Neyse anam babam, OC’nin damarlarında adrenalin dolaşmadı bu gece..
E, o zaman “Entelektüel faaliyete” devam limanda.
En Kalbi Muhabbetlerimle..
Ben Can; Orhan CAN..!!
(X)
“Denizleri seviyorsan, dalgaları da seveceksin.
Sevilmek istiyorsan, önce sevmeyi bileceksin..
Uçmayı seviyorsan, düşmeyi de bileceksin..
Korkarak yaşıyorsan, yalnızca hayatı seyredersin..”
F.Nietzsche
Paylaş