Paylaş
- Tam kitaba kendinizi kaptırmış sürükleniyorsunuz Fırat’ın kenarındaki köyle Londra arasında. Derken bir sürü iddia çıkıyor kitapla ilgili. Onları okuyunca etkileniyor, kitapla aranıza ister istemez bir “mesafe” örüyorsunuz.
Tekrar kitabın dünyasına girmek için özel bir çaba sarf ediyorsunuz.
- Önce “kapakla ilgili konuşmalar”dan başlayayım.
Bence kapak kitabı asla anlatmıyor.
Hatta kitabın adı “İskender” bile olmamalıydı. Çünkü roman ikizlerin, yani Pembe ve Cemile’nin hikayesi üzerinden ilerliyor. Sonra geçmişe, geleceğe doğru dallanıp budaklanıyor. Ve İskender karakteri ikiz kız kardeşlere göre gayet geri planda.
- Kapak başarılı mı değil mi? Deri montlu fotoğrafı koysalardı belki daha iç açıcı olabilirdi.
Ama sonuç değişmiyor işte. Bu kapak kitabı pek anlatmıyor. Zaten kitaba dalınca kapağı filan da önemsemiyorsun.
- Peki Fikir Mahsulleri Ofisi adlı blog tarafından ortaya atılan “intihal” iddiası?
İddia şu: Zadie Smith’in “İnci Gibi Dişler” adlı romanına “şablon” olarak benziyormuş Şafak’ın romanı.
Blogun örneklerle ortaya koyduğu benzerlikler dikkat çekici ve gayet güzel toparlamışlar. Alıp Smith’in kitabını da okumak lazım, ona göre karar vermeli.
Ama Smith’in kitabını yazan çevirmenin filan ortaya atılıp polemiğe katılması “yahu sen bir dur” dedirten türden.
- Ve nihayet gelelim kitabın kendisine... Vatan yazarı Buket Aşçı’nın da dediği gibi maalesef sıra en son kitabın kendisine geliyor. Kurgusu, olay örgüsü, karakterler, ilginç finali en son konuşuluyor.
O yüzden diyorum ya, Elif Şafak kitabı okurken medyayla ilişkinizi de kesmeniz gerekiyor.
Yoksa cidden yoruluyorsunuz.
PEKİ SONUÇ?
- Sonuç olarak ben kitabı bir “ikizler öyküsü” olarak okudum ve beğendim.
Göçmen sorunları, kültür çatışmaları, şu bu; beni çok ilgilendirmedi. Sondaki sürprizini de sevdim.
Gerçi itiraf ediyorum, sürprizi çaktıktan sonra bazı sayfaları atlayarak okudum! Ama herhalde o kadar sabırsızlık her okurda olur.
NOT: Şafak’ın diğer kitaplarına göre bir “kıyas” yapamam, bu kitap daha iyiydi ya da kötüydü diye. Çünkü “İskender” okuduğum ilk Elif Şafak romanıydı.
Mevzular arası trekking
- ÖNDER TURACI’NIN ZİNCİRLEME ŞİDDETİ
Futbolcu Önder Turacı’nın dövdüğü bir kadın daha ortaya çıkmış: Eski nişanlısı.
Kendisinin konuşması gayet iyi hoş da, dayağın gerekçesini sanki biraz övüyor gibi.
Bakınız şöyle diyor Turacı’nın eski nişanlısı:
“Benim yaşadığım şiddet tamamen kıskançlıkla alakalı”.
Yani diyor ki alt metinde bir yerlerde eski nişanlı:
“Beni kıskandığı için dövdü, naber?”
- “TEOMAN BUNALIMDA DEĞİL!”
Teoman’ın yıllardır menajerliğini yapan Funda Sanlıman, Medyatava’ya bir mektup yollamış.
Elbette Teoman’ın müziği bırakma mevzusuyla ilgili. Özellikle mektubun son satırları çok güzeldi, aktarmak isterim:
“Teoman bunalımda değil, hayatında ilk kez bunalımından çıkmayı deniyor. Başaracaktır. Her son bir başlangıçtır”.
- NEZ’İN DALLAS FANTEZİSİ
Nez, fi tarihinde (doksanlar oluyor) Cem Uzan’ın çiftliğine kapatıldığını söylemiş.
“Kapatılma” deyince herkesin aklına gelen ilk kodlama belli tabii. Ama hayır, albüm için kapatılmış Nez.
Herhalde Cem Bey rahat çalışsın istedi. Ne kadar iyi bir adam.
Çiftlikle ilgili tasvirleri de hayli eğlenceli Nez’in:
“Dallas’tı sanki. Her an Ceyar çıkacak gibiydi. Her yerde korumalar vardı.”
İyi de Nez, zaten Ceyar yanıbaşındaymış.
Uzaklarda fantezilemene gerek yokmuş yani...
Paylaş