Paylaş
Gümüşsuyu’ndan Taksim Meydanı’na doğru çıkıyorum.
Kaldırımlarda oyun oynayan üç küçük çocuk.
Yarı çıplaklar. Anneleri duvarın dibinde. Bezgin, bitkin; çocuklara uzaktan bakıyor ama ilgilenemiyor.
Çocuklar yolun kenarına park etmiş arabaların tekerlekleriyle oynuyor, hatta arabaların altına giriyorlar çoğu zaman.
Az ilerde bebek arabalı birkaç anne daha.
Bebekleri kaldırımda yatıyor, mışıl mışıl uyumuşlar.
Meydana varınca çocukların, bebeklerin sayıları daha da artıyor.
Eğer hızlıca yürüyüp geçersen yanlarından görmüyorsun onları ama, öyle de tuhaf bir şey var.
Çünkü Taksim’deki akış hızlı, akış çok kalabalık.
Hele bir de cumartesi gecesiyse...
Kimse kimseyle ilgilenmiyor.
Tahmin ettiğiniz üzere bu çocuklar Suriyeli.
Sayıları gün geçtikçe artıyor ve dahası kaldırım üzeri yaşantıları gün geçtikçe olağanlaşıyor.
‘Yeni Taksim’in yeni manzarası bu...
Orada birileri var mı? Yoksa bu zavallı çocuklar Taksim kalabalığının içinde oyun oynayıp kaldırımlarda uyuyarak mı büyüyecekler?
Yeni jenerasyonun kışkırtıcı netliği
Güzel Köylü diye bir dizi varmış.
Ve orada oynayan Su Kutlu adında genç bir oyuncu (23 yaşında). Kutlu, Tempo Dergisi’ne verdiği röportajda net konuşmuş:
“Hayatıma Türkiye’de devam etmeyi kesinlikle düşünmüyorum. 35’imden sonra kendimi yurtdışında görüyorum. Daha medeni bir yerde yaşamayı tercih ederim. Ben çocuğu çok severim, o yaşa geldiğimde de boy boy çocuklarım olsun isterim. Onları Türkiye’de mi büyüteceğim?”
Genç oyuncular genelde sektörde bir yerlere gelmek için yuvarlak, politik cümleler kurmaya çalışır ya.
Su Kutlu bunun tam aksi bir profil çizmiş.
O yüzden kendisine bin tebrik ve bolca avans mil yollayalım lütfen.
Gel gör ki Türkiye’den gitmek için neden 35’ini bekliyor, anlamadım.
Biraz daha para kazanıp öyle gideyim diye mi düşünüyor?
Yoksa daha medeni yerde yaşamanın 35’inden sonra gerekli olduğuna mı kanaat getirmiş?
Yeni jenerasyon net olduğu kadar flu da bazen.
Tam kafa dinlemelik o yer
Hemen önünde Bodrum’un en yüksek dağı Karadağ var.
İçinde bulunduğun bahçede ise bin türlü ağaç ve bitki çeşidi.
Bahçenin yanındaki havuzlu restoranın sandalyeleri, masaları ise rengarenk.
Bu rengarenk vaziyet Meksika’yı anımsatıyor.
Oralarda bir yerde olduğunu filan sanıyorsun, az sonra Frida Kahlo çıkacakmış gibi...
Yetmiyor, arada ahşap heykellere, tablolara rastlıyorsun.
Aşçı Ayşe Günaydın’ın elinden çıkan şahane yemekler de cabası.
Süleyman Sazak ve Mine Onay Sazak’ın çiftlikten butik otele çevirdiği, adından çok bahsedilmeye başlanan Pitahaya’dan bahsediyorum.
Yalıkavak ile Türkbükü arasına konuşlanmış Pitahaya tam kafa dinlemelik, tam deşarj olmalık bir yer.
Aklınızda bulunsun. Eylülde lazım olur belki...
İki yerli gay dergisi birden
Geçen aylarda yazmıştım, “Türkiye’nin ilk popüler gay dergisi GayMag çıkıyor” diye.
GayMag’in çıkışı gecikti, ama o esnada bu derginin ekibinden ayrılanlar yeni bir dergiyle karşımıza çıktı: GZone.
GZone şimdilik app store’dan alınabiliyor.
Ayrıca web sitesinden de okunabiliyor.
Yakında basılı olarak da çıkacakmış.
Kısacası: Şu anda Türkiye’nin iki popüler gay yaşam tarzı dergisi oldu.
Paylaş