Paylaş
Samuel Huntington'un "medeniyetler çatışması" tezi, gerçeğe mi dönüşüyor? "Avrupa"("Batı") değerleriyle, "İslami"("Batı-dışı") değerler; karşılıklı bir çatışma ve gerginlik içine mi giriyor? Huntington; önümüzdeki dönemde, en temel ve çözümü en zor toplumsal çatışmanın, kültürel değerler üzerinden yaşanacağı öngörüsünde bulunmuştu.
Paris'in merkezinde Charlie Hebdo'ya karşı girişilen vahşi saldırı, bu tezlerin yeniden hatırlanmasını, beraberinde getirdi.
ÇATIŞMACI EĞİLİM
Türkiye'de ve İslam dünyasının neredeyse tümünde, Batı'ya karşı tepki; uzun zamandan beri hiç olmadığı kadar, tırmanışta. Her türlü kötülüğün Batı'dan geldiğini, her türlü şeytanlığın Avrupa ve ABD'den kaynaklandığını düşünen bir eğilim, zaten hep vardı. Bu eğilim, şimdi, yeni bir enerji ve yeni bir biçimle, tekrar sahnede... Geçmişte sol örgütlerden tanıdığımız önyargılı ve toptancı yaklaşımların; şimdi, bazı "İslamcı" kesimlerin komplo teorileriyle devam ettiğini görüyoruz. Sağlıksız bir içe kapanmacılık kışkırtılıyor, Batı'nın demokratik ve evrensel değerlerini toptan reddetme boyutuna yaklaşan bir "akıldışılık yolculuğu" göze çarpıyor.
İÇ MESELE, DIŞ MESELE
Şurası bir gerçek: Charlie Hebdo'ya saldıranlar, Fransız vatandaşları. Bir yönüyle baktığımız zaman, bu, Avrupa'nın bir iç meselesi. Bu olaydan yola çıkarak, "büyük medeniyet çatışması teorileri" kurmak, anlamsız da sayılabilir.
Ancak, bu vahşi saldırıyı düzenleyenler, bunu bir "İslami tepki" olarak yaptıklarını düşünüyorlar. Derginin, kendi dini inançlarına hakaret ettiğini söyleyerek, bir cezalandırmaya başvurduklarını öne sürüyorlar.
Hebdo saldırganlarını mazur görebilen, onları haklı görebilen bir psikolojik düzlemin, "İslami camia" içinde varolduğunu fark etmek zor değil. Türkiye'de de bu psikoloji var, İslam coğrafyasının değişik kesimlerinde de... Batı'nın kültürel, sosyal ve evrensel değer yargılarıyla da sorunu olan bir "toplumsal dalga" ile karşı karşıyayız. O nedenle, bir "medeniyet çatışması"ndan söz etmek de, mümkün.
HAKLILIK, HAKSIZLIK
Batı'nın, eleştirilmeyi gerektiren, o kadar çok eylemi var ki...
İslam ülkelerindeki otoriter rejimleri destekleyen, Arap dünyasında gelişen "islami siyasallaşma"yı düşman gören bir zihniyet; Batı'da, tavan yapmış durumda.
Gerginlik Türkiye'nin içinde tırmanırken; Türkiye ile Batı arasında da, benzer bir tırmanış öne çıkıyor: Türkiye ile AB arasında, bir "karşılıklı suçlama" diyalektiği gelişiyor, gerçeklikten uzaklaşılıyor.
DEĞİŞİK SESLER
Bunlar yaşanırken; Batı'nın içinden, daha değişik ve eleştirel sesler çıktığına, sürpriz yaklaşımların oluştuğuna da tanık oluyoruz. İçinden terörist üreten rejimler, toplumlar; bunun asıl nedenini öncelikle kendi içlerinde aramak zorundadırlar.
Tabii, Ortadoğu coğrafyasında neden oldukları büyük yıkım ve parçalanmanın da, bu fotoğrafın önemli bir parçası olduğunu anlamaları gerekiyor.
İSLAM DÜNYASI AÇISINDAN...
Batı'nın günahları, İslam dünyasının kendi iç sorunlarını ortadan kaldırmıyor. İslam dünyası; farklılıklarını, birçok yerde, rahatlıkla çatışmaya dönüştürebiliyor. İslam dünyasının önemli bir kesiminde, kadınlar, hala ağır bir baskı altında. İslam dünyasının büyük kısmı, "eleştiriye açık bir kültür"den, hala çok uzak.
Batı'nın emperyalist politikaları; Doğu'ya, çok acı çektirdi. Çektirmeye de devam ediyor. Ancak, bu gerçeklerin hiçbiri, İslam dünyasının kendi zaaflarını görmezden gelmesine bahane olmamalı.
Bir medeniyetler çatışmasından söz edemesek bile, bir zihniyet karmaşasından söz edebiliriz. Hem Batı, hem İslam dünyası, kendi içinde değer çatışması ve arayış yaşıyor. Belki de, bu iç çatışmalar, iki medeniyet arasındaki gerilimden daha yoğun.
Günümüz dünyasında, ağırlıklı olarak Batı tarafından teorize edilen değerler var. Bunlar, aslında, hem Batı'nın hem Doğu'nun değerleri... Binlerce yıllık insanlık birikimiyle elde edilmiş değerleri yok sayarak, yeni bir uygarlık kurmak mümkün değil....
Paylaş