Paylaş
Önceki gün "TBMM Kadına Yönelik Şiddeti Araştırma Komisyonu"nun davetlisi olarak Ankara'daydım. Gazeteci meslektaşım Belma Akçura ve Profesör Dr. Çiler Dursun'un da davetli olduğu oturum ilginç tartışmaları da beraberinde getirdi.
Başkanlığını AK Parti milletvekili Alev Dedegil'in yaptığı Komisyon, konuyla ilgili tarafları dinliyor ve bu arada komisyon üyeleri de düşüncelerini dile getiriyorlar, sorular soruyorlar.
Oturumun ilginç polemiklerinden birisini AK Parti Nevşehir milletvekili Murat Göktürk'le yaşadık. Kadınların Meclis'te devlet kurumlarında ve medyada belli bir temsil oranına ulaşmasını demokrasi, özgürlükler açısından hayati önemde olduğunu söylememle birlikte tartışma başladı.
Özetle söylediklerim şunlardı: Medya sahiplerinin tamamı erkeklerden oluşuyor. Genel Yayın yönetmenlerinin ise yüzde 90'ı erkek. Gazete künyelerindeki isimlerin yüzde 19'u kadın yüzde 81'i erkek. Künyedeki isimler değişse bile bu oran hiç değişmiyor.
Bu tablonun ışığında, yapılan bir araştırmaya göre; Kadın, basında en sık şekilde "şiddet" ve "taciz" haberleriyle yer alıyor. Kadına yönelik şiddet, kadın odaklı haberlerin yüzde 40'ını oluşturuyor. İş dünyasıyla ilgili kadın haberleri yüzde 22, siyasette ise bu oran yüzde 11. Kadın odaklı haberlerin yüzde 30'unu ise olumsuz haberler kaplıyor.
Medyada kadın, genellikle şu 10 başlık altında tanımlanıyor: 1.Şiddete maruz kalan kadın 2. Zavallı korunmaya muhtaç kadın 3.Cinsel obje olarak kadın 4.İyi eş 5. İyi anne 6. Kötü eş 7. Kötü anne 8. Yuva yıkan ahlaksız kadın 9. Tüketen kadın 10. Tükettiren kadın.
Bu sonuca bakınca, medyanın toplumda kadına yönelik şiddet eğilimini büyük ölçüde tahrik eden bir rol oynadığı anlaşılıyor. Bu nedenle, siyasetin, medya kuruluşlarının ve tabii medya mensuplarının da yapması gerekenler bulunuyor.
Alınacak ilk önlem kadınların temsiliyle ilgili. Kadınlar başta Meclis olmak üzere, toplumun değişik kurumlarında belli bir oranda temsil edilmedikleri sürece bu konulara bir çözüm üretmek mümkün görünmüyor.
Bu nedenle, kadınların ilk hedef olarak Meclis dahil, yönetim kademelerinde en azından yüzde 30'luk bir temsil oranına ulaşmasını sağlamamız gerekiyor. Bunun için öncelikle kadınlar olmak üzere, demokrasi isteyen, eşitlik isteyen insanların harekete geçmesi, bu alanda bir mücadele yürütmeleri gerekiyor.
RTÜK 9 Erkekten oluşuyor
2006 yılında Başbakan Tayyip Erdoğan imzasıyla yayınlanan ve "Kadına Şiddet Genelgesi" olarak anılan belgede, çok ayrıntılı bir şekilde pozitif ayrımcılık dile getiriliyor. "Medya ve Şiddet" başlıklı bölümün 9.maddesinin "a" fıkrasında şu talimat yer alıyor: "Ülkemizde medyada karar mekanizmalarında cinsiyetçiliğin ortadan kaldırılması ve eşitliğin sağlanması..."
Böyle bir talimat yayınlayan devletin medyayı denetlemek ve düzen vermek amacıyla oluşturduğu Radyo Televizyon Üst Kurulu'nun 9 üyesinin tamamının erkeklerden oluşması garip bir çelişme olarak önümüzde duruyor. Tabii bu kurumun, erkek egemen zihniyetle yaptığı denetimler tartışmalara neden oluyor.
Erkek tepkisi
Bu söylenenlerle, AK Partili kadınlar dahil Komisyonda çoğunluğu oluşturan kadınların tamamı hemfikirdi. İtiraz ,her zamanki gibi erkeklerden geldi. AK Parti milletvekili Murat Göktürk itirazlarını şu noktalarda topladı: Bu konuyu mücadele diyerek ele almak yanlıştır. Çatışmacı bir anlayışı yansıtır. İkincisi ve daha önemlisi kadınlar buralara tayinle ve oranlarla değil, bileklerinin hakkıyla gelmeli, bu mevkileri haketmeli.
İşte tartışma burada koptu. Komisyon üyelerinden Profesör Dr. Binnaz Toprak, Göktürk'ü cevapladı: Mücadele mutlaka çatışma anlamına gelmez. Ancak, kadınların temsiliyle ilgili bir mücadeleye ihtiyaç duyulduğu çok açık.
En az erkekler kadar
En önemlisi, "hak etmek" şeklindeki küçümseyici yaklaşım. Erkeklerle eşit yasal haklara sahip olan kadınlar, toplumun yarısını oluşturuyor. Kadını eve kapatıp, çocuk baktırıp, hizmetçi gibi algılanması bir erkek egemen kültür ve alışkanlık. Bu anlayışın işte tam da bu nedenle mücadele ile değişmesi gerekiyor.
Kadınların da, en az erkekler kadar değişik yönetici kademelerinde yer almayı hak ettikleri bir gerçek. Kimi alanlarda önemli bir kadın temsili de var. Akademik dünyada kadınların temsil oranları yüzde 40'larda.
Komisyonun çok yararlı ve önemli bir işlev yerine getirdiği ortada. Sonunda ortaya çıkacak raporun da çok değerli sonuçlar çıkaracağını şimdiden söyleyebilirim. Türkiye'nin kadın-erkek eşitliği üzerine altına imza attığı, uymayı taahhüt ettiği pek çok uluslararası sözleşme uygulanmayı bekliyor. Elbette bunu denetlemek de Meclis'in görevi...
Kadının Meclis'teki temsil oranının yükselmesi sanırım pek çok engeli devirececek.(Yararlanmak için kaynak: Kadın Odaklı Habercilik, Haz.Sevda Alankuş, Bia, IPS İletişim Vakfı Yayınları, İst. Ekim 2007)
Paylaş