Paylaş
Daha doğrusu demek-ti!
Geçtiğimiz günlerde Melis Alphan yazdı.
Aylin Aslım da konuyu baharfestivalleri.com’da detaylı bir şekilde kaleme aldı, “Bu yıl şenlik yapılan devlet üniversitesi sayısı kaç biliyor musunuz? Sıfır!” diyerek.
Üniversiteleri de sıkı bir şekilde eleştirerek...
CECELİ’YLE AJDA’NIN NE İŞİ VAR?
Aslım’ın şu yazdıkları çarpıcı:
“Şenlik dediğimiz, yıllarca hevesle gittiğimiz o mayıs tatlılığı sponsor markaların kampüsleri ele geçirdiği gençlerle buluşma haftalarından ibaret hale geldi. Şenliklere katılacak müzisyenleri bu bisküvi-gazoz markaları belirler oldu.
Kimse kusura bakmasın, Mustafa Ceceli’yle Ajda Pekkan’ın üniversite şenliğinde ne işi var?
Yılda bir hafta şenlik yapacak bu genç insanlar ve okullarında görmek istedikleri sistemin en göbeği, en popu, en yetişkini ya da en sıkıcı muhafazakarı mı yani?”
GÜVENLİK MAZERETİ
İşin içindeki organizatörler de anlatıyor.
“Eskiden bu iş üniversite kulüplerine verilen ödenekle yapılırdı. O bütçe gidince sponsor çözümü bulundu, ama bu kez de sponsorlar öğrencileri devreden çıkarıp direkt rektörle işi bağlamaya başladı” diye...
Peki bu yıl şenlikler -birkaç özel üniversiteninki hariç- neden çoğu üniversitede söndü/bitti?
YÖK’ün gerekçesinin güvenlik olduğu söyleniyor.
Zaten son dönemin en güzel mazereti olmaya başladı bu cümle: “Güvenlik nedeniyle iptal ettik.”
Güvenlik nedeniyle gençlerin eğlencesi de çalındı yani. Peki onlar tam olarak sahip çıkıyor, geri istiyorlar mı şenliklerini?
O da ayrı bir muamma!
NOT: Başlık, Sezen Aksu’nun “Seni Kimler Aldı” şarkısındaki “Gönlümün bayramları, şenliği söndü” dizesinden esinlenmiştir...
Sahiden 10 yıl oldu mu
Bir dönem şunu konuşuyor ve sıkça eleştiriyorduk: Peş peşe ne çok alışveriş merkezi açılıyor, buralara kim gidecek?
Bu konuşmalar çoktan eskidi.
Her AVM bir şekilde kendi müşterisini buldu.
Bazısı kendini parlattıkça parlattı, hatta bir yaşam tarzı sundu.
Bazısı açıldığında nasıl sönükse yine öyle kaldı. Kimileri de yılları devirmeye başladı.
Onlardan biri de Kanyon.
Escale’de yemek yediğimiz Kanyon’un pazarlama müdürü Çağla Gül, “31 Mayıs’ta 10’uncu yılımızı kutluyoruz” deyince, “O kadar oldu mu?” dedim, şaşırdım.
Çünkü daha dün gibi Kanyon’un açılışı.
İlginç mimarisiyle dikkat çekmesi... Wagamama’nın ilk günlerinde tıka basa dolması...
Hakkasan’lı, Obika’lı günler... MAC spor salonunun açılmasıyla havalı, fit tiplerin buraya akını...
ANA TEMA: İSTANBUL
O gün yemekte onuncu yıl kutlamalarını anlattı Çağla Gül: “Onuncu yılımızı bizi bugünlere getiren İstanbullular ile beraber kutlamak istedik.
Bu yüzden mayıs ayı boyunca İstanbul’u konu alan etkinlikler var.”
Bunlardan ilki Tamer Yılmaz’ın “İstanbul Yansımaları” adlı fotoğraf sergisi olacakmış.
Tamer’in objektifinden sekiz kadın ve onların üzerine yansıyan İstanbul siluetleri serginin başrolünde...
17 Mayıs’taki serginin partisi de işin keyifli sosu elbet.
Bu serginin ardından İstanbul Lezzetleri festivali varmış.
Üç günlük festival boyunca İstanbul’daki sokak lezzetlerinin hemen hepsi Kanyon’da konuşlanıyormuş. Simitçisi, kokoreççisi, pilavcısı...
“Bir de konserimiz var” dedi Çağla Gül, detayı onun ağzından:
“Konserin adı İstanbul Şarkıları... Levent Yüksel, Mirkelam, Jehan Barbur, Kibariye gibi konuk, sürpriz şarkıcılar sahne alacak Can Şengün’ün orkestrasıyla...”
Aykut Gürel haklı mı
Aykut Gürel, Tempo’nun bu ayki sayısında yer alan röportajında yerli müzik sektörünü eleştirmiş, 90’larla günümüz popu arasındaki farkı ortaya koymuş:
“Biz 90’larda kalabalığın istediğini yapmadık.
Bütün prodüktörler, müzisyenler canının istediğini yapıyordu...
Bize yapımcı karışmazdı. Sonuçta o albüm iki milyon satar, beş şarkıyı da yurtdışına satardık.
Plakçılar albümlerin nasıl olması gerektiğine karar verip işe karıştıklarında her şey değişti.”
Gürel haklı mı?
Dönüp dolaşıp hâlâ kulüplerde, orada burada 90’lar Türkçe popu dinleniyorsa...
O günlerde yapılan en acayip düzenlemeli şarkılara bugün zerre rastlanmıyorsa...
Dahası, şarkılardaki ruh/kimlik öldüyse...
Aykut Gürel haklı.
Paylaş