Paylaş
Sahneye iki güzel kadın çıktı. Birisinin üzerindeki elbise kırmızı beyazdı; diğerinin kırmızı, yeşil, sarı. El ele tutuşmuşlardı. Salondan büyük alkış aldılar. Türk-Kürt kardeşliğini simgeleyen bu iki giysiden; kırmızı beyazı sunan manken Songül, Arap'tı. Yeşil kırmızı sarı'yı sunan Rita ise, Süryani'ydi. Mankenler, birbiri peşisıra geçiyordu. Toplantıyı düzenleyenler, "Şu Suriyeli Arap, şu Diyarbakırlı Keldani, şu Kobanili, şu Ezidi, şu Süryani, şu Kürt, şu Türk, şu engelli, şu hamile..." diye, geçenleri gösteriyorlardı.
Kadınlar, 8 Mart günü, Mardin'de ilginç bir defile yaptılar. “Dinlerin, dillerin ve kültürlerin beşiği Mardin” başlıklı defile, renkli bir gösteri özelliği taşıyordu. Mezopotamya’da yaşayan 1068 kadının, emeğinin, ürününün değerlendirildiği projenin adı: “Dicle ile Fırat’ın Aşkı: Mezopotamya.” ydı. Defileyi "Alternatif Üretim ve İstihdam Derneği" çevresinde örgütlenen kadınlar yaratmışlardı.
Derneğin Başkanı Gülbahar Örmek, geçen dönem Diyarbakır Sur Belediyesi Başkan Yardımcısı'ydı. Dönemin Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş tutuklandığında, ona vekalet ettiğinde gencecik, bir kadındı. Diyarbakırlılar, başkan koltuğunda gördükleri genç kadına, alışmakta zorluk çekmişlerdi.
Gülbahar, "örgüte eleman temin etmek" gerekçesiyle yargılanmış, cezası 5 yıl denetimli olarak ertelenmiş ve bu nedenle, bu dönem aday olamamıştı. Beni bir defile için aradığında önce şaşırdım, sonra ilgimi çekti.
Mankenliğini de kendileri yaptılar
Yöredeki kadınlar, kendi ürettikleri yerel giysileri bir defile ile tanıtmak istiyorlardı. Mankenliğini de kendileri yapacaklardı. Hiç bir maddi gücü olmayan, böylesine büyük bir etkinlik, nasıl hayata geçirilebilecekti?
Kadınlar başardılar. 8 Mart akşamı, Mardin'de, ilginç ve etkileyici bir defileye tanıklık ettim. Birbirinden güzel yöresel elbiseler, profesyonel mankenlerle yarışacak düzeyde bir performans gösteren yörenin kadınları tarafından sergilendi.
Elbiseler, bölgelere göre sunuldu. Mardin, Diyarbakır, Şanlıurfa, Adıyaman, Şırnak, Patnos, Batman giysileriyle kadınlar sahneye çıktılar.
350 yıllık Süryani "tepelik"i
Son olarak, "kadına şiddet"i eleştirmek amacıyla, "gözleri morartılmış" bir manken, beyaz elbisesiyle sahnedeydi. Eteklerine de, öldürülen kadınların fotoğrafları iliştirilmişti.
Defilenin sunuculuğunu yapan Ayfer Karacan, edebiyat öğretmeni. Ankara'lı. Bölgeyi ve insanlarını sevdiği için, bu defileye katkıda bulunmak için, koşarak gelmiş. Şimdi Kürtçe öğrenmeye başlamış. Bir Süryani, ona atalarından kalma, büyük bir kıymeti olan 350 yıllık bir tepelik'i, takması için vermiş. Böylesine değerli bir başlığın, kendisine emanet edilmesinden, çok etkilenmiş.
Karacan, "Önce kadınlar doğar, sonra güneş doğar" diye başladı sözlerine. Dicle ile Fırat'ın aşkına gönderme yapan şair Mehmet Özer'in şiirlerinden dörtlükler okudu. Son bölümde gecenin en etkileyici giysisi olan beyaz gelinlikli manken çıkarken şu dizeleri aktardı: "Beyaz gelinliğiyle Mezopotamya..."
Geceye en çok emeği geçenlerden biri de, 2009 seçimlerinde Ardahan'da BDP'nin desteklediği milletvekili adayı olan ve KADEP'te Şerafettin Elçi'nin Genel Başkan Yardımcılığını yapan Yüksel Avşar'dı. Bu defileye, zorlukları yenerek nasıl hazırlandıklarını anlattı.
Domlar ya da Romanlar
Programın ilk bölümünde, yörenin antik halklarından, Domlar sahneye çıktılar. Diyarbakır'da yaşayan ve Roman olduğu söylenen "Dom" gençlerinin gösterisi etkileyiciydi.
Salonda, değişik diller konuşan farklı kimlikler vardı. Ortak dil Türkçe'ydi. Bu nedenle, program, asıl olarak, Türkçe sunuldu.
Geceye, yörenin değişik Kürt partilerinin üst düzey temsilcileri de(PAK, Partiye Kürdistan Genel Başkanı Mustafa Özçelik, HAK-PAR eski Genel Başkanı Bayram Bozyel, HDP milletvekili Altan Tan, KADEP Genel Başkanı Roj Civan) katıldı. Ancak, kimse özel bir siyasi mesaj vermedi.
Sakarya'dan, Ordu'dan, Antalya'dan da, kadınlar gelmişti. Sakarya'dan üç kadın; kendi ürettikleri patik, yazma, yün yelek gibi ürünleri satıp, onun parasıyla defileye katılabilmişti.
95 yaşındaki Nasra teyze
"Mardin'e gidip de Nasra Teyze'ye uğramadan olmaz" denildi. 95 yaşındaki yöresel ressam, Süryani, Nasra Simmeshindi; hasta yatağındaydı. Yüksek tavanlı odasının her yanı, bezler üzerine yaptığı resimlerle süslenmişti. Yöredeki kiliselerin resimlerinin çoğunu da, onun yaptığını anlattılar.
Biz, bezler üzerine yaptığı ilginç resimleri izlerken; o, doğup büyüdüğü evin, köşesinde, halsiz bir şekilde yatıyordu. Bir tarihi geçmişi simgeleyen Nasra Teyze, kimbilir, nelere tanıklık etmişti?
Mardin, değişik kültürlere ev sahipliği yapmaya devam ediyordu.
Paylaş