Paylaş
Çözüm sürecinde Türkiye'de kurulan "Akil İnsanlar" heyetinden bir gurup akademisyen ve gazeteci, İrlanda'da süren 35 yıllık iç savaşın nasıl başarıyla sonuçlandığını, konunun uzmanlarından, resmi yetkililerden dinliyoruz.
Öykünün geçmişi çok uzun yıllara dayanıyor. İrlanda adası 1921 yılına kadar tek bir ülke halindeydi. O tarihe kadar bu ülke İngiliz egemenliği altındaydı. O tarihte, İrlandalılar bağımsızlıklarını ilan edip özgürlüklerini kazanmak istediler.
Birleşik Krallık yani İngiltere, bu talepi görünce, İrlanda'yı ikiye böldü. Bu bölünmenin ana itici gerekçesi, mezhep farklılığıydı. İrlanda'nın büyük çoğunluğu Katolik'ti. İngiltere ise Protestan'dı. Yüzlerce yıllık İngiliz egemenliğinin etkisiyle İrlanda'lıların bir bölümü de Protestan olmuştu.
Kuzey İrlanda, diye ayrılan bölümün nüfusunun önemli bir çoğunluğu Protestan'dı. Güney İrlanda, ya da bölünmenin gerçekleşmesinden sonra İrlanda Cumhuriyeti adını alan bölümde ise Katolikler çoğunluktaydı.
Böylece İrlanda ikiye bölündü. Bir bölümü yani Katoliklerin etkin olduğu bölümü bağımsızlaşırken, daha az bir nüfusun yaşadığı Kuzey İrlanda, Protestan egemenliği altına girdi ve İngiltere'nin yönetiminde kaldı.
Bu nedenle, Protestan İngiliz egemenliği altında kalan Kuzey İrlandalı Katolikler kendilerini baskı altında hissettiler. Devlet imkanlarından ayrı tutuldular. Kuzey İrlanda, bu çelişmelerin sonucu olarak, Katoliklerle Protestanlar arasında bir çatışma alanı haline dönüştü. Protestanlar, Kuzey'de iktidardaydılar ve İngiltere'den destek alıyorlardı.
Bu gerilim, Kuzey İrlanda'da önce barışçı yöntemlerle sürerken,1969 yılında İRA(İrlanda Kurtuluş Ordusu)'nın İngiliz egemenliğine ve İngiliz işbirlikçisi Belfast yönetimine karşı silahlı eylemlere girişmesiyle, ülke şiddet sarmalı içine yuvarlandı. 1969-1994 arasında 3600'den fazla insan bu çatışmalar, bombalamalar, işkenceler yoluyla yaşamını yitirdi.
Kanlı Pazar
Çatışmalar, asıl olarak İngiliz Ordusu'nun Kuzey İrlanda'ya doğrudan müdahale etmesiyle tırmandı. 30 Ocak 1972'de Kuzey İrlanda'nın Derry kentinde sivil gösteriye İngiliz Ordusu ateş açtı. 13 sivil yaşamını yitirdi 14 kişi yaralandı. Kanlı Pazar olarak tarihe geçen bu olayın ardından meydana gelen olaylarda aynı yıl 496 kişi yaşamını yitirdi.
Çatışmalara çözüm üretmek amacıyla taraflar arasında yıllar içinde değişik düzeylerde görüşmeler sürdürüldü. Bu görüşmelerin çoğunluğunun gizli olduğu da şimdi anlaşılıyor.
Bütün bu görüşmelerin sonunda, zaman zaman kesintiye uğramasına, inişler çıkışlar yaşanmasına rağmen taraflar "Hayırlı Cuma" adını verdikleri bir anlaşmayla kalıcı bir noktaya ulaştıklarını hissettiler.
10 Nisan 1998 tarihli anlaşmaya bütün taraflar katıldılar. Taraflar bu anlaşmayı Kuzey İrlanda'da ve İrlanda Cumhuriyeti'nde onaya sundular. Kuzey İrlandalılar yüzde 71.2 ile, İrlanda Cumhuriyeti ise yüzde 94.39'la destek verdiler.
İRA silahlarını gömüyor
Tabii kalıcı silahsızlanmaya ulaşmak için 9 yıl geçti. 2007 yılına gelindiğinde İRA silahlarını gömdü. Katolikler, Kuzey İrlanda'da daha çok kendi kimlikleriyle yaşamaya, hak ve hukuklarını korumaya daha yakın bir hale geldiler.
Bu gezimizde sürecin taraflarını dinliyoruz. İrlanda Cumhuriyeti ve Kuzey İrlanda'da konunun uzmanları, yetkililer, hangi zorlukları aştıklarını, hala hangi zorlukları aşmaya çalıştıklarını anlatıyorlar.
Türkiye İrlanda
Türkiye ile karşılaştırıldığında çok farklı tarafları olduğu gibi benzer tarafları da olduğunu görebiliyoruz. Gezi boyunca bunu test etme imkanımız olacak.
İlk gözlemlerim: İrlanda'daki sorunun kaynağını mezhep farklılığından meydana gelen çelişmeler oluşturuyor. Protestan İngiltere, Kuzey İrlanda'daki Protestanlar üzerinden hegemonyasını sürdürmeye çalışıyor. Katolikler, daha bağımsızlıkçı bir tutum alırken, Portestanlar kendilerini İngilizlere yakın hatta bazen İngiliz olarak hissediyorlar. Bu nedenle mezhepler temelinde İngiltere'ye yakınlık ve uzaklık oluşuyor.
Türkiye'deki mesele ise mezhep temelli değil etnik temelli.
Benzerlik ne diye bakarsak, her ikisinde de çatışmanın temeli kimlik krizi. Muhalif taraflar kimlikleri nedeniyle dışlandıklarını ve baskı gördüklerini söylüyorlar. İnkar ve asimile edildiklerini düşünüyorlar.
Her iki tarafta da sonunda muhaliflerin bir kesimi silaha başvuruyor ve konu silahlı bir mesele haline dönüşüyor.
Bu nedenle her iki tarafta da çözüm, hak hukuk sorunu olmasımın ötesinde, sorunun sillahtan arınması olarak önem kazanıyor.
Biz şimdi İrlandalıların konuyu nasıl silahtan arındırdıklarının öyküsünü dinliyoruz. Hangi güçlükleri nasıl aştıklarını öğrenmeye çalışıyoruz.
Öğrendiklerimizi paylaşacağız ve kendi ülkemizdeki çözüm açısından dersler çıkarmaya çalışacağız.
Paylaş