Yaş mevzusu özellikle kadınların çok çekindiği, söylemekten kaçındığı bir meseledir ya.
Artık bu çekingenlik azaldı, hatta yok oldu gibi. Kendine bakmanın verdiği müthiş özgüvenle kadınlara kazara yaşını sorduğunuzda hemen söylüyorlar yaşlarını. Biliyorlar ki mutlaka şu lafı edeceksiniz: "Ya sahi mi? Hiç göstermiyorsun, taş çatlasa şu yaştasın!"
Hani onore etmek için filan değil, hakikaten öyle düşündüğünüz/hissettiğiniz için.
Nitekim artık öyle bir çağdayız, yaşsızlar çağında...
Eskiden insanlar hangi yaş grubundaysa, gittiği mekanı, dinlediği müziği, giydiği kıyafeti, hatta konuştuğu/seviştiği insanları az çok kendi yaş kategorisinden seçiyorken şimdi öyle mi?
40 yaşındakiyle 25 yaşındaki aynı yerde eğleniyor, neredeyse benzer tarzda giyiniyor, aynı müzikten hoşlanabiliyor, hatta birbiriyle konuşup sevişebiliyor da...
Mesela bir arkadaşım (cinsiyet: kadın) geçenlerde bir sevgili edindi kendine.
Yatakta yaşını söyleyince (yaş: 40) şaşırmış delikanlı (onun yaşı da: 26) ve o bildik, popüler tepkiyi göstermiş: "Hiç göstermiyorsun!"
Sonra bir daha yaş meselesi gündeme gelmemiş, gerek duyulmamış.
Sadece bir kere, 80’lere ait bir şarkıdan bahsedilirken kadın, "Sen tabii bilmeyebilirsin" demiş.
Genç adam tam aksine bilmiş ve şarkıyı beraber mırıldanmışlar.
Tabii herkes bu kadar şanslı olmayabilir, ama meselenin özü de bu: 40’larındakiler, hatta 50’sindekiler anne-babalarının yaşam modelini benimsemiyor.
Dolayısıyla yedek kulübesinde bekleyen futbolcu gibi değiller. Hep sahadalar.
Haliyle, orta yaş denilen şey giderek 55-60 yaş oluyor. "Yolun yarısı" da 50 filan.
Kısacası, yaşsızlar çağına hoş geldiniz. Kimse büyümek istemediği için mi bilemem, ama sevdiği bir yaşın ruh halinde hayatını sürdüren artık çoğunlukta.
Discorium’dan sonra Taksim Nightpark
90’ların meşhur mekanı Discorium’dan sonra bir başka 90’lar mekanı daha revize edilmiş haliyle açılıyor. Bahsettiğim mekan, Taksim Nightpark.
Metin Fadıllıoğlu’nun 1991 yılbaşı gecesine girerken açtığı Taksim Nightpark; diskoteği, barları ve lokantasıyla dönemin en büyük komplekslerinden biriydi.
1998 gibi ("gibi" diyorum, çünkü daha erken olabilir, emin olamadım) Metin Fadıllıoğlu’nun işletmesini bıraktığı mekan sırasıyla önce Millennium, sonra da Jukebox olmuştu.
Uzun süredir atıl durumda olan mekan, 2006’nın bitmesine az kala ise Buz ekibi (Lal Dedeoğlu-Ender Sanal) tarafından yeniden açılacak.
Diskotek olarak hizmet verecek mekanın adı sanı henüz belli değil.
Ama bildiğim kadarıyla yılbaşında büyük bir parti olacak orada.
Yılbaşı demişken, hakikaten yılbaşında ne yapacaksınız? Var mı plan program?
Yoksa sizi de kasıyor mu yılbaşında bir şeyler yapma zorunluluğu?
Deyip bu konuyu daha sonraki bir yazıya bırakıyorum...
’Dişi’ Bendeniz
Neden her kadın popçu "değiştiğini" belgelemek için seksi pozlar verir, birden "kadınlığını" keşfeder ve iç gıcıklayıcı bakar objektife? Değişmek bu mudur yani?
Bakınız, abajur kız Bendeniz. Ki adının bu şekilde kalması çok fena.
Of Aman Nalan gibi, Bendeniz kaldı onun adı da...
Bence amaç değişmekse, önce o "ben" kafı kırpılmalı...
"Nereden çıktı Bendeniz?" diyenlere özet: Kendisi geçenlerde Kelebek’ten Büşra Bozok’a bir röportaj verdi malum. Orada yeni albümüne istinaden yeni pozlar vermiş.
Eskisine göre eksik kilolu, daha seksi ve jartiyerli pozlar işte...
Oradan aklıma geldi. Neden kadın şarkıcılar hep birdenbire kadınlıklarını keşfediyor diye.
Böylesi medya için çekici belki. Ama insan değişecekse müziğini değiştirmeli ya da sözlerini.
Değişmek bu kadar kolay ve kestirme yoldan olmamalı. Bendeniz böyle diyorum yani...