Paylaş
Arada’yı Bebek’ten biliyorum.
Bebek Kasap’ı yıllardır meşhur olan Hünkar Karakuş’un kendi mekanının yanına konuşlandırdığı Arada Meyhane, laf olsun diye değil gerçekten iyi hazırlanmış mezeleriyle kıştan beri gözde gizli mekanlar arasındaydı.
Arada’nın Alaçatı’da açıldığını duyunca hemen gittim.
Mezeleri biraz daha farklı ama aynı lezzette.
İşte tam bu demlenme esnasında müzik birden değişti.
Otelde kalan bir İngiliz, DJ setinin başına geçti.
Derken Kenan Doğulu ve Beren Saat arkadaşlarıyla beraber mekana geldi.
Bir anda masa başı demlenmesinden dans etmeye doğru dikey geçişte buldum kendimi.
Herkesin merak ettiği soruya dair izlenimimi de söyleyeyim:
Asla çiftlerin kendi aralarında ne yaşadığını tam olarak bilemeyiz. Zaten bilmeyelim de...
Ama Kenan ve Beren’in enerjisinin gayet yüksek olduğunu söylesem yeterli herhalde.
İlkokul bir
Piyanist Tuluyhan Uğurlu, Fazıl Say’ın Açıkhava konserinin iptal edilmesiyle ilgili sosyal medya hesabından şöyle yazmış:
“İnsanların inançlarına, bakan eşlerinin başörtüsüne, insanımızın dinledikleri müziklere kadar hakaret eden adamın konseri iptal oldu diye bu kadar zırlamasına anlam veremiyorum. Eve git Beethoven çalış, çalamıyorsun”.
Elbette eleştirirsin tamam da, “Zırlamak” ve “Git Beethoven çalış” diye tanımlamalar kullanmak bir piyaniste yakışmamış.
Çok “ilkokul bir” üslubu olmuş.
Benzetme
Osho’ya dair Netflix’teki çarpıcı belgeseli izlemiş olanlar hemen şöyle bir cümle kuruyor: “Bizim Osho da Adnan Hoca işte.”
Benzetmeleri seviyoruz, doğru.
Ama bu benzetme pek olmamış.
En azından Osho’nun Uzak Doğu öğretileriyle harmanladığı kendine göre bir felsefesi vardı. Adnan Hoca’da ise böyle bir şey elbette yok. Hep kedicikler, paralar, şantajlar, vesaire...
Yeni gözde: Bedevi
Bedevi aşağı Bedevi yukarı.
Alaçatı’ya gelip de “after mekan” eğlencesiyle sabahlamak isteyenlerin yeni gözdesi burası.
Bir ara Single Fin’e akın ediliyordu, meğer trend hızlı el değiştirmiş.
Şimdi Bedevi’ye, saat 04.00’ten sonra filan gidiliyor.
Hafta sonu giden bir tanıdık, “Sabah 07’de çıktım, hâlâ insan geliyordu” diyordu.
Ben hâlâ gidip göremedim. Çünkü o saatler için ayrı bir mesai gerekiyor. Bir dahaki sefere artık...
Cengiz’e katılmıyorum
Dünkü yazısında Cengiz, “Sinem Gedik bir kadınla değil de erkekle ilişki yaşasaydı yine ‘skandal’ başlığını atacak mıydın?” sorusunu şöyle yanıtlamış:
“Kesinlikle evet. Çünkü bu haberde skandal olan iki kadının yakınlaşması değil, olay sırasında evde çocuğun olduğu iddiası.
Ve Ceceli’nin, çocuğunun annesinin görüntülerine dayanarak dava açması. Bunlar skandal değilse neden üç gündür Türkiye bu olayla çalkalanıyor?”
Bu görüşe katılamıyorum Cengiz, çünkü...
◊ Eğer olaya bu pencereden bakarsak eşinden boşanmış ve çocuğunun velayetini almış bekar kadınların yeni bir ilişki yaşamasını da “sakıncalı” ve “ayıp” bulmuş olmuyor muyuz?
◊ “Çocuğun yanında yakınlaşmak” ise ortada bir tanım. Nereden bilebiliriz ki o yakınlaşmayı? Ayrıca, bu yine annenin sorumluluğu değil mi? Biz neden yargılayalım ki bu durumu?
◊ Bu yüzden “sorun” olarak görülen, bir kadının hemcinsiyle yakınlaşması. Erkekle ilişki yaşasaydı belki “sorun” olarak görülmeyecekti.
◊ Ayrıca boşanmış bir erkek sevgilisiyle öpüşse ve o sırada yanında çocuğu olsa bu durum yine sorgulanır mıydı?
◊ Türkiye çalkalandı evet ama Ceceli’nin yaptığı şeye inanamadığı için...
Nil’in terapi seansı
Nil Karaibrahimgil’in yeni şarkısı İyi ki’nin klibi Hollywood filmlerinden alışık olduğumuz bir terapi grubu sahnesiyle açılıyor. Sonrasında tüm grup dans etmeye başlıyor.
Klibi izlerken düşündüm: Aslında böyle terapi grupları olsa hepimize ne iyi gelir!
Bu arada Nil’le yeni şarkısı üzerine röportaj yaptık.
Nil’e sordum, “Böyle bir terapi seansına katılır mıydın?” diye. Nil’in bu soruya ve diğer her şeye yanıtı hafta sonu burada olacak...
Paylaş