"Habire alışveriş merkezi açılması iyiye mi alamet yoksa kötüye mi?" sorusu tartışıladursun, dün itibariyle İstanbul yeni bir alışveriş merkezi ya da o moda deyişle "yaşam alanı" daha kazandı:
City’s Nişantaşı. Aslında burayı mağazaları henüz ortada yokken, yaklaşık bir ay önce filan içeri sızıp gezmiştim. Yani atmosferine aşinayım.
Neyse, hazırsanız başlayalım, City’s olayı madde madde şudur arkadaşlar...
BİR GECE KULÜBÜ HAVASI MI VAR NEDİR
n Girişte otellerden aşina olduğumuz doorman’ler var. Taksiden inseniz dahi hemen kapınızı açıp içeriye buyur ediyorlar. Kendinizi otel ya da gece kulübüne gelmiş gibi hissediyorsunuz.
n Aslında City’s biraz da gece kulübü gibi. Öncelikle aydınlatmasından dolayı.
Burada o meşhurrr Akmerkez’in ışıl ışıl aydınlığından eser yok.
Sarı, gece mavisi ve daha bir sürü renge bürünen tavandaki aydınlatmalar gözü yormuyor, hatta bazen neredeyse loş bir ortam yaratıyor.
Ayrıca akşam saatlerinde dj müziği var. Suat Ateşdağlı ve ekibi yapıyor müziği.
n Bolca yürüyen merdiven var. En alt kattan en tepedeki kata çıkmak mesela, bayağı bir iş.
Asansör de var, ama yürüyen merdiven daha keyifli.
Ayrıca; ahşap giydirmeli yürüyen merdivenler, şık olmuş.
TAVSİYE: DENİZ YOSUNLU JELİ MINCIKLAMAYIN
n Öyle bilmem kaç metrakarelik, kendinizi kaybettiğiniz mağazalar yok. Tüm markalar küçük alanlara sığdırılmış. Hangi mağazalar mı var? Diğer alışveriş merkezlerinden farklı olarak Versace Jeans, Jean Paul Gaultier, Roberto Cavalli, Pura Lopez, Nike Woman, Galliano markaları mevcut.
Bir de İngiliz doğal kozmetik markası Lush. İlginç şeyler var orada. Mesela deniz yosunundan yapılma duş jeli. Ama öyle şişede satılmıyor. Basbayağı açıkta, kaç gram istersen deniz yosunu jeli alıyorsun. Jel de tam silikon kıvamında, löp löp. Dokundum biraz, berbat bir histi.
n City’s’in asıl dikkat çekici yanı ise cafe-bar ve restoranları. Yani City’s ikinci bir Kanyon olacak diyebiliriz. Orada da alışverişten çok yeme-içme mekanları ilgi gördü ya, City’s’in kaderi de öyle olacak. Özellikle de gece 02.00’a kadar mekanlar açık kalabileceği için.
VE MEKANLAR
n En dikkat çekici mekanlar ise tasarımına bayıldığım Grey, Fransız esintili Cafe Clementine ve haftalar öncesinden popüler olan Its a Joke. Kebabıyla meşhur Venge’nin ise "Plus"ı var. Neden plus olduğu da öğrenildi hemen. Meğer kebap yokmuş Venge Plus’ta. Demek kebap olmayınca "plus" olunuyormuş (şaşırdım bebeğim)...
n Her bir katı farklı renkteki otoparkları ise epey tuzluymuş City’s’in. -Muş diyorum, çünkü ben değil bir arkadaşım park etmiş arabasını otoparka. Beş saatlik park ücreti olarak aldıkları para arkadaşımın içine oturmuş tabii, "Hiçbir mall’da bu kadar pahalı değil" diye dert yanıyordu.
YERİN ALTINDA 10 KAT
n 14 ay gibi rekor bir sürede inşaatı biten City’s’in asıl şaşırtıcı tarafı, zemin kattan aşağıda tam 10 kat barındırması. Nitekim binanın yükseldiği zemin kayalıkmış ve inşaat yapmak hayli zor olmuş. Neyse, zorluk bizi bağlamaz, keşke oymuşken yerin altını yirmi-otuz kat daha yapsalarmış, "dünyanın merkezine seyahatler" düzenlenebilirdi mesela.
n Sinema katı henüz açılmadığı için bir fikrim yok. O katta yer alacak Barcode adlı mekanla ilgili de. Ama Barcode’un sahibi Erol Kaynar’ın söylediğine göre Barcode’un nefis bir deniz manzarası var. Bu arada yeri gelmişken; hiç penceresiz/ışık görmeyen ve üstüne üstlük dekorasyonu da koyu renklerdeki bazı yeme-içme mekanları çok boğucu gelebilir Nişantaşı insanlığına.