Paylaş
“Yola çıktıklarını yolda bulduklarınla değiştirirsen;
hem yolunu kaybedersin hem dostunu..”
“Derin” söz diye ben buna derim doğrusu..
Beşiktaş, hem Carvalhal hem de Tayfur’dan vazgeçmeyerek iyi bir iş yaptı.
Ve ilk kez taraftar “Beşiktaş’ın çocuğu Carlos Carvalhal” diye bağırıyor.
Bu olayın meali şu:
Evet, o artık “Misafir” hoca değil, Beşiktaş’ın “ÖZ” çocuğu ve gerçek hocası.
Ligin ilk maçında Beşiktaş yenildi ve “Eskişehir’de tren kazası oldu” demiştim.
Bu gece trenin raydan çıkacağını hiç sanmıyorum.
İnönü’de oldukça boşluk var. 3 günde bir maç oynanırsa tablo da bu olur elbet!
Maç başladığında Beyaz Kelebekler Vadisi’nde büyük bir tezahürat da başlıyor..
Başlama vuruşuyla benim de kalbimde hep “kıbraşma” olur.
Beşiktaş deniz tarafındaki kalede başladı.
Düdükle birlikte deniz tarafından yoğun bir sis dalgası İnönü’nün üstüne yayılıyor.
Yeni Açık’a doğru ilerliyor..
Hayırlara vesile olsun, bir gece önce de “Karayip Korsanları” filmini izledim..
Deniz tarafından gelip çöktükçe çöküyor vallahi..
Anadolu Ajansı’ndan gazeteci arkadaşım Ercan Doğan “Bu maç yarım kalır” diyor.
Olabilir vallah, dakikalar ilerledikçe yoğun sis “tümen tümen” geliyor.
Neyse ki azaldı şu sıra.
Beşiktaş, üst üste 2 pozisyonda gole saçın bir teli kadar yaklaştı. Olmadı!
Sis, yine geri geldi derken Fernandes’in şutu kaleyi sıyırdı geçti..
İnönü’den de bir “Ah” sesi çıkıyor tabii, topluca..!!
Bir “AH” sesi daha sarıyor her yanı.
Bu defa Ekrem’in kafası direkten döndü. Bu son “AH” sesi onun için.
Sis iyice bastırdı bu ara, içinden sanki Karayip Korsanları çıkacak gibi..
İlk yarının son dakikalarında Beşiktaşlıların çıkardığı “Ahg” sesleri o kadar çok oldu ki..
Biraz da size orta hakemden bahsedeyim.
Beni bazen sinirden, bazen de gerçekten komik olduğu için güldürdü.
“Peki neden?” diyeceksiniz. Ben de size şundan diyeceğim:
Sadece 2 pozisyonu yazayım size.
Kendisine 2- 3 metre uzaklıkta bir futbolcu öyle bir biçildi ki “devam” dedi.
4. hakem uyardı maçı durdurdu. (Burada sinirden güldüm)
Diğeri ise şu: İlk yarı Beşiktaş’a sağ taraftan atak yapan Eskişehirspor, taç çizgisinin hemen yanından faul atışı kazandı. Eskişehirli futbolcu atış için hazırlanırken
Hakem Bey’ciğim düğünü öttürerek sahanın orasından faul atışının yapılacağı yere koşarak gelmeye başladı.
İşte ben, tam bu anda “Tamam” dedim “Kenarda birilerine kızdı fırça atacak, uyarı yapacak”
Hakem Bey’ciğim geldi geldi (koşarak ama ha) faul atışının yerini 1 karış geri çektirdi.
Yanlış okumadınız “BİR” karış. Vallahi billahi “1” karış..
Bunu görünce de ben, yüreğimin en ince yerinden bir kahkaha patlattım.
Havadaki keskin soğuk parmaklarımızı üşütürken futbol adına ısınmak istiyoruz.
Bu arada bir “AHG!” sesi daha yükseldi İnönü’den.. Almeida’nın şutunu çıkardı kaleci.
Bu “ahg” sesi onun için diyecekken “GOOLL” sesi fışkırdı İnönü’den. Sivok attı 1-0 oldu.
Golden sonra Beşiktaş yine çok geriye yaslandı.
“Yapmayın anam babam bunu, kalbim var benim..!!” diyorum.
Karşı şaka yapıp “Herkesin kalbi var anam babam” demeyin bana..!!
Bu arada sis, bir gidiyor bir geliyor. “Bu maç yarım kalır” diyen Ercan espriyi patlatıyor “Abi” diyor, “Futbolcular çok koşarsa sis dağılır..” Hep beraber gülüyoruz!
Pozisyon olmadığı sıralarda Ercan soğuktan ellerini sürekli olarak cebine sokuyor.
Pozisyon anında bir anda ellerini cebinden çıkartıyor.
Gol olmayınca da “Boşuna çıkartmışım ellerimi” diyerek geceyi renklendiriyor.
Bu arada, İnönü öyle bir “Ahg” çekti ki.. Edu ve Almeida ikilisinin atağı içindi bu.
“Ahg” sesinden de anlayacağınız gibi sonu malum şekilde biten bir ataktı.
Edu öyle bir pası kesemedi ki kesin içinden “Ayağımıııı…!!” demiştir. Kendi ayağı için ha!
İnönü’de o kadar “Ahg” sesi vardı ki bu gece, ama 2 de GOLL sesi vardı..
Mustafa Pektemek attı. 2-0 oldu.. Edu aradan çok güzel top attı Necip’e, Necip Mustafa’yı kaçırdı. Kaleciyi de çalımlayan Mustafa çaprazdan golü attı..
Maç 5 dakika uzadı, son anda Eskişehirli futbolcunun şutunu Cenk resmen “çataldan” çıkardı.
Son düdük çalınca da ben hidroliği geri basan vinç gibi rahatlıyorum..
İyi oynamayan Beşiktaş 3 puanı aldı.
Ancak önemli olan da denizcilerin “En kötü olduğun anlarda bile rüzgarı kendine çevirebilirsen eğer hayatın önüne geçersin her zaman” sözüdür..
Aslında ben size bu gece, “Futbol ve Edebiyatın” nasıl birbirine benzediğini bir kez daha yazacaktım.. “Çünkü Futbol, Edebiyat gibidir.” diyecektim.
“Kötü şairler., iyi şairleri ve antrenörleri” yazacaktım. Maç bitti sürem kalmadı.
Onu da sonra anlatırım.
Ama şunu söylemeliyim; Carvalhal iyi şair olma yolundadır.
Bakın, "iyi" demiyorum, "iyi şair olma yolundadır" diyorum.
Artık Carvalhal'in kaderi, Beşiktaş'ın çocuğu olmaktır.
OC bu gece de sessizce kaçar diyeyim.
En Kalbi Muhabbetlerimle..
Ben Can; Orhan Can..
Kötü şairler ile antrenörler arasındaki ilişkiyi bir kez daha okumak istiyorsanız aşağıdaki linki tıklarsınız..
Paylaş